Madde 202- Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle
kanunda belirlenen diğer rejimlerden
birini kabul edebilirler.
B.
Mal rejimi sözleşmesi
I. Sözleşmenin içeriği
Madde 203- Mal rejimi sözleşmesi, evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Taraflar, istedikleri mal rejimini ancak kanunda
yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırabilir veya değiştirebilirler.
II.
Sözleşme ehliyeti
Madde 204- Mal rejimi sözleşmesi, ancak ayırt etme gücüne sahip olanlar tarafından yapılabilir.
Küçükler
ile kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızasını almak zorundadırlar.
III.
Sözleşmenin şekli
Madde 205- Mal rejimi sözleşmesi, noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılır. Ancak, taraflar evlenme
başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak da bildirebilirler.
Mal
rejimi sözleşmesinin taraflarca ve gerektiğinde yasal temsilcilerince imzalanması zorunludur.
C.
Olağanüstü mal rejimi
I. Eşlerden birinin istemi ile
1. Karar
Madde 206- Haklı bir sebep varsa hâkim,
eşlerden birinin istemi
üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine
karar verebilir.
Özellikle
aşağıdaki hâllerde haklı bir sebebin varlığı kabul edilir:
1. Diğer
eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması,
2. Diğer
eşin, istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması,
3. Diğer eşin, ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin
yapılması için gereken rızasını haklı bir sebep olmadan esirgemesi,
4. Diğer eşin,
istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık
malları hakkında bilgi vermekten kaçınması,
5. Diğer
eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun
olması.
Eşlerden biri ayırt etme gücünden sürekli
olarak yoksun ise, onun yasal temsilcisi de bu
sebebe dayanarak mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir.
2. Yetki
Madde 207- Yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.
3. Mal ayrılığına geçişten dönme
Madde 208- Eşler, her zaman
yeni bir mal rejimi sözleşmesiyle önceki veya başka
bir mal rejimini kabul edebilirler.
Mal
ayrılığına geçişi gerektiren sebebin ortadan kalkması hâlinde hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine eski mal rejimine
dönülmesine karar verebilir.
II.
Cebrî icra hâlinde
1. İflâsta
Madde 209- Mal ortaklığını kabul etmiş olan eşlerden birinin iflâsına karar verildiği takdirde, ortaklık kendiliğinden
mal ayrılığına dönüşür.
2. Hacizde
Madde 210- Mal ortaklığını kabul etmiş eşlerden birine karşı icra takibinde bulunan alacaklı, haczin
uygulanmasında zarara uğrarsa, hâkimden mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir.
Alacaklının
istemi her iki eşe yöneltilir.
Yetkili
mahkeme, borçlunun yerleşim yeri mahkemesidir.
3. Eski rejime dönme
Madde 211- Alacaklı tatmin edildiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine
hâkim, mal ortaklığının yeniden
kurulmasına karar verebilir.
Eşler,
mal rejimi sözleşmesiyle edinilmiş mallara katılma rejimini kabul edebilirler.
III.
Önceki rejimin tasfiyesi
Madde 212 - Mal ayrılığına geçildiği takdirde, kanunda
aksine hüküm bulunmadıkça, eşler arasında önceki mal
rejiminin tasfiyesi, bu rejime ilişkin hükümlere göre yapılır.
D.
Alacaklıların korunması
Madde 213 - Mal rejiminin kurulması, değiştirilmesi veya önceki rejimin tasfiyesi, eşlerden birinin veya
ortaklığın alacaklılarının, üzerinden haklarını alabilecekleri malları sorumluluk dışında bırakamaz.
Kendisine böyle mallar geçmiş olan eş, borçlardan
kişisel olarak sorumludur; ancak, söz
konusu malların borcu ödemeye yetmediğini ispat ettiği takdirde, bu ölçüde kendisini sorumluluktan kurtarabilir.
E.
Mal rejiminin tasfiyesi
davalarında yetki
Madde 214 - Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:
1. Mal
rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,
2. Boşanmaya, evliliğin iptaline
veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi
durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,
3. Diğer
durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi.
F.
Bir eşin mallarının diğeri
tarafından yönetimi
Madde 215 - Eşlerden birinin
açık veya örtülü
olarak mallarının yönetimini diğer eşe bırakması
hâlinde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça vekâlet hükümleri uygulanır.
G.
Envanter
Madde 216- Eşlerden her biri, diğerinden her zaman mallarının envanterinin resmî
senetle yapılmasını isteyebilir.
Bu envanter, malların getirilmesinden başlayarak bir yıl içinde yapılmışsa, aksi ispatlanmış olmadıkça bu envanterin
doğru olduğu kabul edilir.
H.
Eşler arasındaki borçlar
Madde 217- Mal rejimi, eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemez. Bununla beraber bir borcun yerine
getirilmesi, borçlu eşi evlilik birliğini
tehlikeye düşürecek derecede önemli güçlüklere sokacaksa, bu
eş ödeme için süre isteyebilir. Durum ve koşullar gerektiriyorsa, hâkim istemde bulunan eşi güvence göstermekle
yükümlü tutar.
A.
Mülkiyet
I. Kapsamı
İKİNCİ AYIRIM EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA
Madde 218- Edinilmiş mallara katılma
rejimi, edinilmiş mallar
ile eşlerden her birinin
kişisel mallarını kapsar.
II.
Edinilmiş mallar
Madde 219- Edinilmiş
mal, her eşin bu mal rejiminin
devamı süresince karşılığını vererek
elde ettiği malvarlığı değerleridir.
Bir
eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:
1. Çalışmasının
karşılığı olan edinimler,
2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım
kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve
benzerlerinin yaptığı ödemeler,
3. Çalışma
gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
4. Kişisel
mallarının gelirleri,
5. Edinilmiş
malların yerine geçen değerler.
III.
Kişisel mallar
1. Kanuna göre
Madde 220- Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
1. Eşlerden
birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde
ettiği malvarlığı değerleri,
3. Manevî
tazminat alacakları,
4. Kişisel
mallar yerine geçen değerler.
2. Sözleşmeye göre
Madde 221- Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş
mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin
edinilmiş mallara dahil olmayacağını
da kararlaştırabilirler.
IV.
İspat
Madde 222 - Belirli bir malın eşlerden
birine ait olduğunu
iddia eden kimse,
iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı
mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün
malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.
B.
Yönetim, yararlanma ve tasarruf
Madde 223 - Her eş, yasal sınırlar içerisinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve
bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.
Aksine
anlaşma olmadıkça, eşlerden biri diğerinin rızası olmadan paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunamaz.
C.
Üçüncü kişilere karşı sorumluluk
Madde 224 - Eşlerden her biri kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur.
erer.
D.
Mal rejiminin sona ermesi ve
tasfiye
I. Sona erme anı
Madde 225 - Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin
kabulüyle sona
Mahkemece
evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına
geçilmesine
karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
II.
Malların geri alınması ve borçlar
1. Genel olarak
Madde 226 - Her eş,
diğer eşte bulunan mallarını geri alır.
Tasfiye sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden
biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan
yararlanabileceği gibi, daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın
bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir.
Eşler
karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler.
2. Değer artış payı
Madde 227 - Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da
uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için
katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer
kaybı söz konusu olduğunda katkının
başlangıçtaki değeri esas alınır.
Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim,
diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler.
Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay
almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay
oranını da değiştirebilirler.
III.
Eşlerin paylarının hesaplanması
1. Kişisel malların ve edinilmiş
malların ayrılması
Madde 228- Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır.
Eşlerden birine sosyal güvenlik veya
sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat
yerine ilgili sosyal güvenlik
veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan
sonraki döneme ait iradın
peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel
mal olarak hesaba katılır.
2. Eklenecek değerler
Madde 229- Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:
1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki
bir yıl içinde diğer eşin rızası
olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer
eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla
yaptığı devirler.
Bu tür kazandırma veya
devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş
olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
3. Kişisel mallar ile edinilmiş mallar arasında denkleştirme
Madde 230- Bir eşin kişisel
mallara ilişkin borçları
edinilmiş mallardan veya edinilmiş
mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında
denkleştirme istenebilir.
Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük
altına sokar. Hangi kesime ait
olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır.
Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın
tasfiye zamanındaki değerine veya mal
daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.
4. Artık değer
Madde 231- Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam
değerinden bu mallara
ilişkin borçlar çıkarıldıktan
sonra kalan miktardır.
Değer
eksilmesi göz önüne alınmaz.
IV.
Değerin belirlenmesi
1. Sürüm değeri
Madde 232- Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değerleri esas alınır.
2. Gelir değeri
a. Genel olarak
Madde 233 - Bir eşin malik olarak bizzat işletmeye devam ettiği veya sağ kalan
eş ya da altsoyundan birinin kendisine bir bütün olarak özgülenmesini
istemeye haklı olduğu bir tarımsal
işletme için değer artışından alacağı pay ve katılma alacağı, bunların gelir
değeri göz önünde tutularak hesaplanır.
Tarımsal işletmenin maliki
veya mirasçıları, diğer eşe karşı ileri sürebilecekleri değer artışı payının veya katılma alacağının, işletmenin sadece
sürüm değeri üzerinden hesaplanmasını
isteyebilir.
Değerlendirmeye
ve işletmenin kazancından mirasçılara pay ödenmesine ilişkin miras hukuku hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.
b.
Özel hâller
Madde 234- Özel hâller gerektirdiği takdirde hesaplanan değer, uygun bir miktarda artırılabilir.
Özellikle
sağ kalan eşin geçim koşulları, tarımsal işletmenin alım değeri, ayrıca tarımsal işletme kendisine ait olan eşin
yaptığı yatırımlar veya malî durumu özel hâllerden sayılır.
3. Değerlendirme anı
Madde 235- Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş
mallar, tasfiye anındaki değerleriyle
hesaba katılırlar.
Edinilmiş
mallara hesapta eklenecek olanların değeri, malın devredildiği tarih esas alınarak hesaplanır.
V.
Artık değere katılma
1. Kanuna göre
Madde 236- Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde
hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.
Zina
veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak
azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.
2. Sözleşmeye göre
a. Genel olarak
Madde 237- Artık değere katılmada mal rejimi sözleşmesiyle başka bir esas kabul edilebilir.
Bu tür anlaşmalar, eşlerin ortak olmayan
çocuklarının ve onların
altsoylarının saklı paylarını zedeleyemez.
b.
İptal, boşanma veya mahkeme
kararıyla mal ayrılığında
Madde 238- Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal
ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, kanundaki artık değere
katılmaya ilişkin düzenlemeden
farklı anlaşmalar, ancak mal rejimi sözleşmesinde bunun açıkça öngörülmüş olması hâlinde geçerlidir.
VI.
Katılma alacağının ve değer
artış payının ödenmesi
1. Ödeme ve ertelenmesi
Madde 239- Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir. Aynî ödemede malların sürüm değeri esas alınır; bir mesleğin
icrasına ayrılmış birimler ile işletmelerin
ekonomik bütünlüğü gözetilir.
Katılma alacağının ve değer artış payının derhâl ödenmesi kendisi
için ciddî güçlükler doğuracaksa, borçlu eş
ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir.
Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden
başlayarak katılma alacağına ve değer
artış payına faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan
güvence istenebilir.
2. Aile konutu ve ev eşyası
Madde 240- Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde
kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi
sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır.
Sağ kalan eş, aynı
koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine
mülkiyet hakkı tanınmasını
isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya
ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle
intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir.
Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra
ettiği ve altsoyundan birinin aynı
meslek veya sanatı icra etmesi
için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır.
3. Üçüncü kişilere karşı dava
Madde 241- Tasfiye
sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları,
edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken
karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir.
Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının
zedelendiğini öğrendikleri tarihten
başlayarak bir yıl ve her hâlde mal
rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
Yukarıdaki fıkra hükümleri
ve yetki kuralları
dışında mirastaki tenkis
davasına ilişkin hükümler
kıyas yoluyla uygulanır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
MAL AYRILIĞI
A. Yönetim, yararlanma ve tasarruf
Madde 242- Mal ayrılığı rejiminde eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim,
yararlanma ve tasarruf haklarını korur.
B.
Diğer hükümler
Madde 243- İspat, borçlardan sorumluluk ve paylı mülkün özgülenmesi konularında paylaşmalı mal ayrılığı
rejimine ilişkin hükümler uygulanır.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM PAYLAŞMALI MAL AYRILIĞI
A. Yönetim, yararlanma ve tasarruf
I. Genel olarak
Madde 244- Eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı
üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf
haklarını korur.
II.
İspat
Madde 245- Belirli bir malın eşlerden birine
ait olduğunu iddia eden kimse,
iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
Eşlerden
hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.
B.
Borçlardan sorumluluk
Madde 246- Eşlerden her biri, kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumludur.
C.
Mal rejiminin sona ermesi ve
tasfiye
I. Sona erme anı
Madde 247- Mal rejimi, eşlerden birinin
ölümü veya başka bir mal rejiminin
kabulüyle sona erer.
Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde de,
mal rejimi dava tarihinden
geçerli olmak üzere sona erer.
II.
Malların geri alınması ve paylı
malın verilmesi<S220;>
1. Genel olarak
Madde 248- Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır.
Paylaşmalı mal ayrılığı
rejimi sona erdiğinde,
üstün yararı olduğunu ispat eden eş, diğer önlemler yanında, eşine payının
ödeme günündeki karşılığını vermek suretiyle paylı mülkiyetteki malın kendisine verilmesini isteyebilir.
2. Katkıdan doğan hak
Madde 249- Eşlerden biri diğerine ait olup, paylaştırma dışı kalan bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık
almaksızın katkıda bulunmuşsa; mal rejiminin sona ermesi
hâlinde, katkısı oranında
hakkaniyete uygun bir bedel ödenmesini isteyebilir.
Aynı
istem, paylaştırma dışı kalan malın yerine geçen değerler için de geçerlidir.
III.
Aileye özgülenen mallar
1. Kural
Madde 250- Eşlerden biri tarafından paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kurulmasından sonra edinilmiş olup ailenin
ortak kullanım ve yararlanmasına özgülenmiş mallar ile ailenin ekonomik geleceğini güvence altına almaya yönelik
yatırımlar veya bunların yerine geçen
değerler, mal rejiminin sona ermesi
hâlinde eşler arasında
eşit olarak paylaşılır. Paylaştırmada işletmelerin ekonomik bütünlüğü gözetilir.
Manevî tazminat alacakları, miras yoluyla edinilen
mallar ile karşılıksız kazandırmada bulunanın açık iradesinden aksi anlaşılmadıkça,
sağlararası veya ölüme bağlı tasarruflarla
edinilen mallar hakkında bu hüküm uygulanmaz.
2. Paylaşmaya aykırı davranışlar
Madde 251- Eşlerden
biri, diğer eşin payını azaltmak
kastıyla paylaşmadan önce bir malı karşılıksız
olarak elden çıkardığı takdirde
hâkim, diğer eşin alacağı denkleştirme bedelini hakkaniyete
uygun olarak belirler.
Mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde
diğer eşin rızası
olmadan olağan hediyeler dışında
yapılan karşılıksız kazandırmaların bu eşin payını
azaltmak kastıyla yapıldığı varsayılır.
Bu tür kazandırmalara ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme
kararı, davanın kendisine ihbar
edilmiş olması koşuluyla, kazandırmadan yararlanan üçüncü kişilere karşı da
ileri sürülebilir.
3. Paylaştırma isteminin reddi
Madde 252- Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin payının hakkaniyete uygun olarak
azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.
4. Paylaştırma yöntemi
Madde 253- Paylaştırmanın
ayın olarak yapılması asıldır. Buna olanak yoksa bedel eklemek suretiyle paylar denkleştirilir.
Eşlerden birinin diğerine ödeyeceği
bedel, malların tasfiye anındaki sürüm
değerlerine göre hesaplanır. Bu hesaplamada paylaşım konusu malların edinilmesinden doğan borçlar indirilir.
Denkleştirme bedelinin derhal ödenmesi kendisi için
ciddî güçlükler doğuracaksa, borçlu eş
ödemelerin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir.
Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden
başlayarak denkleştirme bedeline faiz
yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir.
IV.
Aile konutu ve ev eşyası
1. İptal veya boşanma hâlinde
Madde 254- Evliliğin iptal veya boşanma kararıyla sona erdirilmesi hâlinde,
ailenin ortak kullanımına özgülenmiş
ve eşler arasında eşit olarak paylaşma konusu olan konutta kalmaya ve ev eşyasını kullanmaya hangisinin devam
edeceği konusunda eşler anlaşabilirler. Konutta kalma hakkını elde eden eş, bu hakkın tapu kütüğüne şerh
edilmesini isteyebilir.
Eşlerin aile konutunda
kimin kalmaya ve ev eşyasını kimin kullanmaya devam edeceği konusunda anlaşamamaları
hâlinde, hakkaniyet gerektiriyorsa hâkim, olayın özelliklerini, eşlerin ekonomik
ve sosyal durumlarını ve varsa
çocukların menfaatlerini göz önünde bulundurarak bu hakka hangisinin sahip olacağına
iptal veya boşanma kararıyla birlikte re'sen karar
verir; bu kararında
kalma ve kullanma süresini belirleyerek tapu kütüğüne şerhi için tapu memurluğuna bildirir.
Hâkim aksine karar vermedikçe hak, belirlenen sürenin
bitiminde kendiliğinden sona erer.
Ancak, bu süre sona ermeden yararlanan tarafın durumunda değişiklik olması
hâlinde, diğer taraf hâkimden,
kararın gözden geçirilmesini isteyebilir.
Eşler konutta kira ile oturuyorlarsa
hâkim, gerektiğinde konutta kiracı sıfatı
taşımayan eşin kalmasına karar verebilir. Bu durumda, kiralayanın sözleşmeden doğan haklarını güvenceye almak için gerekli düzenleme
yapılmasına iptal veya boşanma
kararıyla birlikte
re'sen karar verilir.
2. Ölüm hâlinde
Madde 255- Eşlerden birinin ölümü
hâlinde, paylaşma konusu
olan mallar arasında
ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş,
bunlar üzerinde kendisine miras ve
paylaşmadan doğan hakkına mahsup edilmek ve yetmezse bir bedel eklenmek suretiyle mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı hâlinde sağ kalan eşin veya
ölenin diğer yasal mirasçılardan
birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da
karar verilebilir.
Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra
ettiği ve altsoyundan birinin aynı
meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli
olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hükümleri saklıdır.
A.
Mülkiyet
I. Kapsamı
BEŞİNCİ AYIRIM MAL ORTAKLIĞI
Madde 256- Mal ortaklığı rejimi, ortaklık malları ile eşlerin kişisel mallarını kapsar.
II.
Ortaklık malları
1. Genel mal ortaklığı
Madde 257- Genel mal ortaklığında eşlerin kanun gereğince kişisel mal sayılanlar dışındaki malları ile
gelirleri ortaklık mallarını oluşturur.
Eşler,
ortaklık mallarına bölünmemiş bir bütün olarak sahip olurlar.
Hiçbir
eş, ortaklık payı üzerinde tek başına tasarruf hakkına sahip değildir.
2. Sınırlı mal ortaklığı
a. Edinilmiş mallarda ortaklık
Madde 258- Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle sadece edinilmiş mallardan oluşan bir ortaklık kabul edebilirler.
Kişisel
malların gelirleri de bu ortaklığa dahildir.
b.
Diğer mal ortaklıkları
Madde 259 - Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle belirli malvarlığı değerlerini veya türlerini, özellikle taşınmaz malları,
bir eşin kazancını, bir meslek veya sanat icrası için kullandığı malları ortaklık dışında tutabilirler.
Aksi
sözleşmede öngörülmedikçe bu malların gelirleri ortaklığa dahil değildir.
III.
Kişisel mallar
Madde 260- Kişisel mallar, mal rejimi sözleşmesi, üçüncü kişinin karşılıksız kazandırması veya kanunla belirlenir.
Eşlerden her birinin sadece
kişisel kullanımına ayrılmış
olan eşyası ile manevî tazminat alacakları kanundan dolayı
kişisel malıdır.
Bir eşin saklı pay olarak
isteyebileceği malvarlığı değerleri, mal rejimi
sözleşmesiyle ortaklığa
dahil edildiği ölçüde, mirasbırakanları tarafından kendisine kişisel mal
olarak kazandırılamaz.
IV.
İspat
Madde 261- Bir eşin kişisel malı olduğu ispatlanmadıkça
tüm malvarlığı değerleri ortaklık malı sayılır.
B.
Yönetim ve tasarruf
I. Ortaklık mallarında
1. Olağan yönetim
Madde 262- Eşler, ortaklık mallarını evlilik birliğinin yararına uygun olarak yönetirler.
Olağan yönetim
sınırları içinde her eş, ortaklığı
yükümlülük altına sokabilir
ve ortak mallarda tasarrufta bulunabilir.
2. Olağanüstü yönetim
Madde 263- Olağan yönetim dışında kalan konularda eşler, ancak birlikte veya biri diğerinin rızasını almak suretiyle
ortaklığı yükümlülük altına
sokabilir veya mallarda
tasarrufta bulunabilir.
Rızanın bulunmadığını bilmeyen veya bilecek
durumda olmayan üçüncü kişiler için bu
rıza var sayılır.
Evlilik
birliğinin temsiline ilişkin hükümler saklıdır.
3. Ortaklık malları ile meslek veya sanat icrası
Madde 264- Eşlerden biri, diğerinin rızasıyla ortaklık mallarını kullanarak,
tek başına bir meslek veya sanat
icra ederse, bu meslek veya sanata ilişkin bütün hukukî işlemleri yapabilir.
4. Mirasın kabulü veya reddi
Madde 265- Eşlerden biri, diğerinin rızası olmaksızın ortaklık mallarına
girecek olan bir mirası
reddemeyeceği gibi, tereke borca batıksa mirası kabul de edemez.
Diğer eşin rızasının alınmasına olanak bulunamazsa veya bu konudaki istem onun tarafından haklı sebep olmaksızın reddedilirse,
istem sahibi eş kendi yerleşim
yeri mahkemesine başvurabilir.
5. Sorumluluk ve yönetim giderleri
Madde 266- Mal ortaklığının sona ermesi hâlinde, eşlerden her biri ortaklık
malıyla ilgili işlemlerden dolayı
vekil gibi sorumludur.
Yönetim
giderleri ortaklık mallarından karşılanır.
II.
Kişisel mallar
Madde 267- Eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi kişisel mallarını
yönetme ve bunlar üzerinde
tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.
Kişisel
mallara giren gelirler varsa, yönetim giderleri bu gelirlerden karşılanır.
C.
Üçüncü kişilere karşı sorumluluk
I. Ortaklık borçları
Madde 268- Eşlerden her biri, aşağıdaki borçlardan kişisel malları ve ortaklık mallarıyla sorumludur:
1. Evlilik birliğini temsil veya ortaklık
mallarını yönetme yetkisine dayanarak yapılan
borçlardan,
2. Ortaklık mallarını veya ortaklık mallarına
giren gelirleri kullanarak bir meslek veya
sanatın icra edilmesi nedeniyle yapılan borçlardan,
3. Diğer eş
için de kişisel sorumluluk doğuran borçlardan,
4. Kişisel mal yanında
ortaklık mallarının da sorumlu olacağı
hususunda eşlerin üçüncü kişilerle anlaşarak yaptığı borçlardan.
II.
Kişisel borçlar
Madde 269- Her eş, diğer bütün borçlardan kendi kişisel mallarıyla ve ortaklık mallarının değerinin yarısı kadarıyla
sorumlu tutulur.
Ortaklığın zenginleşmesinden kaynaklanan
istemler saklıdır.
D.
Eşler arasındaki borçlar
Madde 270 - Mal rejimi
eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemez.
Bununla beraber bir borcun yerine getirilmesi borçlu eşi, evlilik
birliğini tehlikeye düşürecek derecede
önemli güçlüklere sokacaksa, bu eş ödeme için süre isteyebilir. Durum ve
koşullar gerektiriyorsa hâkim, istemde
bulunan eşi güvence göstermekle yükümlü tutar.
E.
Mal rejiminin sona ermesi ve
tasfiye
I. Sona erme anı
Madde 271 - Mal rejimi eşlerden birinin
ölümü, diğer bir mal rejiminin
kabul edilmesi veya eşlerden
biri hakkında iflâsın açılmasıyla son bulur.
Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona
erdirilmesine veya mal ayrılığına
geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli
olmak üzere sona erer.
Ortaklık mallarıyla kişisel malların kapsamının
belirlenmesinde mal ortaklığının sona
erdiği tarih esas alınır.
II.
Kişisel mala ekleme
Madde 272 - Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün
kaybı dolayısıyla ödenmiş
olan tazminat, toptan
ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım
kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca
irat bağlanmış olsaydı,
mal rejiminin sona erdiği tarihte
bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye
çevrilmiş değeri ne olacak idiyse,
tasfiyede o miktarda
kişisel mal olarak hesaba katılır.
III.
Kişisel mal ile ortaklık malı
arasındaki denkleştirme
Madde 273 - Bir eşin kişisel mallara
ilişkin borçları, ortaklık mallarından
veya ortaklık mallarına ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise; tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.
Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük
altına sokar. Hangi kesime ait
olduğu anlaşılamayan borç ortaklık mallarına ilişkin sayılır.
IV.
Değer artış payı
Madde 274- Bir eşin kişisel malı veya ortaklık malıyla bir başka mal kesimine giren malvarlığı değerinin edinilmesi,
iyileştirilmesi veya korunmasına katkıda
bulunulmuşsa, edinilmiş mallara katılma rejiminde değer artış payına
ilişkin hükümler uygulanır.
V.
Değer belirlenmesi
Madde 275 - Mal rejimi
sona erince, mevcut
ortaklık mallarının değerlendirilmesinde tasfiye anı esas alınır.
VI.
Paylaşma
1.
Ölüm veya diğer bir mal rejiminin kabulü hâlinde
Madde 276- Eşlerden birinin ölümü veya diğer bir mal rejiminin kabulü
sebebiyle mal ortaklığının
sona ermesi hâlinde, her eşe veya mirasçılarına ortaklık mallarının yarısı verilir.
Mal rejimi sözleşmesiyle başka bir paylaşma oranı kararlaştırılabilir. Bu tür anlaşmalar
altsoyun saklı paylarını zedeleyemez.
2. Diğer hâllerde
Madde 277- Boşanma veya evliliğin
iptali sebebiyle ya da kanun veya mahkeme kararı gereğince mal ayrılığına geçiş
hâllerinde, her eş edinilmiş mallara katılma rejiminde kendi kişisel malı sayılacak olanları ortaklık
mallarından geri alır.
Geri
kalan ortaklık malları eşler arasında yarı yarıya paylaşılır.
Yasal paylaşmanın değiştirilmesineGeri
kalan ortaklık malları eşler arasında yarı yarıya ancak mal rejimi
sözleşmesinde bunun açıkça öngörülmüş olması hâlinde geçerlidir.
VII.
Paylaşma usulü
1. Kişisel mallar
Madde 278- Mal ortaklığının eşlerden birinin ölümüyle sona ermesi hâlinde sağ
kalan eş, edinilmiş mallara katılma
rejiminde kişisel malı sayılabilecek olanların payına mahsuben kendisine verilmesini
isteyebilir.
2. Aile konutu ve ev eşyası
Madde 279- Eşlerin birlikte yaşadıkları konut veya ev eşyası ortaklık mallarına
dahil ise, sağ kalan eş, payına
mahsuben bunların mülkiyetinin kendisine verilmesini isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eş veya ölenin diğer
yasal mirasçılarının istemiyle bunlar
üzerinde mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınabilir.
Mal
ortaklığı rejiminin ölüm dışındaki bir sebeple son bulması hâlinde, eşlerden
her biri, üstün bir yararının
varlığını ispat etmek suretiyle aynı istemleri ileri sürebilir.
3. Diğer malvarlığı değerleri
Madde 280- Bir eş, üstün bir yararının varlığını ispat etmek suretiyle diğer
malvarlığı değerlerinin de payına mahsuben kendisine verilmesini isteyebilir.
4. Diğer paylaşma kuralları
Madde 281- Diğer hâllerde paylı
mülkiyet ve mirasın
paylaşılmasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
İKİNCİ KISIM HISIMLIK
BİRİNCİ BÖLÜM
SOYBAĞININ KURULMASI
BİRİNCİ AYIRIM
GENEL HÜKÜMLER
A. Genel olarak soybağının
kurulması
Madde 282- Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur.
Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hâkim
hükmüyle kurulur. Soybağı ayrıca
evlât edinme yoluyla da kurulur.
B.
Davada yetki ve yargılama usulü
I. Yetki
Madde 283 - Soybağına ilişkin davalar, taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesinde açılır.
II.
Yargılama usulü
Madde 284- Soybağına ilişkin davalarda, aşağıdaki kurallar saklı kalmak
kaydıyla Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu uygulanır:
1. Hâkim
maddî olguları re'sen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder.
2. Taraflar ve üçüncü kişiler, soybağının
belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları
yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle
yükümlüdürler. Davalı, hâkimin öngördüğü araştırma
ve incelemeye rıza göstermezse, hâkim, durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu, onun
aleyhine doğmuş sayabilir.
A.
Babalık karinesi
İKİNCİ AYIRIM KOCANIN BABALIĞI
Madde 285 - Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak
üçyüz gün içinde doğan çocuğun
babası kocadır.
Bu
süre geçtikten sonra doğan çocuğun kocaya bağlanması, ananın evlilik sırasında gebe kaldığının ispatıyla mümkündür.
Kocanın gaipliğine karar verilmesi hâlinde
üçyüz günlük süre,
ölüm tehlikesi veya son
haber tarihinden işlemeye başlar.
B.
Soybağının reddi
I. Dava hakkı
Madde 286 - Koca, soybağının reddi davasını açarak
babalık karinesini çürütebilir. Bu dava ana ve çocuğa karşı açılır.
Çocuk
da dava hakkına sahiptir. Bu dava ana ve kocaya karşı açılır.
II.
İspat
1. Evlilik içinde ana rahmine düşme
Madde 287- Çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüşse davacı, kocanın baba olmadığını ispat etmek zorundadır.
Evlenmeden başlayarak en az yüzseksen gün geçtikten sonra ve
evliliğin sona ermesinden başlayarak
en fazla üçyüz gün içinde doğan çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüş sayılır.
2. Evlenmeden önce veya ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşme
Madde 288 - Çocuk, evlenmeden önce veya ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşmüşse, davacının başka bir kanıt
getirmesi gerekmez.
Ancak,
gebe kalma döneminde kocanın karısı ile cinsel ilişkide bulunduğu konusunda inandırıcı kanıtlar varsa,
kocanın babalığına ilişkin karine geçerliliğini korur.
III.
Hak düşürücü süreler
Madde 289- Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide
bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl, (…)16 içinde açmak zorundadır.(14)
Çocuk,
ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır.
Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin
ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar.
C.
Karinelerin çakışması
Madde 290- Çocuk evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde
doğmuş ve ana da bu arada
yeniden evlenmiş olursa, ikinci evlilikteki koca baba sayılır.
Bu
karine çürütülürse ilk evlilikteki koca baba
sayılır.
16 Bu fıkrada yer alan “…her hâlde doğumdan başlayarak beş
yıl…” ibaresi, Anayasa Mahkemesi’nin 25/6/2009
tarihli ve E.: 2008/30, K.: 2009/96 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.
D.
Diğer ilgililerin dava hakkı
Madde 291- Dava
açma süresinin geçmesinden önce
kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi
ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde kocanın
altsoyu, anası, babası
veya baba olduğunu iddia eden kişi,
doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabilir.
Ergin olmayan çocuğa atanacak kayyım, atama kararının
kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl, (…)17 içinde soybağının reddi davasını
açar.(15)
Kocanın
açacağı soybağının reddi davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
E.
Sonradan evlenme
I. Koşulu
Madde 292- Evlilik dışında doğan çocuk, ana ve babasının
birbiriyle evlenmesi hâlinde kendiliğinden evlilik içinde doğan
çocuklara ilişkin hükümlere tâbi olur.
II.
Bildirim
Madde 293- Eşler, evlilik dışında doğmuş olan ortak çocuklarını, evlenme
sırasında veya evlenmeden sonra, yerleşim yerlerindeki veya evlenmenin yapıldığı
yerdeki nüfus memuruna bildirmek zorundadırlar.
Bildirimin yapılmamış olması, çocuğun evlilik içinde
doğan çocuklara ilişkin hükümlere
tâbi olmasını engellemez.
Daha önce tanıma veya babalığa hükümle soybağı kurulmuş
çocukların ana ve babası birbiriyle
evlenince, nüfus memuru re'sen gerekli işlemi
yapar.
III.
İtiraz ve iptal
Madde 294- Ana ve babanın yasal mirasçıları, çocuk
ve Cumhuriyet
savcısı sonradan evlenme
yoluyla soybağının kurulmasına itiraz edebilirler.
İtiraz eden, kocanın baba olmadığını
ispatla yükümlüdür.
Çocuğun altsoyu da, çocuğun ölmüş ya da ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybetmiş olması hâlinde itiraz hakkına sahiptir.
Tanımanın
iptaline ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
17 Bu fıkrada yer alan “...her hâlde
doğumdan başlayarak beş yıl...” ibaresi, 10/12/2013 tarihli ve 28847 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
Anayasa Mahkemesi’nin 10/10/2013 tarihli ve E.: 2013/62, K.: 2013/115 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.
A.
Tanıma
I. Koşulları ve şekli
ÜÇÜNCÜ
AYIRIM TANIMA VE BABALIK HÜKMÜ
Madde 295- Tanıma, babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da
resmî senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla olur.
Tanıma beyanında bulunan
kimse küçük veya kısıtlı ise, veli veya vasisinin de rızası
gereklidir.
Başka
bir erkek ile soybağı bulunan çocuk, bu bağ geçersiz kılınmadıkça tanınamaz.
II.
Bildirim
Madde 296- Beyanda bulunulan nüfus memuru, sulh hâkimi, noter
veya vasiyetnameyi açan
hâkim, tanımayı babanın ve çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluklarına bildirir.
Çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluğu da tanımayı çocuğa,
anasına, çocuk vesayet altında ise
vesayet makamına bildirir.
III.
İptal davası
1. Tanıyanın dava hakkı
Madde 297- Tanıyan,
yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle
tanımanın iptalini dava edebilir.
İptal
davası anaya ve çocuğa karşı açılır.
2. İlgililerin dava hakkı
a. Genel olarak
Madde 298- Ana, çocuk ve çocuğun ölümü hâlinde altsoyu, Cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer tanımanın
iptalini dava edebilirler.
Dava
tanıyana, tanıyan ölmüşse mirasçılarına karşı
açılır.
b.
İspat yükü
Madde 299- Davacı, tanıyanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür.
Ana veya çocuk tarafından tanıyanın baba olmadığı
iddiasıyla açılan iptal davasında ispat
yükü, tanıyanın, gebe kalma döneminde ana ile cinsel
ilişkide bulunduğuna ilişkin
inandırıcı kanıtları göstermesinden sonra doğar.
3. Hak düşürücü süreler
Madde 300- Tanıyanın dava hakkı,
iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin
ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl
geçmekle düşer.
İlgililerin
dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten
başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer.
Çocuğun
dava hakkı, ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle düşer.
Yukarıdaki
süreler geçtiği hâlde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay
içinde dava açılabilir.
B.
Babalık hükmü
I. Dava hakkı
Madde 301- Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk
isteyebilirler.
Dava
babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılır.
Babalık
davası, Cumhuriyet savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından
açılmışsa anaya ihbar edilir.
II.
Karine
Madde 302- Davalının, çocuğun doğumundan önceki üçyüzüncü gün ile yüzsekseninci gün arasında ana ile cinsel
ilişkide bulunmuş olması, babalığa karine sayılır.
Bu sürenin
dışında olsa bile fiilî gebe kalma döneminde davalının ana ile cinsel ilişkide bulunduğu tespit edilirse aynı
karine geçerli olur.
Davalı,
çocuğun babası olmasının olanaksızlığını veya bir üçüncü kişinin baba olma olasılığının kendisininkinden daha
fazla olduğunu ispatlarsa karine geçerliliğini
kaybeder.
III.
Hak düşürücü süreler
Madde 303- Babalık davası, çocuğun
doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer.
(İptal ikinci fıkra:
Anayasa Mahkemesi’nin 27/10/2011 tarihli ve E.: 2010/71, K.: 2011/143 sayılı Kararı ile.)18
Çocuk
ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir yıllık süre bu ilişkinin
ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar.
Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler
varsa, sebebin ortadan kalkmasından
başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.19
18 Bu Karar
Resmi Gazete’de yayımlandığı 7/2/2012 tarihinden başlayarak bir yıl sonra
yürürlüğe girmiştir.
19 Bu fıkra; Anayasa Mahkemesi’nin
15/3/2012 tarihli ve E.: 2011/116, K.: 2012/39 sayılı Kararı ile “çocuk” yönünden iptal edilmiş olup,
Kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı 21/7/2012
tarihinden başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi hüküm altına alınmıştır.
IV.
Ananın malî hakları
Madde 304- Ana, babalık davası
ile birlikte veya ayrı olarak
baba veya mirasçılarından aşağıdaki giderlerin
karşılanmasını isteyebilir:
1. Doğum giderleri,
2. Doğumdan
önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderleri,
3. Gebelik
ve doğumun gerektirdiği diğer giderler.
Çocuk
ölü doğmuş olsa bile hâkim, bu giderlerin karşılanmasına karar verebilir.
Üçüncü
kişiler veya sosyal güvenlik kuruluşlarınca anaya yapılan ödemeler, hakkaniyet ölçüsünde tazminattan indirilir.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM EVLÂT EDİNME
A. Küçüklerin evlât edinilmesi
I. Genel koşulları
Madde 305- Bir küçüğün evlât edinilmesi, evlât edinen tarafından bir yıl
süreyle bakılmış ve eğitilmiş olması
koşuluna bağlıdır.
Evlât edinmenin her hâlde
küçüğün yararına bulunması ve evlât edinenin diğer çocuklarının
yararlarının hakkaniyete aykırı bir
biçimde zedelenmemesi de gerekir.
II.
Birlikte evlât edinme
Madde 306- Eşler, ancak birlikte evlât edinebilirler; evli olmayanlar birlikte evlât edinemezler. Eşlerin en az beş yıldan beri evli olmaları
veya otuz yaşını doldurmuş bulunmaları
gerekir.
Eşlerden biri,
en az iki yıldan beri evli olmaları
veya kendisinin otuz yaşını doldurmuş bulunması koşuluyla diğerinin
çocuğunu evlât edinebilir.
III.
Tek başına evlât edinme
Madde 307- Evli olmayan kişi otuz yaşını doldurmuş ise tek başına evlât edinebilir.
Otuz yaşını doldurmuş olan eş, diğer eşin ayırt etme
gücünden sürekli olarak yoksunluğu
veya iki yılı aşkın süreden beri nerede olduğunun bilinmemesi ya da mahkeme kararıyla
iki yılı aşkın süreden
beri eşinden ayrı yaşamakta olması yüzünden birlikte
evlât edinmesinin mümkün olmadığını ispat etmesi hâlinde,
tek başına evlât edinebilir.
IV.
Küçüğün rızası ve yaşı
Madde 308- Evlât edinilenin, evlât edinenden en az onsekiz yaş küçük olması şarttır. Ayırt etme gücüne sahip olan
küçük, rızası olmadıkça evlât edinilemez.
Vesayet
altındaki küçük, ayırt etme gücüne sahip olup olmadığına bakılmaksızın vesayet dairelerinin izniyle evlât edinilebilir.
V.
Ana ve babanın rızası
1. Şekil
Madde 309- Evlât edinme, küçüğün ana ve babasının rızasını gerektirir.
Rıza, küçüğün
veya ana ve babasının oturdukları yer mahkemesinde sözlü veya yazılı olarak açıklanarak tutanağa geçirilir.
Verilen rıza, evlât edinenlerin adları belirtilmemiş veya evlât edinenler
henüz belirlenmemiş olsa dahi geçerlidir.
2. Zamanı
Madde 310- Rıza, küçüğün doğumunun üzerinden altı hafta geçmeden önce verilemez. Rıza, tutanağa geçirilme
tarihinden başlayarak altı hafta içinde aynı usulle geri alınabilir. Geri almadan sonra yeniden verilen rıza kesindir.
3. Rızanın aranmaması
a. Koşulları
Madde 311- Aşağıdaki hâllerde ana ve babadan birinin rızası aranmaz:
l. Kim olduğu veya uzun süreden
beri nerede oturduğu
bilinmiyorsa veya ayırt
etme gücünden sürekli olarak yoksun bulunuyorsa,
2.
Küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmiyorsa.
b. Karar
Madde 312- Küçük, gelecekte evlât edinilmek amacıyla bir kuruma yerleştirilir
ve ana ve babadan birinin
rızası eksik olursa,
evlât edinenin veya evlât edinmede
aracılık yapan kurumun istemi üzerine ve kural olarak
küçüğün yerleştirilmesinden önce, onun oturduğu yer mahkemesi bu rızanın aranıp aranmamasına karar verir.
Diğer
hâllerde, bu konudaki karar evlât edinme işlemleri sırasında verilir.
Ana ve babadan birinin
küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmemesi
sebebiyle rızasının aranmaması hâlinde, bu konudaki karar kendisine yazılı
olarak bildirilir.
B.
Erginlerin ve kısıtlıların
evlât edinilmesi
Madde 313- (Değişik birinci
cümle: 3/7/2005-5399/1 md.) Evlât edinenin altsoyunun açık muvafakatiyle ergin veya
kısıtlı aşağıdaki hallerde evlât edinilebilir.
1. Bedensel veya zihinsel engeli sebebiyle sürekli
olarak yardıma muhtaç ve evlât edinen
tarafından en az beş yıldan beri bakılıp gözetilmekte ise,20
2. Evlât edinen tarafından, küçükken en az beş yıl süreyle bakılıp gözetilmiş ve eğitilmiş ise,
20 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle,
bu bentte yer alan “özrü” ibaresi “engeli”
şeklinde değiştirilmiştir.
3. Diğer haklı sebepler mevcut ve evlât edinilen,
en az beş yıldan beri evlât edinen ile aile
hâlinde birlikte yaşamakta ise.
Evli
bir kimse ancak eşinin rızasıyla evlât edinilebilir.
Bunlar
dışında küçüklerin evlât edinilmesine ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
C.
Hükümleri
Madde 314 - Ana ve babaya ait olan haklar ve yükümlülükler evlât edinene geçer. Evlâtlık, evlât edinenin mirasçısı olur.
Evlâtlık küçük ise evlât edinenin
soyadını alır. Evlât edinen isterse
çocuğa yeni bir ad
verebilir. Ergin olan evlâtlık, evlât edinilme sırasında dilerse evlât edinenin
soyadını alabilir.
Eşler tarafından birlikte
evlât edinilen ve ayırt etme gücüne sahip
olmayan küçüklerin nüfus
kaydına ana ve baba adı olarak evlât edinen eşlerin adları yazılır.
Evlâtlığın, miras ve başka haklarının zedelenmemesi, aile bağlarının devam etmesi için evlâtlığın naklen geldiği aile kütüğü
ile evlât edinenin aile kütüğü arasında her türlü bağ kurulur. Ayrıca evlâtlıkla ilgili kesinleşmiş mahkeme kararı her
iki nüfus kütüğüne işlenir.
Evlât edinme ile ilgili kayıtlar, belgeler ve bilgiler
mahkeme kararı olmadıkça veya
evlâtlık istemedikçe hiçbir şekilde açıklanamaz.
D.
Şekil ve usul
I. Genel olarak
Madde 315- Evlât edinme kararı,
evlât edinenin oturma yeri; birlikte
evlât edinmede eşlerden
birinin oturma yeri mahkemesince verilir. Mahkeme kararıyla birlikte evlâtlık ilişkisi kurulmuş olur.
Evlât edinme başvurusundan sonra evlât edinenin ölümü
veya ayırt etme gücünü kaybetmesi,
diğer koşullar bundan etkilenmediği takdirde evlât edinmeye engel olmaz.
Başvurudan sonra küçük ergin olursa, koşulları daha
önceden yerine getirilmiş olmak
kaydıyla küçüklerin evlât edinilmesine ilişkin hükümler uygulanır.
II.
Araştırma
Madde 316- Evlât edinmeye, ancak esaslı sayılan her türlü durum ve koşulların kapsamlı biçimde araştırılmasından, evlât
edinen ile edinilenin dinlenmelerinden ve gerektiğinde
uzmanların görüşünün alınmasından sonra karar
verilir.
Araştırmada özellikle evlât edinen ile edinilenin kişiliği
ve sağlığı, karşılıklı ilişkileri, ekonomik durumları, evlât edinenin eğitme yeteneği, evlât edinmeye yönelten
sebepler ve aile ilişkileri ile bakım ilişkilerindeki
gelişmelerin açıklığa kavuşturulması gerekir.
Evlât edinenin altsoyu varsa, onların evlât edinme ile
ilgili tavır ve düşünceleri de değerlendirilir.
E.
Evlâtlık ilişkisinin kaldırılması
I. Sebepleri
1. Rızanın bulunmaması
Madde 317- Yasal sebep bulunmaksızın rıza alınmamışsa, rızası alınması gereken kişiler,
küçüğün menfaati bunun sonucunda ağır biçimde zedelenmeyecekse, hâkimden evlâtlık ilişkisinin
kaldırılmasını isteyebilirler.
2. Diğer noksanlıklar
Madde 318- Evlât edinme esasa ilişkin diğer noksanlıklardan biriyle sakatsa, Cumhuriyet savcısı veya her ilgili
evlâtlık ilişkisinin kaldırılmasını isteyebilir.
Noksanlıklar bu arada
ortadan kalkmış veya sadece usule ilişkin olup ilişkinin kaldırılması
evlâtlığın menfaatini ağır biçimde zedeleyecek olursa, bu yola gidilemez.
II.
Hak düşürücü süre21
Madde 319- Dava hakkı, evlâtlık ilişkisinin kaldırılması sebebinin öğrenilmesinden başlayarak bir yıl (…)(19) geçmekle düşer.(19)
F.
Evlâtlık işlemlerinde aracılık22
Madde 320- Küçüklerin evlât edinilmesine ilişkin aracılık faaliyetleri, ancak Cumhurbaşkanınca yetki verilen
kurum ve kuruluşlarca yapılır.(20)
Aracılık
faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin hususlar Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.(20)
A.
Soyadı
BEŞİNCİ AYIRIM SOYBAĞININ HÜKÜMLERİ
Madde 321- Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin; (…)23 soyadını
taşır. Ancak, ana önceki
evliliğinden dolayı çifte soyadı taşıyorsa çocuk onun
bekârlık soyadını taşır.(21)
21 Bu maddede yer alan “…ve her hâlde
evlât edinme işleminin üzerinden beş yıl…” ibaresi, Anayasa Mahkemesi’nin 27/12/2012 tarihli ve E.: 2012/35, K.:
2012/203 sayılı Kararı ile iptal edilmiş olup,
İptal Kararı Resmi Gazete’de yayımlandığı 12/7/2013 tarihinden
başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmiştir.
22 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin 139 uncu maddesiyle, bu maddenin birinci fıkrasında yer alan
“Bakanlar Kurulunca” ibaresi
“Cumhurbaşkanınca” ve ikinci fıkrasında yer alan “tüzükle” ibaresi “Cumhurbaşkanınca çıkarılan
yönetmelikle” şeklinde değiştirilmiştir.
23 Anayasa Mahkemesi’nin 2/7/2009 tarihli ve E.: 2005/114, K.:
2009/105 sayılı Kararı ile; bu maddenin
birinci cümlesinde yer alan “… evli değilse ananın …” ibaresi iptal edilmiştir.
B.
Karşılıklı yükümlülükler
Madde 322- Ana,
baba ve çocuk, ailenin huzur ve
bütünlüğünün gerektirdiği şekilde birbirlerine
yardım etmek, saygı ve anlayış göstermek ve aile onurunu gözetmekle yükümlüdürler.
C.
Çocuk ile kişisel ilişki
I. Ana ve baba ile
1. Kural
Madde 323- Ana ve babadan her biri, velâyeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun
kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir.
2. Sınırları
Madde 324- Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve
yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür.
Kişisel ilişki sebebiyle
çocuğun huzuru tehlikeye
girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddî olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel
ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya
kendilerinden alınabilir.
(Ek üçüncü
fıkra:24/11/2021-7343/38 md.) Velayet kendisine
bırakılan ana veya baba, kişisel ilişki düzenlemesinin gereklerini yerine getirmezse çocuğun
menfaatine aykırı olmamak kaydıyla velayet değiştirilebilir. Bu husus kişisel
ilişki kurulmasına dair kararda taraflara
ihtar edilir.
II.
Üçüncü kişiler ile
Madde 325- Olağanüstü hâller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki
kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir.
Ana
ve baba için öngörülen sınırlamalar üçüncü kişiler için kıyas yoluyla uygulanır.
III.
Yetki
Madde 326- Kişisel ilişki kurulmasıyla ilgili bütün düzenlemelerde çocuğun
oturduğu yer mahkemesi de yetkilidir.
Boşanmaya
ve evlilik birliğinin korunmasına ilişkin yetki kuralları saklıdır.
Çocuk
ile kişisel ilişkiye yönelik bir düzenleme yapılıncaya kadar, velâyet hakkına sahip veya çocuk kendisine bırakılmış
kişinin rızası dışında kişisel ilişki kurulamaz.
D.
Çocukların bakım ve eğitim
giderlerini karşılama
I. Kapsamı
Madde 327- Çocuğun bakımı, eğitimi
ve korunması için gerekli giderler
ana ve baba tarafından karşılanır.
Ana ve baba, yoksul oldukları veya çocuğun özel durumu
olağanüstü harcamalar yapılmasını gerektirdiği takdirde ya da olağan dışı herhangi
bir sebebin varlığı
hâlinde, hâkimin izniyle
çocuğun mallarından onun bakım ve eğitimine yetecek belli bir miktar sarfedebilirler.
II.
Süresi
Madde 328- Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.
Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa,
ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde
olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.
III.
Dava hakkı
Madde 329- Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir.
Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük için gereken hâllerde nafaka
davası, atanacak kayyım veya vasi
tarafından da açılabilir.
Ayırt
etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası
açabilir.
IV.
Nafaka miktarının takdiri
Madde 330- Nafaka miktarı, çocuğun
ihtiyaçları ile ana ve babanın
hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak
belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur.
Nafaka
her ay peşin olarak ödenir.
Hâkim
istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik
durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
V.
Durumun değişmesi
Madde 331- Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.
VI.
Geçici önlemler
1. Genel olarak
Madde 332- Nafaka davası açılınca hâkim, davacının istemi üzerine dava süresince gerekli olan önlemleri alır.
Soybağı
tespit edilirse, davalının, uygun nafaka miktarını depo etmesine veya geçici olarak ödemesine karar verilebilir.
2. Babalığın tespitinden önce
Madde 333- Babalık davası ile birlikte nafaka istenir ve hâkim, babalık olasılığını kuvvetli bulursa, hükümden
önce çocuğun ihtiyaçları için uygun bir nafakaya karar verebilir.
VII.
Güvence verilmesi
Madde 334- Ana ve baba nafaka yükümlülüklerini sürekli olarak ve ısrarla yerine getirmezlerse ya da kaçma hazırlığı içinde bulundukları, mallarını gelişigüzel harcadıkları veya heba ettikleri kabul edilebilirse
hâkim, gelecekteki nafaka yükümlülüklerine ilişkin olarak uygun bir güvencenin sağlanmasına veya
gerektiğinde diğer önlemlerin alınmasına karar
verebilir.
A.
Genel olarak
I. Koşullar
ALTINCI AYIRIM VELÂYET
Madde 335- Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti
altındadır. Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz.
Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın
velâyeti altında kalırlar.
II.
Ana ve baba evli ise
Madde 336- Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar.
Ortak
hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir.
Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada
ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.
III.
Ana ve baba evli değilse
Madde 337- Ana ve baba evli değilse velâyet anaya aittir.
Ana
küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da
velâyet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun
menfaatine göre, vasi atar veya velâyeti babaya verir.
IV.
Üvey çocuklar
Madde 338- Eşler, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve ilgi göstermekle yükümlüdürler.
Kendi çocuğu üzerinde
velâyeti kullanan eşe diğer eş uygun bir şekilde yardımcı
olur; durum ve koşullar zorunlu kıldığı ölçüde çocuğun ihtiyaçları için
onu temsil eder.
B.
Velâyetin kapsamı
I. Genel olarak
Madde 339- Ana ve baba, çocuğun bakım
ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır
ve uygularlar.
Çocuk,
ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür.
Ana ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını
düzenleme olanağı tanırlar; önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar.
Çocuk,
ana ve babasının rızası dışında evi terkedemez ve yasal sebep olmaksızın onlardan alınamaz.
Çocuğun
adını ana ve babası koyar.
II.
Eğitim
Madde 340- Ana ve baba, çocuğu olanaklarına göre eğitirler ve onun bedensel,
zihinsel, ruhsal, ahlâkî ve toplumsal gelişimini sağlar ve korurlar.
Ana
ve baba çocuğa, özellikle bedensel ve zihinsel engelli olanlara, yetenek ve eğilimlerine uygun düşecek
ölçüde, genel ve meslekî bir
eğitim sağlarlar.24
III.
Dinî eğitim
Madde 341- Çocuğun dinî eğitimini belirleme hakkı ana ve babaya aittir.
Ana ve babanın bu konudaki haklarını sınırlayacak her türlü sözleşme geçersizdir. Ergin, dinini seçmekte özgürdür.
IV.
Çocuğun temsil edilmesi
Madde 342- Ana ve baba, velâyetleri çerçevesinde üçüncü kişilere karşı
çocuklarının yasal temsilcisidirler.
İyiniyetli
üçüncü kişiler, eşlerden her birinin diğerinin rızasıyla işlem yaptığını varsayabilirler.
Vesayet
makamlarının iznine bağlı hususlar dışında kısıtlıların temsiline ilişkin hükümler velâyetteki temsilde de uygulanır.
gibidir.
V.
Çocuğun fiil ehliyeti
Madde 343- Velâyet altındaki çocuğun
fiil ehliyeti, vesayet
altındaki kişinin ehliyeti
Çocuk, borçlarından ana ve babanın
çocuk malları üzerindeki haklarına bakılmaksızın
kendi
malvarlığı ile sorumludur.
24 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanunun
1 inci maddesiyle, bu fıkrada
yer alan “özürlü”
ibaresi “engelli” şeklinde değiştirilmiştir.
VI.
Çocuğun aileyi temsil etmesi
Madde 344- Velâyet altındaki çocuk, ayırt etme gücüne sahip ise ana ve babanın rızasıyla aile adına hukukî işlemler
yapabilir; bu işlemlerden dolayı ana ve baba borç altına girer.
VII.
Çocuk ile ana ve baba
arasındaki hukukî işlemler
Madde 345- Çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana ve babanın menfaatine olarak çocuk ile üçüncü kişi arasında
yapılacak bir hukukî işlemle çocuğun borç altına girebilmesi, bir kayyımın katılmasına ve hâkimin
onayına bağlıdır.
C.
Çocuğun korunması
I. Koruma önlemleri
Madde 346- Çocuğun menfaati ve gelişmesi
tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba
duruma çare bulamaz veya buna güçleri
yetmezse hâkim, çocuğun korunması için
uygun önlemleri alır.
II.
Çocukların yerleştirilmesi
Madde 347- Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunur veya çocuk
manen terk edilmiş hâlde kalırsa
hâkim, çocuğu ana ve babadan
alarak bir aile yanına veya bir
kuruma yerleştirebilir.
Çocuğun aile içinde kalması ailenin huzurunu onlardan
katlanmaları beklenemeyecek derecede bozuyorsa
ve durumun gereklerine göre başka çare de kalmamışsa, ana ve baba veya
çocuğun istemi üzerine hâkim aynı önlemleri alabilir.
Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu önlemlerin
gerektirdiği giderler Devletçe
karşılanır.
Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.
III.
Velâyetin kaldırılması
1.
Genel olarak
Madde 348- Çocuğun korunmasına ilişkin
diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu
önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hâkim aşağıdaki hâllerde
velâyetin kaldırılmasına karar verir:
1.
(Değişik: 1/7/2005-5378/38
md.) Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden
biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi.
2.
Ana ve
babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması.
Velâyet
ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır.
Kararda
aksi belirtilmedikçe, velâyetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün
çocukları
kapsar.
2. Ana veya babanın yeniden evlenmesi hâlinde
Madde 349- Velâyete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velâyetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, çocuğun
menfaati gerektirdiğinde velâyet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velâyet
kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir.
3. Velâyetin kaldırılması hâlinde ana ve babanın yükümlülükleri
Madde 350- Velâyetin kaldırılması hâlinde ana ve babanın çocuklarının bakım ve eğitim giderlerini karşılama
yükümlülükleri devam eder.
Ana ve baba ile çocuğun ödeme gücü yoksa bu giderler Devletçe karşılanır. Nafakaya ilişkin hükümler saklıdır.
IV.
Durumun değişmesi
Madde 351- Durumun değişmesi hâlinde, çocuğun korunmasına ilişkin önlemlerin yeni koşullara uydurulması gerekir.
Velâyetin kaldırılmasını gerektiren sebep ortadan kalkmışsa hâkim,
re'sen ya da ana veya babanın istemi üzerine velâyeti geri verir.
A.
Yönetim
I. Genel olarak
YEDİNCİ AYIRIM ÇOCUK MALLARI
Madde 352- Ana ve baba, velâyetleri devam ettiği sürece
çocuğun mallarını yönetme hakkına sahip ve bununla
yükümlüdürler; kural olarak hesap ve güvence
vermezler.
Ana
ve babanın yükümlülüklerini yerine getirmedikleri durumlarda hâkim müdahale eder.
II.
Evlilik sona erince
Madde 353- Evlilik sona erince velâyet kendisinde kalan eş, hâkime
çocuğun malvarlığının dökümünü gösteren
bir defter vermek ve bu malvarlığında veya yapılan yatırımlarda gerçekleşen
önemli değişiklikleri bildirmek zorundadır.
B.
Kullanma hakkı
Madde 354- Ana ve baba, kusurları sebebiyle velâyetleri kaldırılmadıkça, çocuğun mallarını kullanabilirler.
C.
Gelirlerin sarfı
Madde 355- Ana ve baba, çocuk mallarının gelirlerini öncelikle çocuğun bakımı, yetiştirilmesi ve eğitimi için;
hakkaniyete uyduğu ölçüde
de aile ihtiyaçlarını karşılamak üzere sarfedebilirler.
Gelir
fazlası, çocuk mallarına katılır.
D.
Çocuk mallarının kısmen sarfı
Madde 356- Olağan ihtiyaçlar gerektirdiği ölçüde sermaye biçiminde ödemeler, tazminatlar ve benzeri edimler
çocuğun bakımı için kısmen kullanılabilir.
Çocuğun bakımı, yetiştirilmesi ve eğitimi için
zorunluluk varsa hâkim, ana ve babaya
belirlediği miktarlarda çocuğun diğer mallarına da başvurma yetkisini tanıyabilir.
E.
Çocuğun serbest malları
I. Kazandırmalar
Madde 357- Ana ve baba, faiz getiren
yatırım veya tasarruf
hesabı açılmak üzere ya da
açıkça ana ve babanın kullanmaması koşuluyla çocuğa yapılan kazandırmaların
gelirlerini kendi menfaatlerine sarfedemezler.
Kazandırmada bulunan kişi,
kazandırma sırasında açıkça aksini öngörmedikçe, ana ve baba bunlar
üzerinde yönetim hakkına sahiptir.
II.
Saklı pay
Madde 358- Ölüme bağlı tasarruf yoluyla çocuğun saklı payı ana ve babanın
yönetimi dışında bırakılabilir.
Mirasbırakan yönetimi bir üçüncü kişiye bırakmışsa,
tasarrufunda bu kişinin belirli
zamanlarda sulh hâkimine hesap vermesini öngörebilir.
III.
Meslek veya sanat için verilen
mal ve kişisel kazanç
Madde 359- Ana ve baba tarafından bir meslek veya sanat ile uğraşması için çocuğa
kendi malından verilen kısmın veya kendi kişisel kazancının yönetimi ve
bunlardan yararlanma hakkı çocuğa aittir.
Çocuğun evde ana ve babasıyla
birlikte yaşaması hâlinde,
ana ve baba ondan kendisinin bakı>babasıyla
birlikte
F.
Çocuk mallarının korunması
I. Önlemler
Madde 360- Ana ve baba,
çocuğun mallarını yönetmekte her ne sebeple
olursa olsun yeterince özen
göstermezlerse hâkim, malların korunması için uygun önlemleri alır.
Hâkim, özellikle malların yönetimi konusunda talimat
verebilir; belirli zamanlarda verilen
bilgi ve hesabı yeterli görmezse, malların tevdi edilmesine veya güvence
gösterilmesine karar verebilir.
II.
Yönetimin ana ve babadan alınması
Madde 361- Çocuğun mallarının tehlikeye düşmesi başka bir şekilde önlenemiyorsa hâkim, yönetimin bir kayyıma
devredilmesine karar verebilir.
Çocuğun,
yönetimi ana ve babaya ait olmayan malları tehlikeye düştüğünde hâkim, aynı önlemlerin alınmasını kararlaştırabilir.
Çocuk mallarının gelirlerinin veya bu mallardan ayrılmış belirli
miktarların kanuna uygun şekilde
sarfedileceğinden kuşku duyulursa hâkim, bunların da yönetimini bir kayyıma bırakabilir.
G.
Yönetimin sona ermesi
I. Malların devri
Madde 362- Ana ve
baba, velâyetleri veya yönetim hakları sona
erince, çocuğun mallarını, hesabıyla birlikte ergin çocuğa, vasisine veya kayyıma
devrederler.
II.
Ana ve babanın sorumluluğu
Madde 363- Ana ve baba, çocuk mallarının geri verilmesinde vekil gibi sorumludurlar.
Dürüstlük kuralına
uygun olarak başkasına
devrettikleri malların yerine
sadece aldıkları karşılığı
geri vermekle yükümlüdürler.
Kanuna uygun olarak
çocuk veya aile için yaptıkları harcamalardan dolayı tazminatla yükümlü tutulmazlar.
İKİNCİ BÖLÜM
AİLE
A. Nafaka yükümlüleri
BİRİNCİ AYIRIM NAFAKA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Madde 364- Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka
vermekle yükümlüdür.
Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım
borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.
B.
Dava hakkı
Madde 365- Nafaka davası, mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak açılır.
Dava, davacının
geçinmesi için gerekli
ve karşı tarafın
malî gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir.
Nafakanın, yükümlülerin bir veya bir kaçından istenmesi hakkaniyete
aykırıysa hâkim, onların nafaka
yükümlülüğünü azaltabilir veya kaldırabilir.
Dava, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmî veya kamuya yararlı
kurumlar tarafından da açılabilir.
Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen
nafakanın gelecek yıllarda tarafların
sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.
Yetkili
mahkeme, taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.
C.
Korunmaya muhtaç kişiler
Madde 366- Korunmaya muhtaç kişilerin bakımı, bununla yükümlü kurumlar tarafından sağlanır. Bu kurumlar,
yaptıkları masrafları nafaka yükümlüsü hısımlardan isteyebilirler.
A.
Koşulları
İKİNCİ AYIRIM EV
DÜZENİ
Madde 367- Aile hâlinde yaşayan
birden çok kimsenin
oluşturduğu topluluğun kanuna, sözleşmeye veya örfe göre
belirlenen bir ev başkanı varsa, evi yönetme yetkisi ona ait olur.
Evi
yönetme yetkisi, kan veya kayın hısımlığı, işçilik, çıraklık veya benzeri
sebeplerle ya da koruma ve gözetme ilişkisi içinde ev halkı olarak bir
arada yaşayanların hepsini kapsar.
B.
Hükümleri
I. Ev düzeni ve gözetim
Madde 368- Birlikte yaşayan kimseler evin düzenine tâbidir. Bu düzenin
kuruluşunda ev halkından her birinin
yararı adil biçimde gözetilir.
Ev halkının her biri, özellikle
öğrenimi, eğitimi, dinî inançları, meslek
ve sanatı için gerekli özgürlükten yararlanır.
Ev
başkanı, birlikte yaşayanların evdeki eşyasını özenle korumak ve güvenlik altında bulundurmakla yükümlüdür.
II.
Sorumluluk
Madde 369- Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı
veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum
ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında
bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana
gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe
sorumludur.
Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı
bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri
için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
Zorunluluk
hâlinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister.
III.
Altsoyun denkleştirme alacağı
1. Koşulları
Madde 370- Ana ve baba veya büyük ana ve baba ile birlikte yaşayan ve
emeklerini ya da gelirlerini aileye özgüleyen ergin altsoylar, buna karşılık
uygun bir bedel isteyebilirler.
Uyuşmazlık hâlinde hâkim, bedelin miktarı, güvence altına alınması ve ödeme şekli hakkında karar verir.
2. İstenmesi
Madde 371- Altsoy, bu bedeli borçlunun ölümü hâlinde isteyebilir.
Alacaklı, bu alacağını borçlunun sağlığında, birlikte
yaşamanın sona ermesi veya
işletmenin el değiştirmesi, borçluya karşı icra takibi yapılması veya onun
iflâsı hâllerinde de isteyebilir.
Bu alacak zamanaşımına uğramaz. Fakat en geç borçlunun terekesinin taksimi anına kadar istenebilir.
A.
Aile vakfı
ÜÇÜNCÜ AYIRIM AİLE MALLARI
Madde 372- Aile bireylerinin eğitim ve öğrenimleri, donanım ve desteklenmeleri ve bunlara benzer amaçların gerektirdiği
harcamaların yapılması için kişiler hukuku ve miras hukuku hükümleri uyarınca aile
vakfı kurulabilir.
Bir malın veya
hakkın başkalarına geçmemek üzere
aynı soydan gelenlere kuşaktan kuşağa kalacak şekilde
özgülenmesi yasaktır. Böyle bir özgülenme, vakıf kurma yoluyla da yapılamaz.
B.
Aile malları ortaklığı
I. Oluşumu
1. Koşulları
Madde 373- Hısımlar, kendilerine geçen mirasın tamamı veya bir bölümüyle ya da ortaya
başka mallar koymak suretiyle aralarında bir aile malları ortaklığı kurabilirler.
2. Şekil
Madde 374- Aile malları ortaklığı sözleşmesinin resmî şekilde yapılması ve bütün ortakların veya temsilcilerinin
imzalarını taşıması gerekir.
II.
Süre
Madde 375- Aile malları ortaklığı, belirli veya belirsiz süre için kurulabilir. Süre belirlenmediği
takdirde ortaklardan her biri,
altı ay önceden bildirmek koşuluyla ortaklıktan çıkabilir.
Bu bildirim, tarımsal işletme ile ilgili bir ortaklıkta, ancak ürünlerin yetiştiği
yere göre olağan hasat
mevsiminin sonu için geçerlidir.
III.
Hükmü
1. Elbirliği ile işletme
Madde 376- Aile malları ortaklığı, ortakları elbirliği ile iktisadî faaliyette
bulunmak üzere birleştirir.
Aksi
kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklardan her biri eşit hakka sahiptir.
Ortaklar, ortaklık devam ettiği sürece paylarını isteyemeyecekleri gibi, bu payları üzerinde tasarruf
işlemleri de yapamazlar.
2. Yönetim ve temsil
a. Genel olarak
Madde 377- Aile malları ortaklığı, tüm ortakların elbirliği ile yönetilir.
Ortaklardan her biri, olağan yönetim
işlerini diğer ortakların katılmasına gerek olmaksızın yapabilir.
b.
Yöneticinin yetkisi
Madde 378- Ortaklar, içlerinden birini ortaklığa yönetici olarak atayabilirler. Yönetici, ortaklığı
yönetir ve ortaklıkla ilgili işlemlerde onu temsil eder.
Ortaklığı
kimin temsil edeceği ticaret siciline kaydedilmiş olmadıkça diğer ortakların temsil yetkisi bulunmadığı
iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.
3. Ortak mallar ve kişisel mallar
Madde 379- Ortaklar, ortaklığa giren malların elbirliği hâlinde malikidirler. Ortaklar, ortaklığın
borçlarından müteselsil olarak sorumludurlar.
Ortakların, ortaklık dışında bıraktıkları mallar
ile aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklığın
devamı sırasında miras yoluyla veya herhangi
bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla edindikleri mallar, onların kişisel mallarıdır.
IV.
Ortaklığın sona ermesi
1. Sebepleri
Madde 380- Aşağıdaki
hâllerde ortaklık sona erer:
1. Bütün
ortakların anlaşması veya feshin bildirilmesiyle,
Bütün
ortakların anlaşması veS217;,serif;
mso-fareast-font-family:'Times New Roman'; mso-list:Ignore;">2. Ortaklık
süresi açıkça veya örtülü olarak uzatılmadığı takdirde sürenin bitmesiyle,
3. Ortaklardan
birinin payının haczedilmesi ve satışının istenmesiyle,
4. Ortaklardan
birinin iflâsıyla,
5. Ortaklardan
birinin haklı sebebe dayanan istemiyle.
2. Fesih bildirimi, ödemeden aciz, evlenme
Madde 381- Ortaklardan biri feshi bildirir veya iflâs ederse ya da bir ortağın haczedilmiş payının satışı istenirse, öteki ortaklar, ayrılan
ortağın veya alacaklılarının haklarını ödeyerek
ortaklığı kendi aralarında sürdürebilirler.
Evlenen ortak, fesih bildirimine gerek olmaksızın ortaklıktaki hakkının kendisine ödenmesini isteyebilir.
3. Ölüm
Madde 382- Ortaklardan birinin ölümü hâlinde onun ortaklığa dahil olmayan mirasçıları, ancak ölen ortağa düşen
payın karşılığının kendilerine ödenmesini isteyebilirler.
Ölen ortak mirasçı
olarak altsoyunu bırakmışsa, bunlar öbür ortakların rızası ile onun yerine ortaklığa girebilirler.
4. Paylaşma kuralları
Madde 383- Ortaklık mallarının paylaşılması veya ayrılan ortağın payının hesaplanması, ortaklık mallarının
paylaşma veya ayrılma zamanındaki değerine ve durumuna göre yapılır.
Paylaşma
ve hesaplaşma uygun olmayan bir zamanda istenemez.
V.
Kazanç paylı aile malları ortaklığı
1. Konusu
Madde 384- Ortaklar, aralarında yapacakları sözleşmeyle,
yıllık kazançtan kendilerine belli bir
pay verilmesi kaydıyla ortaklığın temsilini ve ortaklığın mallarının işletilmesini içlerinden birine bırakabilirler.
Bu pay, anlaşmayla belirlenmemişse, ortaklık mallarının
uygun derecede uzun bir dönemdeki
kazancın ortalama miktarı ile işleten ortağın çalışması ve yaptığı harcama göz önünde tutularak adil bir biçimde belirlenir.
2. Özel sona erdirme sebepleri
Madde 385- İşletme ve temsili
üzerine alan ortak,
malları gereği gibi işletmediği veya yükümlülüklerini yerine getirmediği
takdirde, ortakların ortaklığın feshini isteme hakları vardır.
Ortaklardan birinin, haklı sebeplere dayanarak istemde
bulunması üzerine hâkim, mirastaki paylaşma
kurallarını göz önünde
bulundurarak, bu ortağın
işletme ve temsili
üzerine alan ortakla birlikte yönetime ve ortaklık mallarından
yararlanmaya katılmasına karar verebilir.
Ortakların elbirliği ile işlettikleri ortaklığa ilişkin
kurallar, kazanç paylı aile malları
ortaklığında da uygulanır.
C.
Aile yurdu
I. Genel olarak
Madde 386- Konutlar, tarıma veya sanayiye elverişli
taşınmazlar, eklentileriyle birlikte aile yurdu hâline getirilebilir.
II.
Kurulması
1. Koşulları
Madde 387- Aile yurdu hâline getirilecek taşınmazların büyüklüğü, üzerindeki rehin haklarına ve malikin diğer
mallarına bakılmaksızın, bir ailenin normal geçimine ve barınmasına yetecek ölçüden fazla olamaz.
Mahkemece haklı sebeplere dayanılarak geçici bir istisna
kabul edilmiş olmadıkça malikin,
taşınmazı veya üzerindeki tesisi kendisinin işletmesi ya da konutta oturması zorunludur.
2. Usul ve şekil
a. İlân
Madde 388- Alacaklılar ve aile yurdu kurulması yüzünden haklarının zedelenmesi ihtimali bulunan kişiler,
kuruluştan önce mahkemece yapılan ilânla itirazlarını iki ay içinde bildirmeye çağrılırlar.
Durum, alacakları taşınmaz rehniyle güvenceye bağlanmış
olanlara ve hacizli alacaklılara
ayrıca bildirilir.
b.
Üçüncü kişilerin haklarının korunması
Madde 389- Aile yurdu hâline getirilecek taşınmazda yurt olabilmesi için
gerekli koşullar bulunur ve yurdun
kurulmasına üçüncü kişiler itiraz etmez veya itirazın haksız olduğu anlaşılırsa, mahkeme kuruluşa izin verir.
Süresi içinde itiraz eden alacaklıların ilgilerinin
kesildiği ispat edilmedikçe veya taşınmaz
üzerinde bulunan rehin ve hacizler kaldırılmadıkça, aile yurdu kurulmasına izin
verilemez. Borç, itiraz eden veya rehinli
alacaklı lehine vadeye bağlı olsa bile, aile yurdu kurmak isteyen borçlu hemen ödemede bulunabilir.
c.
Tapu kütüğüne şerh verilmesi
Madde 390- Bir taşınmazın aile yurdu hâline
getirilmesi, ancak izne ilişkin mahkeme kararının o taşınmazın tapu
kütüğüne şerh verilmesiyle mümkün olur; bu husus mahkemece ilân edilir.
III.
Sonuçları
1. Tasarruf hakkının sınırlanması
Madde 391- Aile yurdu hâline getirilen taşınmazlar devrolunamaz, rehnedilemez ve kiraya verilemez.
Aile yurdu ve eklentileri hakkında, mahkeme eliyle yönetim
hâli saklı kalmak
kaydıyla, cebrî icra yoluna başvurulamaz.
2. Kan hısımlarının aile yurduna alınması
Madde 392- Malikin, yoksulluğu sebebiyle
aile yurduna alınmaya
muhtaç bulunan ve kabullerine engel olacak durumları olmayan üstsoyunu, altsoyunu ve kardeşlerini yurda kabul
etmesine mahkemece karar verilebilir.
3. Malikin ödemede acze düşmesi
Madde 393- Malik borçlarını ödemede acze düşerse, aile yurdunu yönetmek üzere mahkemece bir yönetici atanır.
Yönetici, yurdu amacına ve alacaklıların menfaatlerine uygun biçimde yönetir. Alacaklılar, haklarını aciz
belgelerindeki tarih ve iflâstaki sıraya göre
alırlar.
IV.
Sona ermesi
1. Malikin ölümü hâlinde
Madde 394- Malikin ölümünden sonra aile yurdunun devam edebilmesi, taşınmazın mirasçılara yurt olarak
geçmesine ilişkin bir ölüme bağlı tasarrufun yapılmış olmasına bağlıdır.
Böyle
bir tasarruf yoksa, malik ölünce tapu kütüğündeki yurda ilişkin şerh silinir.
2. Malikin sağlığında
Madde 395- Malik
sağlığında yurda son verebilir.
Bunun
için malik, tapu kütüğündeki kaydı sildirmek üzere bir dilekçeyle mahkemeye başvurur; bu istem mahkemece ilân olunur.
İlân
tarihinden başlayarak iki ay içinde bir itiraz yapılmaz veya yapılan itirazın haksızlığı anlaşılırsa, mahkeme kütükteki
kaydın silinmesine izin verir.
ÜÇÜNCÜ KISIM
VESAYET
BİRİNCİ BÖLÜM
VESAYET DÜZENİ
A. Genel olarak
BİRİNCİ AYIRIM VESAYET ORGANLARI
Madde 396- Vesayet organları, vesayet daireleri ile vasi ve kayyımlardır.
B.
Vesayet daireleri
I. Kamu vesayeti
Madde 397- Kamu vesayeti, vesayet
makamı ve denetim
makamından oluşan vesayet daireleri tarafından yürütülür.
Vesayet
makamı, sulh hukuk mahkemesi; denetim makamı, asliye hukuk mahkemesidir.
II.
Özel vesayet
1. Koşulları
Madde 398- Vesayet altındaki kişinin menfaatinin haklı gösterdiği, özellikle
bir işletmenin,
bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülmesi gerektiği takdirde vesayet istisnaî olarak bir aileye
verilebilir.
Bu durumda vesayet makamının yetki, görev ve sorumluluğu kurulacak aile meclisine geçer.
2. Kurulması
Madde 399- Özel vesayet, vesayet
altına alınan kişinin
fiil ehliyetine sahip iki yakın hısımının veya bir hısımı ile eşinin
istemi üzerine denetim makamı tarafından kurulur.
3. Aile meclisi
Madde 400- Aile meclisi, vesayet altındaki kişinin vasi olmaya ehil, denetim makamınca dört yıl için atanacak en az üç
hısımından oluşur.
Vesayet
altına alınanın eşi de aile meclisine üye olabilir.
4. Güvence
Madde 401- Aile meclisi üyeleri, görevlerini gereği gibi yerine getireceklerine dair güvence vermek zorundadırlar.
Güvence
sağlanmadan özel vesayet kurulamaz.
5. Sona ermesi
Madde 402- Aile meclisi görevini yapmadığı veya vesayet altındaki kişinin menfaati gerektirdiği takdirde, denetim
makamı her zaman aile meclisini değiştirebileceği gibi özel vesayeti de sona erdirebilir.
C.
Vasi ve kayyım
Madde 403- Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve
malvarlığı ile ilgili bütün
menfaatlerini korumak ve hukukî işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür.
Kayyım,
belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanır.
Bu Kanunun
vasi hakkındaki hükümleri, aksi belirtilmiş olmadıkça
kayyım hakkında da uygulanır.
A.
Küçüklük
İKİNCİ AYIRIM VESAYETİ GEREKTİREN HÂLLER
Madde 404- Velâyet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır.
Görevlerini yaparlarken vesayeti gerektiren böyle bir
hâlin varlığını öğrenen nüfus
memurları, idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili
vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.
B.
Kısıtlama
I. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı
Madde 405- Akıl
hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine
sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin
kısıtlanır.
Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli
kılan bir durumun varlığını öğrenen
idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.
II.
Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı,
kötü yönetim
Madde 406- Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi
sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya
yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya
ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her
ergin kısıtlanır.
III.
Özgürlüğü bağlayıcı ceza
Madde 407- Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı
bir cezaya mahkûm olan
her ergin kısıtlanır.
Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir
hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına
bildirmekle yükümlüdür.
IV.
İstek üzerine25
Madde 408- Yaşlılığı, engelliliği, deneyimsizliği veya ağır hastalığı
sebebiyle işlerini gerektiği
gibi yönetemediğini ispat eden her ergin kısıtlanmasını isteyebilir.
C.
Usul
I. İlgilinin dinlenilmesi ve
bilirkişi raporu
Madde 409- Bir kimse dinlenilmeden savurganlığı, alkol veya uyuşturucu Madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı,
kötü yönetimi veya isteği sebebiyle kısıtlanamaz.
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı
sebebiyle kısıtlamaya ancak resmî sağlık kurulu raporu üzerine karar verilir. (Ek cümle:6/12/2019-7196/52 md.) Bu raporun
tanzimi için gerektiğinde 436 ncı madde hükümleri uygulanır. Hâkim, karar vermeden önce, kurul raporunu
göz önünde tutarak
kısıtlanması istenen kişiyi dinleyebilir.
25 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, bu maddede yer alan “sakatlığı” ibaresi “engelliliği” şeklinde
değiştirilmiştir.
II.
İlân
Madde 410- Kısıtlama kararı, kesinleşince hemen kısıtlının yerleşim yeri ile nüfusa
kayıtlı olduğu yerde ilân olunur.
Kısıtlama,
iyiniyetli üçüncü kişileri ilândan önce etkilemez.
Ayırt
etme gücüne sahip olmamanın sonuçlarına ilişkin hükümler saklıdır.
A.
Vesayet işlerinde yetki
ÜÇÜNCÜ AYIRIM YETKİ
Madde 411- Vesayet işlerinde yetki küçüğün veya kısıtlının yerleşim
yerindeki vesayet dairelerine aittir.
B.
Yerleşim yerinin değişmesi
Madde 412- Vesayet makamının izni olmadıkça vesayet
altındaki kişi yerleşim
yerini değiştiremez.
Yerleşim yerinin değişmesi hâlinde yetki, yeni vesayet dairelerine geçer. Bu takdirde kısıtlama yeni yerleşim yerinde
ilân olunur.
A.
Koşulları
I. Genel olarak
DÖRDÜNCÜ AYIRIM VASİNİN ATANMASI
Madde 413- Vesayet
makamı, bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak atar.
Gereken
durumlarda, bu görevi birlikte veya vesayet makamı tarafından belirlenen yetkileri uyarınca ayrı ayrı
yerine getirmek üzere birden çok vasi atanabilir.
Rızaları
bulunmadıkça birden çok kimse vesayeti birlikte yürütmekle görevlendirilemez.
II.
Eşin ve hısımların önceliği
Madde 414- Haklı sebepler engel
olmadıkça, vesayet makamı,
vesayet altına alınacak kişinin öncelikle eşini veya
yakın hısımlarından birini, vasilik koşullarına sahip olmaları kaydıyla bu göreve atar. Bu atamada
yerleşim yerlerinin yakınlığı ve kişisel ilişkiler göz önünde tutulur.
III.
İlgililerin isteği
Madde 415- Haklı sebepler engel olmadıkça, vasiliğe, vesayet altına alınacak
kişinin ya da ana veya babasının gösterdiği kimse atanır.
IV.
Vasiliği kabul yükümlülüğü
Madde 416- Vesayet altına alınan kimsenin yerleşim yerinde oturanlardan vasiliğe atananlar, bu görevi kabul
etmekle yükümlüdürler.
Aile
meclisince atanma hâlinde vasiliği kabul yükümlülüğü yoktur.
V.
Vasilikten kaçınma sebepleri
Madde 417- Aşağıdaki kişiler vasiliği kabul etmeyebilirler:
l.
Altmış yaşını doldurmuş olanlar,
2.
Bedensel engelleri veya sürekli hastalıkları sebebiyle
bu görevi güçlükle yapabilecek
olanlar,26
3. Dörtten
çok çocuğun velisi olanlar,
4. Üzerinde
vasilik görevi olanlar,
5.
Cumhurbaşkanı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar, hâkimlik ve savcılık mesleği mensupları.27
VI.
Vasiliğe engel olan sebepler
Madde 418- Aşağıdaki
kişiler vasi olamazlar:
1. Kısıtlılar,
2. Kamu
hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat
sürenler,
3. Menfaati kendisine vasi atanacak kişinin
menfaati ile önemli
ölçüde çatışanlar veya onunla aralarında düşmanlık bulunanlar,
4. İlgili
vesayet daireleri hâkimleri.
B.
Atama usulü
I. Vasinin atanması
Madde 419- Vesayet makamı, gecikmeksizin vasi atamakla yükümlüdür.
Gerek
duyulduğunda henüz ergin olmayanların da kısıtlanmasına karar verilebilir; ancak, kısıtlama kararı ergin olduktan
sonra sonuç doğurur.
Kısıtlanan
ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velâyet altında bırakılır.
II.
Geçici önlemler
Madde 420- Vesayet işleri zorunlu kıldığı takdirde vesayet makamı, vasinin atanmasından önce de re'sen gerekli önlemleri alır; özellikle, kısıtlanması istenen kişinin fiil ehliyetini geçici olarak kaldırabilir
ve ona bir temsilci
atayabilir.
Vesayet
makamının kararı ilân olunur.
26 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanunun
1 inci maddesiyle, bu bentte
yer alan ““özürleri” ibaresi “engelleri” şeklinde değiştirilmiştir.
27 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin 139 uncu maddesiyle, bu bentte yer alan “ve Bakanlar Kurulu üyeleri” ibaresi “üyeleri,
Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar,” şeklinde değiştirilmiştir.
III.
Tebliğ ve ilân
Madde 421- Atama
kararı vasiye hemen tebliğ olunur.
Kısıtlamaya ve vasi atanmasına veya kısıtlanan velâyet
altında bırakılmışsa buna ilişkin
karar, kısıtlının yerleşim yerinde ve nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilân olunur.
IV.
Kaçınma ve itiraz
1. Usul
Madde 422- Vasiliğe atanan kişi, bu durumun
kendisine tebliğinden başlayarak on gün içinde
vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir.
İlgili
olan herkes, vasinin atandığını öğrendiği günden başlayarak on gün içinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürebilir.
Vesayet makamı, vasilikten kaçınma veya itiraz sebebini
yerinde görürse yeni bir vasi atar;
yerinde görmediği takdirde, bu konudaki görüşü ile birlikte gerekli kararı
vermek üzere durumu denetim makamına bildirir.
2. Geçici görev
Madde 423- Vasiliğe atanan kimse, vasilikten kaçınmış
veya atanmasına itiraz
edilmiş olsa bile, yerine bir başkası atanıncaya kadar vasiye ait
görevleri yerine getirmekle yükümlüdür.
3. Karar
Madde 424- Denetim makamı, vereceği kararı vasiliğe atanmış olan kimseye ve vesayet makamına bildirir.
Vasiliğe
atananın görevden alınması hâlinde vesayet makamı, hemen yeni bir vasi atar.
V.
Görevin verilmesi
Madde 425- Atama kararı kesinleşince vesayet makamı vasinin
göreve başlaması için gerekli işlemleri yapar.
BEŞİNCİ AYIRIM KAYYIMLIK
VE YASAL DANIŞMANLIK
A. Kayyımlığı gerektiren hâller
I. Temsil
Madde 426- Vesayet makamı, aşağıda yazılı olan veya kanunda gösterilen diğer hâllerde ilgilisinin isteği üzerine veya
re'sen temsil kayyımı atar:
1. Ergin bir kişi, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri bir sebeple ivedi bir
işini kendisi görebilecek veya bir temsilci atayabilecek durumda değilse,
2. Bir işte
yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa,
3. Yasal
temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa.
II.
Yönetim
1. Kanun gereği
Madde 427- Vesayet makamı, yönetimi kimseye ait olmayan mallar için gereken önlemleri alır ve özellikle
aşağıdaki hâllerde bir yönetim kayyımı atar:
1. Bir
kimse uzun süreden beri bulunamaz ve oturduğu yer de bilinemezse,
2. Vesayet altına alınması
için yeterli bir sebep bulunmamakla beraber, bir kişi malvarlığını
kendi başına yönetmek veya bunun için temsilci atamak gücünden yoksunsa,
3. Bir terekede
mirasçılık hakları henüz belli değilse veya ceninin menfaatleri gerekli kılarsa,
4. Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun
kalmış ve yönetimi başka yoldan
sağlanamamışsa,
5. Bir hayır işi veya genel yarar amacı güden başka bir iş için halktan
toplanan para ve sair yardımı yönetme veya harcama yolu sağlanamamışsa.
2. İstek üzerine
Madde 428- İsteğe bağlı kısıtlama
sebeplerinden biri varsa,
ergin bir kişiye kendi isteği üzerine bir kayyım atanabilir.
B.
Yasal danışmanlık
Madde 429- Kısıtlanması için yeterli sebep bulunmamakla beraber korunması
bakımından fiil ehliyetinin sınırlanması gerekli görülen ergin bir kişiye
aşağıdaki işlerde görüşü alınmak
üzere bir yasal danışman atanır:
1. Dava
açma ve sulh olma,
2. Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve
bunlar üzerinde başka bir aynî hak
kurulması,
3. Kıymetli
evrakın alımı, satımı ve rehnedilmesi,
4. Olağan
yönetim sınırları dışında kalan yapı işleri,
5. Ödünç
verme ve alma,
6. Ana
parayı alma,
7. Bağışlama,
8. Kambiyo
taahhüdü altına girme,
9. Kefil olma.
Aynı
koşullar altında bir kimsenin malvarlığını yönetme yetkisi, gelirlerinde
dilediği gibi tasarruf hakkı saklı
kalmak üzere kaldırılabilir.
C.
Yetki
Madde 430- Temsil kayyımı, kendisine kayyım atanacak kimsenin yerleşim yeri vesayet makamı tarafından atanır.
Yönetim
kayyımı, malvarlığının büyük bölümünün yönetildiği veya temsil edilen kimsenin payına düşen malların
bulunduğu yer vesayet makamı tarafından atanır.
D.
Usul
Madde 431- Vasinin atanması usulüne ilişkin kurallar, kayyım ve yasal danışmanın atanmasında da uygulanır.
Kayyım veya yasal danışman atanmasına ilişkin karar, ancak vesayet
makamının gerekli görmesi hâlinde
ilân olunur.
ALTINCI AYIRIM
KORUMA AMACIYLA ÖZGÜRLÜĞÜN KISITLANMASI
A. Koşulları
Madde 432- Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu Madde
bağımlılığı, ağır tehlike arzeden
bulaşıcı hastalık veya serserilik sebeplerinden biriyle toplum için tehlike
oluşturan her ergin kişi, kişisel
korunmasının başka şekilde
sağlanamaması hâlinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için
elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir. Görevlerini yaparlarken bu sebeplerden birinin varlığını öğrenen
kamu görevlileri, bu durumu hemen yetkili
vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.
Bu konuda kişinin çevresine getirdiği külfet de göz önünde tutulur. İlgili kişi durumu elverir
elvermez kurumdan çıkarılır.
B.
Yetki
Madde 433- Yerleştirme veya alıkoymaya karar verme yetkisi,
ilgilinin yerleşim yeri veya gecikmesinde sakınca bulunan
hâllerde bulunduğu yer vesayet makamına aittir.
Yerleştirme veya alıkoymaya karar veren vesayet
makamı, kurumdan çıkarmaya
da yetkilidir.
C.
Bildirim
Madde 434- Kısıtlı bir kişi bir kuruma
yerleştirildiği veya alıkonulduğu ya da ergin bir kişi hakkında vesayete ilişkin diğer
önlemlerin alınmasına gerek görüldüğü takdirde, kişinin bulunduğu yer vesayet makamı veya özel kanunlarda
öngörülen ilgililer, durumu yerleşim yeri
vesayet makamına bildirmekle yükümlüdürler.
D.
İtiraz
Madde 435- Kuruma yerleştirilen kişi veya yakınları, verilen karara karşı kendilerine
bildirilmesinden başlayarak on gün içinde denetim makamına itiraz edebilirler.
Bu
hak, kurumdan çıkarılma isteminin reddi hâlinde de kullanılabilir.
E.
Usul
I. Genel olarak
Madde 436- Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununa tâbidir:
1. Karar verilirken ilgilinin bunun sebepleri hakkında
bilgilendirilmesi ve karara
karşı denetim makamına itiraz edebileceğine yazılı olarak dikkatinin
çekilmesi zorunludur.
2. Bir kuruma yerleştirilen kişiye, alıkonulma
kararına veya kurumdan çıkarılma isteminin reddine karşı en geç on gün içinde denetim
makamına itiraz edebileceği derhal yazılı
olarak bildirilir.
3. Mahkeme
kararını gerektiren her istem, gecikmeksizin yetkili hâkime ulaştırılır.
4. Yerleştirme kararı veren vesayet makamı veya
hâkim durumun özelliklerine göre bu
istemin görüşülmesini erteleyebilir.
5. Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu Madde bağımlılığı, ağır tehlike
arzeden bulaşıcı hastalığı olanlar hakkında, ancak
resmî sağlık kurulu
raporu alındıktan sonra karar verilebilir. (Mülga
cümle:6/12/2019-7196/53md.) (…)
6. (Ek:6/12/2019-7196/53md.)
Resmî sağlık kurulu raporunun alınabilmesini temin amacıyla; kişinin vücudundan kan veya benzeri
biyolojik örneklerle kıl, tükürük, tırnak
gibi örnekler alınabilir, kişiye gerekli tıbbi müdahaleler yapılabilir
ve gerektiğinde kişi, hekim ön raporu
üzerine en fazla yirmi gün süreyle sağlık kuruluşuna yerleştirilebilir.
7. (Ek:6/12/2019-7196/53md.)
Bu madde kapsamında alınan kararların icrası için gerektiğinde ilgili kişi hakkında
zor kullanılabilir ve sağlık görevlilerinden gerekli tıbbi yardım alınabilir.
II.
Yargılama usulü
Madde 437- Hâkim, basit yargılama usulüne göre karar verir. Gerektiğinde ilgili kişiye adlî yardım sağlanır.
(Değişik
fıkra:6/12/2019-7196/54 md.) Hâkim,
ilgili kişiyi dinler, tahkikatı tamamlar ve gecikmeksizin en geç iki gün içinde kararını verir.28
İKİNCİ BÖLÜM VESAYETİN YÜRÜTÜLMESİ
A. Göreve başlama
BİRİNCİ AYIRIM VASİNİN GÖREVLERİ
28
28/3/2023
tarihli ve 7445 sayılı Kanunun 14 üncü maddesiyle bu fıkrada yer alan “dinler ve gecikmeksizin” ibaresi “dinler, tahkikatı tamamlar ve gecikmeksizin en geç iki gün içinde”
şeklinde değiştirilmiştir.
I.
Defter tutma
Madde 438- Vasiliğe atanma kararının kesinleşmesi
üzerine vasi ile vesayet
makamının görevlendireceği bir
kişi tarafından, vakit geçirilmeksizin,
yönetilecek malvarlığının defteri tutulur.
Vesayet altındaki kişi ayırt etme gücüne sahipse, olanak
bulunduğu takdirde defter tutulurken
hazır bulundurulur.
Koşullar gerektirdiği takdirde denetim makamı, vasi ve
vesayet makamının isteği üzerine
vesayet altındaki kişinin
malvarlığının resmî defterinin tutulmasına karar verebilir. Bu defter, mirastaki
resmî defterin alacaklılara karşı doğurduğu sonuçları doğurur ve oradaki usul uyarınca tutulur.
II.
Değerli şeylerin saklanması
Madde 439- Kıymetli evrak, değerli eşya, önemli belge ve benzerleri, malvarlığının yönetimi bakımından bir sakınca yoksa,
vesayet makamının gözetimi
altında güvenli bir yere
konulur.
III.
Taşınırların satılması
Madde 440- Vesayet altındaki kişinin menfaati gerektirirse değerli şeylerin dışındaki taşınırlar, vesayet makamının
vereceği talimat uyarınca, açık artırma ile satılır. Hâkim, özel durumları, taşınırın niteliğini veya değerinin azlığını
göz önüne alarak pazarlıkla satışa da karar verebilir.
Vesayet altındaki kişinin kendisi veya ailesi için özel
bir değer taşıyan şeyler, zorunluluk
olmadıkça satılamaz.
IV.
Paraların yatırılması 1.Yatırma zorunluluğu
Madde 441- Vesayet altındaki kişinin
kendisi veya malvarlığının yönetimi için gerekli olmayan paralar, faiz getirmek
üzere, vesayet makamı
tarafından belirlenen millî bir bankaya yatırılır veya Hazine tarafından
çıkarılan menkul kıymetlere çevrilir.
Paranın
yatırılmasını bir aydan fazla geciktiren vasi, faiz kaybını ödemekle yükümlüdür.
2. Yatırımların dönüştürülmesi
Madde 442- Yeteri kadar güven verici olmayan yatırımlar, güvenli yatırımlara dönüştürülür.
Dönüştürme işleminin uygun zamanda ve vesayet altındaki kişinin menfaati gözetilerek yapılması gerekir.
V.
Ticarî ve sınaî işletmeler
Madde 443- Vesayet altındaki kişinin
malvarlığı içinde ticarî,
sınaî veya benzeri bir
işletme varsa; vesayet makamı, bunların işletilmesinin devamı veya
tasfiyesi için gerekli talimatı verir.
VI.
Taşınmazların satılması
Madde 444- Taşınmazların satışı, vesayet makamının talimatı uyarınca ve ancak vesayet altındaki kişinin menfaati
gerekli kıldığı hâllerde mümkündür.
Satış, vesayet makamının bu iş için görevlendireceği bir
kişi tarafından vasi de hazır olduğu
hâlde açık artırmayla yapılır ve ihale vesayet makamının onamasıyla tamam olur; onamaya ilişkin kararın ihale
gününden başlayarak on gün içinde verilmesi gerekir.
Ancak
denetim makamı, istisnaî olarak özel durumları, taşınmazın niteliğini veya değerinin azlığını göz önüne alarak pazarlıkla
satışa da karar verebilir.
B.
Özen ve temsil
I. Kişiye özen
1. Küçüklerde
a. Genel olarak
Madde 445- Vesayet altındaki kişi küçük ise, vasi onun bakımı ve eğitimi için gereken
önlemleri almakla yükümlüdür.
Vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler
saklı kalmak kaydıyla,
vasi bu konuda ana ve babanın yetkilerine sahiptir.
b.
Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması
Madde 446- Küçüklerin koruma amacıyla bir kuruma yerleştirilmesine vasinin başvurusu üzerine vesayet makamı veya gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde bizzat
vasi karar verir
ve durumu derhâl vesayet makamına bildirir.
Bunun
dışında usul ve yetkiyle ilgili konularda kısıtlı olsun veya olmasın erginlerin korunması amacıyla
özgürlüklerinin kısıtlanmasına ilişkin hükümler uygulanır.
Onaltı
yaşını doldurmamış çocuk bu konuda mahkemeye bizzat başvuramaz.
2. Kısıtlılarda
Madde 447- Vasi, kısıtlıyı korumak ve bütün kişisel işlerinde ona yardım etmekle yükümlüdür.
Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde vasi, koruma
amacıyla özgürlüğün kısıtlanmasına
ilişkin hükümlere göre kısıtlıyı bir kuruma yerleştirebilir veya orada alıkoyabilir ve durumu derhal
vesayet makamına bildirir.
II.
Temsil
1. Genel olarak
Madde 448- Vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak
kaydıyla vasi, vesayet altındaki
kişiyi bütün hukukî işlemlerinde temsil eder.
2. Yasak işlemler
Madde 449- Vesayet altındaki kişi adına kefil olmak, vakıf kurmak ve önemli bağışlarda bulunmak yasaktır.
3. Vesayet altındaki kişinin görüşünün alınması
Madde 450- Vesayet altındaki kişi görüşlerini oluşturma ve açıklama yeteneğine sahipse, vasi önemli işlerde karar
vermeden önce olanak ölçüsünde, onun görüşünü almakla yükümlüdür.
Vesayet
altındaki kişinin işi uygun bulmuş olması vasiyi sorumluluktan kurtarmaz.
4. Vesayet altındaki kişinin yapabileceği işler
a. Vasinin rızası
Madde 451- Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki kişi, vasinin açık
veya örtülü izni veya sonraki
onamasıyla yükümlülük altına girebilir veya bir haktan vazgeçebilir.
Yapılan
işlem diğer tarafın belirlediği veya başvurusu üzerine hâkimin belirleyeceği uygun bir süre içinde
onanmazsa, diğer taraf bununla bağlı olmaktan
kurtulur.
b.
Onamamanın sonucu
Madde 452- Vasinin onamadığı işlemlerde taraflardan her biri verdiğini geri isteyebilir.
Ancak, vesayet altındaki kişi, sadece kendi menfaatine harcanan
veya geri isteme
zamanında malvarlığında mevcut olan zenginleşme tutarıyla ya da iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmış olduğu miktarla sorumludur.
Vesayet altındaki kişi, fiil ehliyetine sahip olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış ise, onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olur.
5. Meslek veya sanat
Madde 453- Vesayet altındaki kişiye vesayet makamı tarafından bir meslek veya sanatın yürütülmesi için izin verilmiş
ise, o kişi bununla ilgili her türlü olağan işlemleri yapmaya yetkilidir ve bu tür işlemlerden dolayı bütün
malvarlığı ile sorumludur.
C.
Malvarlığının yönetilmesi
I. Yönetim ve hesap tutma yükümlülüğü
Madde 454- Vasi, vesayet altındaki kişinin malvarlığını iyi bir yönetici gibi özenle yönetmek zorundadır.
Vasi, yönetimle ilgili hesap tutmak ve vesayet
makamının belirlediği tarihlerde ve her hâlde yılda
bir defa hesabı onun incelemesine sunmakla yükümlüdür.
Vesayet
altındaki kişi görüşlerini oluşturma ve açıklama yeteneğine sahip ise, hesabın hâkim tarafından incelenmesi
sırasında olanak ölçüsünde hazır bulundurulur.
II.
Serbest mallar
Madde 455- Vesayet altındaki kişi, kendi tasarrufuna bırakılmış olan mallar
ile vasinin izniyle çalışarak
kazandığı malları serbestçe yönetir ve kullanır.
D.
Görevin süresi
Madde 456- Vasi,
kural olarak iki yıl için atanır.
Vesayet makamı, bu süreyi her defasında ikişer yıl uzatabilir. Dört yıl dolunca vasi,
vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir.
E.
Vasinin ücreti
Madde 457 - Vasi, vesayet altındaki kişinin malvarlığından, olanak bulunmadığı takdirde Hazineden karşılanmak üzere
kendisine bir ücret verilmesini isteyebilir. Ödenecek ücret, yönetimin gerektirdiği emek ve yönetilen malvarlığının
geliri göz önünde tutulmak suretiyle her
hesap dönemi için vesayet makamı tarafından belirlenir.
A.
Kayyımın konumu
İKİNCİ AYIRIM KAYYIMIN GÖREVLERİ
Madde 458- Bir
kimseye kayyım atanması onun fiil ehliyetini etkilemez. Yasal danışmanlığa ilişkin
hükümler saklıdır.
Kayyımın
görev süresi ve ücreti vesayet makamı tarafından belirlenir.
B.
Kayyımlığın kapsamı
I. Belli bir iş
Madde 459- Belli bir iş için görevlendirilmiş olan kayyım, vesayet makamının talimatına aynen uymak zorundadır.
II.
Malvarlığının yönetimi
Madde 460- Kayyım bir malvarlığının yönetimi ve gözetimi
ile görevlendirilmiş ise, yalnız o malvarlığının yönetim ve
korunması için gerekli olan işleri yapabilir.
Kayyımın,
bunun dışındaki işleri yapabilmesi, temsil olunanın vereceği özel yetkiye, temsil olunan bu yetkiyi verecek
durumda değilse vesayet makamının iznine bağlıdır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
VESAYET DAİRELERİNİN GÖREVLERİ
A. Şikâyet ve itiraz
Madde 461- Ayırt etme gücüne
sahip olan vesayet
altındaki kişi ve her ilgili,
vasinin eylem ve işlemlerine karşı vesayet makamına şikâyette bulunabilir.
Vesayet makamının
kararlarına karşı tebliğ
gününden başlayarak on gün içinde
denetim makamına itiraz edilebilir.
B.
İzin
I. Vesayet makamından
Madde 462- Aşağıdaki hâllerde vesayet makamının izni gereklidir:
1.
Taşınmazların
alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir aynî
hak kurulması,
2.
Olağan
yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı, devri ve rehnedilmesi,
3.
Olağan yönetim sınırlarını
aşan yapı işleri,
4.
Ödünç verme ve alma,
5.
Kambiyo taahhüdü altına girme,
6.
Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz
kirası sözleşmeleri yapılması,
7.
Vesayet altındaki kişinin bir
sanat veya meslekle uğraşması,
8.
Acele
hâllerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması,
9.
Mal rejimi
sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması ve miras payının
devri sözleşmeleri yapılması,
10.
Borç ödemeden aciz beyanı,
11.
Vesayet altındaki kişi
hakkında hayat sigortası yapılması,
12.
Çıraklık sözleşmesi yapılması,
13.
Vesayet altındaki kişinin bir
eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi,
14.
Vesayet altındaki kişinin
yerleşim yerinin değiştirilmesi.
II.
Denetim makamından
Madde 463- Aşağıdaki hâllerde vesayet
makamının izninden sonra denetim makamının da izni gereklidir:
1. Vesayet
altındaki kişinin evlât edinmesi veya evlât
edinilmesi,
2. Vesayet
altındaki kişinin vatandaşlığa girmesi veya çıkması,
3. Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi,
kişisel sorumluluğu gerektiren bir ortaklığa
girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması,
4. Ömür boyu aylık veya
gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması,
5. Mirasın
kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması,
6. Küçüğün
ergin kılınması,
7. Vesayet
altındaki kişi ile vasi arasında sözleşme yapılması.
C.
Rapor ve hesapların incelenmesi
Madde 464- Vesayet makamı, vasinin belli dönemlerde vereceği rapor ve hesapları inceler; gerekli gördüğü
hâllerde bunların tamamlanması veya düzeltilmesini ister.
Vesayet makamı,
rapor ve hesapları
kabul veya reddeder;
gerektiğinde vesayet altındaki kişinin menfaatini korumak için
uygun önlemleri alır.
D.
İznin bulunmaması
Madde 465- Kanunen gerektiği hâlde vasinin yetkili vesayet dairelerinin
iznini almadan yapmış olduğu
işlemler, vesayet altındaki kişinin vasinin
izni olmaksızın yaptığı işlem hükmündedir.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
VESAYET ORGANLARININ SORUMLULUĞU
A. Özen yükümü
Madde 466- Vesayet organları ve vesayet işleriyle görevlendirilmiş olan diğer
kişiler, bu görevlerini yerine
getirirlerken iyi bir yönetimin gerektirdiği özeni göstermekle yükümlüdürler.
B.
Vasinin sorumluluğu
Madde 467- Vasi, görevini yerine getirirken kusurlu davranışıyla vesayet
altındaki kişiye verdiği zarardan sorumludur.
Kayyım
ve yasal danışmanlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
C.
Devletin sorumluluğu
Madde 468- Devlet, vesayet dairelerinde görevli olanların hukuka aykırı olarak sebebiyet verdikleri
zararlardan doğrudan doğruya sorumlu
olduğu gibi; vasi, kayyım ve yasal danışmanlara tazmin ettirilemeyen zararlardan da sorumludur. danışin-bottom:.0001pt;text-indent:0cm;">Zararı
tazmin eden Devlet, zararın meydana gelmesinde kusurlu olanlara rücu eder.
Zararın
doğmasına kusurları ile sebep olanlar, rücu hakkını kullanan Devlete karşı
müteselsilen sorumludurlar.
D.
Görev ve yetki
Madde 469- Devletin vesayet dairelerinde görevli kişilere karşı rücu davasına bakmaya, vesayet dairelerinin bulunduğu
yere en yakın asliye mahkemesi yetkilidir.
Vesayetle
ilgili tazminat ve diğer rücu davaları vesayet dairelerinin bulunduğu yer asliye mahkemesinde görülür.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM VESAYETİN SONA ERMESİ
A. Küçüklerde
BİRİNCİ AYIRIM VESAYETİ GEREKTİREN HÂLLERİN
SONA ERMESİ
Madde 470- Küçük üzerindeki vesayet, onun ergin olmasıyla kendiliğinden sona erer.
Erginliğe mahkemece karar verilmiş ise, mahkeme aynı zamanda küçüğün
hangi tarihte ergin olacağını
tespit ve ilân eder.
B.
Hükümlülerde
Madde 471- Özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûmiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayet, hapis hâlinin
sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.
erer.
C.
Diğer kısıtlılarda
I. Kaldırılması
Madde 472- Diğer kısıtlılar üzerindeki vesayet, yetkili vesayet makamının
kararıyla sona
Vesayeti gerektiren
sebebin ortadan kalkması
üzerine vesayet makamı
vesayetin sona
ermesine
karar verir.
Kısıtlı
ve ilgililerden her biri, vesayetin kaldırılması isteminde bulunabilir.
II.
Usulü
1. İlân
Madde 473- Kısıtlama ilân edilmişse, kaldırılması da ilân olunur.
Fiil
ehliyetinin yeniden kazanılması, ilânın yapılmasına bağlı değildir.
2. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığında
Madde 474- Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı
yüzünden kısıtlanmış olan kişi üzerindeki vesayetin kaldırılmasına, ancak
kısıtlama sebebinin ortadan kalkmış olduğunun resmî sağlık kurulu raporu ile belirlenmesi hâlinde karar verilebilir.
3.
Savurganlık, alkol veya uyuşturucu Madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü
yönetimde
Madde 475- Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu Madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi
sebebiyle kısıtlanmış olan kişinin vesayetin
kaldırılmasını isteyebilmesi, en az bir yıldan
beri vesayet altına
alınmasını gerektiren sebeple
ilgili olarak bir şikâyete meydan vermemiş olmasına bağlıdır.
4. İstek üzerine kısıtlamada
Madde 476- Kendi isteğiyle kısıtlanmış olan kişi üzerindeki vesayetin kaldırılması, kısıtlamayı gerektiren
sebebin ortadan kalkmasına bağlıdır.
erer.
D.
Kayyımlıkta ve yasal danışmanlıkta
I. Genel olarak
Madde 477- Temsil
kayyımlığı, kayyımın yapmakla görevlendirildiği işin
bitirilmesiyle sona
Yönetim kayyımlığı, kayyımın
atanmasını gerektiren sebebin
ortadan kalkması veya
kayyımın
görevden alınmasıyla sona erer.
Yasal
danışmanlık, vesayetin kaldırılmasına ilişkin hükümler uyarınca vesayet makamının kararıyla sona erer.
II.
İlân
Madde 478- Atamanın ilân edilmiş olması veya vesayet makamının gerekli görmesi hâllerinde, kayyımlığın sona
erdiği de ilân olunur.
İKİNCİ AYIRIM
VASİLİK GÖREVİNİN SONA ERMESİ
A. Fiil ehliyetinin yitirilmesi
ve ölüm
Madde 479- Vasilik görevi, vasinin fiil ehliyetini yitirmesi veya ölümüyle sona erer.
B.
Sürenin sona ermesi ve
uzatılmaması
I. Sürenin dolması
Madde 480- Vasilik görevi, uzatılmadığı takdirde, sürenin dolmasıyla sona erer.
II.
Engelin veya kaçınma sebebinin
ortaya çıkması
Madde 481- Vasi, vasiliğe engel bir sebebin ortaya çıkması hâlinde görevinden çekilmek zorundadır.
Vasi,
bir kaçınma sebebi ortaya çıktığı takdirde sürenin bitiminden önce görevinden alınmasını isteyebilir; ancak,
önemli sebeplerin varlığı hâlinde görevine devam etmek zorundadır.
III.
Göreve devam zorunluluğu
Madde 482- Görevi sona eren vasi, yenisi göreve başlayıncaya kadar zorunlu işleri yapmakla yükümlüdür.
C.
Görevden alınma
I. Sebepleri
Madde 483- Vasi, görevini ağır surette savsaklar, yetkilerini kötüye kullanır veya güveni sarsıcı
davranışlarda bulunur ya da borç ödemede acze düşerse,
vesayet makamı tarafından görevden
alınır.
Vasinin
görevini yapmakta yetersizliği sebebiyle vesayet altındaki kişinin menfaatleri tehlikeye düşerse, vesayet
makamı kusuru olmasa bile vasiyi görevden alabilir.
II.
Usulü
1. İstek üzerine veya re'sen
Madde 484- Ayırt etme gücüne sahip olan vesayet altındaki
kişi veya her ilgili, vasinin görevden alınmasını isteyebilir.
Görevden alınmayı gerektiren sebebin varlığını başka bir yoldan öğrenen vesayet
makamı, vasiyi re'sen görevden
almakla yükümlüdür.
2. Araştırma ve uyarı
Madde 485- Vesayet makamı, ancak
gerekli araştırmayı yaptıktan
ve vasiyi dinledikten sonra onu görevden alabilir.
Vesayet makamı,
ağır olmayan hâllerde
vasiye görevden alınacağı konusunda uyarıda bulunur.
3. Geçici önlemler
Madde 486- Gecikmesinde tehlike bulunan hâllerde vesayet makamı, vasiye geçici olarak işten el çektirip bir kayyım
atayabileceği gibi; gerekirse muhtemel zararı göz önünde bulundurarak vasinin mallarına ihtiyati haciz koyabilir
ve tutuklanmasını da isteyebilir.
4. Diğer önlemler
Madde 487- Vesayet makamı, görevden
alma ve uyarıda bulunmanın yanı sıra, vesayet altındaki kişinin korunması için
gerekli diğer önlemleri de almakla yükümlüdür.
5. İtiraz
Madde 488- İlgililer, vesayet makamının kararlarına karşı, tebliğ gününden
başlayarak on gün içinde denetim
makamına itiraz edebilirler. Denetim makamı, gerektiğinde duruşma da yaparak bu itirazı kesin karara bağlar.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
VESAYETİN SONA ERMESİNİN SONUÇLARI
A. Kesin hesap ve malvarlığının teslimi
Madde 489- Görevi sona eren vasi, yönetimle ilgili son raporu
ve kesin hesabı
vesayet makamına vermekle yükümlü olduğu gibi; malvarlığını vesayet
altındaki kişiye, mirasçılarına veya
yeni vasiye teslim edilmek üzere hazır bulundurmak zorundadır.
B.
Rapor ve hesabın incelenmesi
Madde 490- Son rapor ve kesin hesap belli zamanlarda verilen rapor ve hesaplar gibi vesayet makamı tarafından incelenir
ve onaylanır.
C.
Vasinin görevine son verilmesi
Madde 491- Son rapor ve kesin hesap onaylandıktan ve malvarlığı vesayet
altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye teslim edildikten
sonra, vesayet makamı vasinin görevinin
sona erdiğine karar verir.
Vesayet makamı, son rapor ve kesin hesabın onaylanması
veya reddi konusundaki kararı ile
birlikte kesin hesabı vesayet altındaki kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye,
tazminat davası açma hakları
bulunduğunu da belirtmek suretiyle tebliğ eder. Bu tebliğde
vasinin görevine son verildiği de belirtilir.
D.
Sorumluluk davasında zamanaşımı
I. Olağan zamanaşımı
Madde 492- Sorumlu vasi ve kayyıma karşı açılacak tazminat davası kesin hesabın tebliğ edildiği tarihten başlayarak bir
yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Tazmin ettirilemeyen zararlar için Devlete karşı
açılacak tazminat davasının zamanaşımı
süresi, zararın vasi, kayyım ve yasal danışmana tazmin ettirilemeyeceğinin anlaşılmasından başlayarak bir yıldır.
Vesayet dairelerinde görevli olanların sebebiyet
verdikleri zararlardan dolayı Devlete
karşı açılacak davaların zamanaşımı genel hükümlere tâbidir.
Devletin rücu davası, rücu hakkının doğumunun üzerinden bir
yıl geçmekle zamanaşımına
uğrar.
II.
Olağanüstü zamanaşımı
Madde 493- Olağan zamanaşımı süresi işlemeye başlamadan önce zarar gören tarafından
bilinmesi veya anlaşılması olanağı bulunmayan bir hesap yanlışlığına veya bir sorumluluk sebebine dayanan tazminat davası,
hesap yanlışlığının veya sorumluluk
sebebinin öğrenilmesinden başlayarak bir
yıl içinde açılabilir.
Vesayetten doğan tazminat davaları,
her hâlde kesin hesabın tebliğinin üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
E.
Vesayet altındaki kişinin
alacağı
Madde 494- Vesayet altındaki kişinin vasi veya Devlete karşı alacakları imtiyazlı alacaktır.
ÜÇÜNCÜ KİTAP MİRAS HUKUKU
BİRİNCİ KISIM MİRASÇILAR
A. Kan hısımları
I. Altsoy
BİRİNCİ BÖLÜM YASAL MİRASÇILAR
Madde 495- Mirasbırakanın birinci derece mirasçıları, onun altsoyudur. Çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar.
Mirasbırakandan
önce ölmüş olan çocukların yerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları alır.
II.
Ana ve baba
Madde 496- Altsoyu bulunmayan mirasbırakanın mirasçıları, ana ve babasıdır. Bunlar eşit olarak mirasçıdırlar.
Mirasbırakandan önce ölmüş olan ana ve babanın yerlerini, her
derecede halefiyet yoluyla kendi
altsoyları alır.
Bir
tarafta hiç mirasçı bulunmadığı takdirde, bütün miras diğer taraftaki
mirasçılara kalır.
III.
Büyük ana ve büyük baba
Madde 497- Altsoyu, ana ve babası ve onların altsoyu bulunmayan mirasbırakanın mirasçıları, büyük ana ve
büyük babalarıdır. Bunlar, eşit olarak mirasçıdırlar.
Mirasbırakandan önce ölmüş
olan büyük ana ve büyük babaların yerlerini, her derecede
halefiyet yoluyla kendi altsoyları alır.
Ana veya baba tarafından olan büyük ana ve büyük babalardan biri
altsoyu bulunmaksızın mirasbırakandan
önce ölmüşse, ona düşen pay aynı taraftaki mirasçılara kalır.
Ana veya baba tarafından olan büyük ana ve büyük babaların ikisi de altsoyları bulunmaksızın mirasbırakandan
önce ölmüşlerse, bütün miras diğer taraftaki mirasçılara kalır.
Sağ kalan eş varsa, büyük ana ve büyük babalardan birinin mirasbırakandan önce ölmüş
olması hâlinde, payı kendi çocuğuna;
çocuğu yoksa o taraftaki büyük ana ve büyük babaya;
bir taraftaki büyük ana ve büyük babanın her ikisinin de ölmüş olmaları
hâlinde onların payları diğer tarafa geçer.
IV.
Evlilik dışı hısımlar
Madde 498- Evlilik dışında doğmuş ve soybağı, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulmuş olanlar, baba yönünden evlilik
içi hısımlar gibi mirasçı olurlar.
B.
Sağ kalan eş
Madde 499- Sağ kalan eş, birlikte bulunduğu zümreye göre mirasbırakana aşağıdaki oranlarda mirasçı olur:
1. Mirasbırakanın
altsoyu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte biri,
2. Mirasbırakanın
ana ve baba zümresi ile birlikte mirasçı olursa, mirasın yarısı,
3. Mirasbırakanın
büyük ana ve büyük babaları
ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte üçü, bunlar
da yoksa mirasın tamamı eşe kalır.
C.
Evlâtlık
Madde 500- Evlâtlık ve altsoyu, evlât edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Evlâtlığın kendi ailesindeki mirasçılığı
da devam eder.
Evlât
edinen ve hısımları, evlâtlığa mirasçı olmazlar.
D.
Devlet
Madde 501- Mirasçı bırakmaksızın ölen kimsenin mirası Devlete geçer.
İKİNCİ BÖLÜM
ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR
A. Ehliyet
I. Vasiyette
BİRİNCİ AYIRIM TASARRUF EHLİYETİ
Madde 502- Vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve onbeş yaşını doldurmuş olmak gerekir.
II.
Miras sözleşmesinde
Madde 503- Miras sözleşmesi yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve ergin olmak,
kısıtlı bulunmamak gerekir.
B.
İrade sakatlığı
Madde 504- Mirasbırakanın yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama etkisi
altında yaptığı ölüme bağlı tasarruf geçersizdir. Ancak, mirasbırakan
yanıldığını veya aldatıldığını
öğrendiği ya da korkutma veya
zorlamanın etkisinden kurtulduğu günden başlayarak bir yıl
içinde tasarruftan dönmediği takdirde tasarruf geçerli sayılır.
Ölüme bağlı tasarrufta kişinin veya şeyin belirtilmesinde açık
yanılma hâlinde mirasbırakanın gerçek
arzusu kesin olarak tespit edilebilirse, tasarruf bu arzuya göre düzeltilir.
İKİNCİ AYIRIM TASARRUF ÖZGÜRLÜĞÜ
A. Tasarruf edilebilir kısım
I. Kapsamı
Madde 505- (Değişik birinci fıkra:
4/5/2007-5650/1 md.) Mirasçı
olarak altsoyu, ana ve babası veya
eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir.
Bu
mirasçılardan hiç biri yoksa, mirasbırakan mirasının tamamında tasarruf edebilir.
II.
Saklı pay
Madde 506- Saklı
pay aşağıdaki oranlardan ibarettir:
1. Altsoy
için yasal miras payının yarısı,
2. Ana ve babadan her biri için yasal miras
payının dörtte biri, 3. (Mülga: 4/5/2007-5650/2 md.)
4. Sağ kalan eş için,
altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte
mirasçı olması hâlinde yasal miras payının tamamı, diğer
hâllerde yasal miras payının dörtte üçü.
III.
Tasarruf edilebilir kısmın hesabı
1. Borçların indirilmesi
Madde 507- Tasarruf edilebilir kısım, terekenin mirasbırakanın ölümü günündeki durumuna göre hesaplanır.
Hesap yapılırken, mirasbırakanın borçları, cenaze
giderleri, terekenin mühürlenmesi ve yazımı
giderleri, mirasbırakan ile birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan
kimselerin üç aylık geçim giderleri
terekeden indirilir.
2. Sağlararası karşılıksız kazandırmalar
Madde 508- Mirasbırakanın sağlararası karşılıksız kazandırmaları, tenkise tâbi oldukları ölçüde, tasarruf edilebilir
kısmın hesabında terekeye eklenir.
3. Sigorta alacakları
Madde 509- Mirasbırakanın kendi ölümünde ödenmek üzere üçüncü kişi lehine hayat sigortası sözleşmesi yapması veya böyle bir kişiyi sonradan
lehdar olarak tayin etmesi ya da sigortacıya karşı olan istem hakkını sağlararası veya ölüme bağlı
tasarrufla karşılıksız olarak üçüncü kişiye devretmesi hâlinde,
sigorta alacağının mirasbırakanın ölümü zamanındaki satın alma değeri terekeye eklenir.
B.
Mirasçılıktan çıkarma
I. Sebepleri
Madde 510- Aşağıdaki durumlarda mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı
mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir:
1. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın
yakınlarından birine karşı ağır bir suç
işlemişse,
2. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın
ailesi üyelerine karşı aile hukukundan
doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse.
II.
Hükümleri
Madde 511- Mirasçılıktan çıkarılan kimse, mirastan pay alamayacağı gibi; tenkis davası da açamaz.
Mirasbırakan başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça,
mirasçılıktan çıkarılan kimsenin
miras payı, o kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi, mirasçılıktan çıkarılanın
varsa altsoyuna, yoksa mirasbırakanın yasal mirasçılarına kalır.
Mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu, o kimse
mirasbırakandan önce ölmüş gibi saklı
payını isteyebilir.
III.
İspat yükü
Madde 512- Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.
Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse,
belirtilen sebebin varlığını
ispat, çıkarmadan yararlanan
mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.
Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi
tasarrufta belirtilmemişse tasarruf,
mirasçının saklı payı dışında yerine
getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma
sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma
geçersiz olur.
IV.
Borç ödemeden aciz sebebiyle
mirasçılıktan çıkarma
Madde 513- Mirasbırakan, hakkında borç ödemeden aciz belgesi bulunan altsoyunu, saklı payının yarısı için mirasçılıktan
çıkarabilir. Ancak, bu yarıyı mirasçılıktan çıkarılanın doğmuş ve doğacak çocuklarına özgülemesi şarttır.
Miras açıldığı zaman borç ödemeden
aciz belgesinin hükmü
kalmamışsa veya belgenin kapsadığı borç tutarı mirasçılıktan çıkarılanın miras payının
yarısını aşmıyorsa, mirasçılıktan çıkarılanın istemi üzerine
çıkarma iptal olunur.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN ÇEŞİTLERİ
A. Genel olarak
Madde 514- Mirasbırakan, tasarruf özgürlüğünün sınırları içinde, malvarlığının tamamında veya bir kısmında
vasiyetname ya da miras
sözleşmesiyle tasarrufta bulunabilir.
Mirasbırakanın
üzerinde tasarruf etmediği kısım yasal mirasçılarına kalır.
B.
Koşullar ve yüklemeler
Madde 515- Mirasbırakan, ölüme bağlı tasarruflarını koşullara veya yüklemelere bağlayabilir. Tasarruf hüküm
ve sonuçlarını doğurduğu andan itibaren, her ilgili koşul veya yüklemenin yerine getirilmesini isteyebilir.
Hukuka
veya ahlâka aykırı koşullar ve yüklemeler, ilişkin bulundukları tasarrufu geçersiz
kılar. sayılır.
Anlamsız veya yalnız
başkalarını rahatsız edici nitelikte olan koşullar ve yüklemeler yok
C.
Mirasçı atama
Madde 516- Mirasbırakan, mirasının tamamı veya
belli bir oranı için bir veya birden çok
kişiyi mirasçı atayabilir.
Bir kişinin,
mirasın tamamını veya belli bir oranını almasını
içeren her tasarruf, mirasçı atanması sayılır.
D.
Belirli mal bırakma
I. Konusu
Madde 517- Mirasbırakan, bir kimseye
onu mirasçı atamaksızın belirli bir mal bırakma
yoluyla kazandırmada bulunabilir.
Belirli mal bırakma, ölüme bağlı tasarrufla bir kimseye
terekedeki bir malın mülkiyetinin
veya terekenin tamamı ya da bir
kısmı üzerinde intifa hakkının kazandırılmasına yönelik olabileceği gibi; bir kimse lehine
tereke değeri üzerinden bir edimin yerine
getirilmesinin, bir iradın bağlanmasının veya bir kimsenin
bir borçtan kurtarılmasının, mirasçılar veya belirli
mal bırakılanlara yükletilmesi suretiyle de olabilir.
Bırakılan
belirli mal terekede bulunmadığı takdirde, tasarruftan aksi anlaşılmadıkça, ölüme bağlı tasarrufu
yerine getirmekle yükümlü olanlar borçtan kurtulurlar.
II.
Teslim borcu
Madde 518- Bırakılan belirli mal, mirasın açılması anındaki durumuyla teslim olunur; yarar ve hasar, mirasın açılması
anında kendisine belirli mal bırakılana geçer.
Tasarrufu yerine getirme
ile yükümlü olan kimse, mirasın
açılmasından sonra bırakılan belirli mala yaptığı harcamalar
ve mala verdiği zararlardan dolayı, vekâletsiz iş görenin haklarına sahip ve borçlarıyla yükümlü olur.
III.
Tereke ile ilgisi
Madde 519- Tereke mevcudunu veya tasarrufu yerine getirme yükümlüsüne yapılan kazandırmayı ya da saklı payı zedeleyen tasarrufların
orantılı olarak tenkisi istenebilir.
Tasarrufu yerine getirme
yükümlüsü, mirasçılığı veya kendisine bırakılan
kazandırmayı reddetmiş ya da mirasbırakandan önce ölmüş veya mirastan yoksun
kalmış olsa bile tasarruf
yürürlükte kalır; yerine getirme borcu, bu durumlardan yararlananlara geçer.
Yasal veya atanmış
mirasçı, mirası reddetmiş
olsa bile lehine
yapılmış bir tasarrufun yerine getirilmesini isteyebilir.
E.
Yedek mirasçı atama
Madde 520- Mirasbırakan, atadığı mirasçının kendisinden önce ölmesi veya mirası reddetmesi hâlinde onun yerine
geçmek üzere bir veya birden çok kişiyi yedek mirasçı olarak atayabilir.
Bu
kural belirli mal bırakmada da uygulanır.
F.
Artmirasçı atama
I. Belirlenmesi
Madde 521- Mirasbırakan, ölüme bağlı tasarrufuyla önmirasçı atadığı kişiyi mirası artmirasçıya devretmekle yükümlü kılabilir.
Aynı
yükümlülük artmirasçıya yüklenemez.
Bu
kurallar belirli mal bırakmada da uygulanır.
geçer.
II.
Artmirasçıya geçiş
Madde 522- Tasarrufta
geçiş anı belirtilmemişse miras, önmirasçının ölümüyle artmirasçıya
Tasarrufta geçiş
anı gösterilmiş olup önmirasçının
ölümünde bu an henüz gelmemişse
miras,
güvence göstermeleri koşuluyla önmirasçının mirasçılarına teslim edilir.
Mirasın
artmirasçıya geçmesine herhangi bir sebeple olanak kalmadığı anda miras, önmirasçıya; önmirasçı ölmüşse
onun mirasçılarına kesin olarak kalır.
III.
Güvence
Madde 523- Önmirasçıya geçen mirasın sulh mahkemesince defteri tutulur.
Mirasbırakan açıkça bağışık tutmadıkça, mirasın
önmirasçıya teslimi onun güvence
göstermesine bağlıdır. Taşınmazlarda bu güvence, yeterli görüldüğü takdirde
mirası geçirme yükümlülüğünün tapu
kütüğüne şerh verilmesiyle de sağlanabilir.
Önmirasçı güvence göstermez veya artmirasçının beklenen haklarını
tehlikeye düşürürse, mirasın resmen
yönetimine karar verilir.
IV.
Hükümleri
1. Önmirasçı hakkında
Madde 524- Önmirasçı, mirası atanmış mirasçılar gibi kazanır. Önmirasçı, mirasa artmirasçıya geçirme yükümlülüğü ile
sahip olur.
2. Artmirasçı hakkında
Madde 525- Artmirasçı, mirası belirlenmiş olan geçiş anında sağ ise kazanır.
Artmirasçı
geçiş anından önce ölmüşse, tasarrufta aksi öngörülmüş olmadıkça, miras önmirasçıya kalır.
Önmirasçı mirasbırakanın ölümünde sağ değilse veya mirastan yoksun
kalmışsa ya da mirası reddederse, miras artmirasçıya geçer.
G.
Vakıf
Madde 526- Mirasbırakan, terekesinin tasarruf edilebilir kısmının tamamını veya bir bölümünü özgülemek suretiyle vakıf kurabilir.
Vakıf,
ancak kanun hükümlerine uyulmak koşuluyla tüzel kişilik kazanır.
H.
Miras sözleşmeleri
İ. Olumlu miras sözleşmesi
Madde 527- Mirasbırakan, miras sözleşmesiyle mirasını veya belirli malını sözleşme yaptığı kimseye ya da üçüncü bir kişiye bırakma
yükümlülüğü altına girebilir.
Mirasbırakan, malvarlığında eskisi gibi serbestçe
tasarruf edebilir; ancak, miras sözleşmesindeki yükümlülüğü ile bağdaşmayan ölüme bağlı tasarruflarına veya
bağışlamalarına itiraz edilebilir.
II. Mirastan
feragat sözleşmesi
1. Kapsamı
Madde 528 - Mirasbırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir.
Feragat
eden, mirasçılık sıfatını kaybeder.
Bir karşılık sağlanarak mirastan feragat, sözleşmede
aksi öngörülmedikçe feragat edenin
altsoyu için de sonuç doğurur.
2. Hükümden düşmesi
Madde 529- Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmış
olup bu kişinin herhangi bir sebeple mirasçı olamaması
hâlinde, feragat hükümden düşer.
Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine
yapılmamışsa, en yakın ortak kökün altsoyu lehine yapılmış sayılır ve bunların
herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde,
feragat yine hükümden düşer.
3. Tereke alacaklılarının hakları
Madde 530- Mirasın açılması anında tereke, borçları karşılayamıyorsa ve borçlar mirasçılar tarafından da ödenmiyorsa, feragat eden ve mirasçıları, alacaklılara karşı feragat için ölümünden önceki beş yıl içinde mirasbırakandan almış oldukları karşılıktan, mirasın açılması
anındaki zenginleşmeleri tutarında sorumludurlar.
A.
Vasiyet
I. Şekilleri
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN ŞEKİLLERİ
1. Genel olarak
Madde 531- Vasiyet, resmî şekilde
veya mirasbırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak
yapılabilir.
2. Resmî vasiyetname
a. Düzenlenmesi
Madde 532 - Resmî vasiyetname, iki tanığın katılmasıyla resmî memur tarafından düzenlenir.
Resmî memur, sulh hâkimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli olabilir.
b.
Memurun işlevi
Madde 533 - Mirasbırakan, arzularını resmî memura bildirir. Bunun üzerine memur, vasiyetnameyi yazar veya yazdırır
ve okuması için mirasbırakana verir.
Vasiyetname, mirasbırakan tarafından okunup imzalanır. Memur, vasiyetnameyi tarih koyarak imzalar.
c.
Tanıkların katılması
Madde 534 - Vasiyetnameye tarih ve imza konulduktan hemen sonra mirasbırakan, vasiyetnameyi okuduğunu,
bunun son arzularını içerdiğini memurun huzurunda iki tanığa beyan eder.
Tanıklar, bu beyanın kendi önlerinde yapıldığını ve
mirasbırakanı tasarrufa ehil
gördüklerini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar.
Vasiyetname
içeriğinin tanıklara bildirilmesi zorunlu değildir.
d.
Mirasbırakan tarafından
okunmaksızın ve imzalanmaksızın düzenleme
Madde 535- Mirasbırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur vasiyetnameyi iki tanığın önünde
ona okur ve bunun üzerine
mirasbırakan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan eder.
Bu durumda tanıklar, hem mirasbırakanın beyanının kendi
önlerinde yapıldığını ve onu
tasarrufa ehil gördüklerini; hem vasiyetnamenin kendi önlerinde memur
tarafından mirasbırakana okunduğunu
ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiğini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak
altını imzalarlar.
e.
Düzenlemeye katılma yasağı
Madde 536- Fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar, okur yazar olmayanlar, mirasbırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri, resmî vasiyetnamenin
düzenlenmesine memur veya tanık olarak
katılamazlar.
Resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan memura ve
tanıklara, bunların üstsoy ve altsoy
kan hısımlarına, kardeşlerine ve bu kişilerin eşlerine o vasiyetname ile kazandırmada bulunulamaz.
f.
Vasiyetnamenin saklanması
Madde 537- Resmî vasiyetnameyi düzenleyen memur, vasiyetnamenin aslını saklamakla yükümlüdür.
3. El yazılı vasiyetname
Madde 538- El yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar mirasbırakanın el
yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur.
El yazılı vasiyetname, saklanmak üzere açık veya kapalı olarak notere,
sulh hâkimine veya yetkili
memura bırakılabilir.
4. Sözlü vasiyet
a. Son arzuları anlatma
Madde 539- Mirasbırakan; yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık,
savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmî veya el yazılı vasiyetname
yapamıyorsa, sözlü vasiyet yoluna başvurabilir.
Bunun
için mirasbırakan, son arzularını iki tanığa anlatır ve onlara bu beyanına
uygun bir vasiyetname yazmaları veya
yazdırmaları görevini yükler.
Resmî vasiyetname düzenlenmesinde okur yazar olma koşulu
dışında, tanıklara ilişkin yasaklar, sözlü vasiyetteki
tanıklar için de geçerlidir.
b.
Belgeleme
Madde 540- Mirasbırakan tarafından görevlendirilen tanıklardan biri,
kendilerine beyan edilen son arzuları, yer, yıl, ay ve günü de belirterek hemen yazar, bu belgeyi imzalar
ve diğer tanığa imzalatır. Yazılan belgeyi ikisi birlikte vakit geçirmeksizin bir sulh veya asliye
mahkemesine verirler ve mirasbırakanı vasiyetname yapmaya ehil gördüklerini,
onun son arzularını olağanüstü durum
içinde kendilerine anlattığını hâkime beyan ederler.
Tanıklar, daha önce bir
belge düzenlemek yerine, vakit
geçirmeksizin mahkemeye başvurup yukarıdaki
hususları beyan ederek
mirasbırakanın son arzularını bir
tutanağa geçirtebilirler.
Sözlü vasiyet yoluna başvuran kimse askerlik hizmetinde
bulunuyorsa, teğmen veya daha yüksek rütbeli
bir subay; Ülke sınırları dışında
seyreden bir ulaşım
aracında bulunuyorsa, o aracın sorumlu yöneticisi; sağlık
kurumlarında tedavi edilmekteyse, sağlık kurumunun en yetkili yöneticisi hâkim yerine geçer.
c.
Hüküze:
15.0pt;font-family:'Times New Roman',serif;mso-fareast-font-family:'Times New Roman';">
c.Madde 541-
Mirasbırakan için sonradan diğer şekillerde vasiyetname yapma olanağı doğarsa, bu tarihin üzerinden bir
ay geçince sözlü vasiyet hükümden düşer.
II.
Vasiyetten dönme
1. Yeni vasiyetname ile
Madde 542- Mirasbırakan, vasiyetname için kanunda öngörülen şekillerden birine uymak suretiyle yeni bir vasiyetname
yaparak önceki vasiyetnameden her zaman dönebilir.
Vasiyetnamenin
tamamından veya bir kısmından dönülebilir.
2. Yok etme ile
Madde 543- Mirasbırakan, yok etmek suretiyle de vasiyetnameden dönebilir.
Kaza
sonucunda veya üçüncü kişinin kusuruyla yok olan ve içeriğinin aynen ve tamamen belirlenmesine olanak bulunmayan
vasiyetname hükümsüz kalır. Tazminat isteme hakkı saklıdır.
3. Sonraki tasarruflar
Madde 544- Mirasbırakan, önceki vasiyetnamesini ortadan kaldırmaksızın yeni bir
vasiyetname yaparsa, kuşkuya yer bırakmayacak surette önceki vasiyetnameyi tamamlamadıkça, sonraki vasiyetname onun
yerini alır.
Belirli mal bırakma vasiyeti de, vasiyetnamede aksi
belirtilmedikçe, mirasbırakanın
sonradan o mal üzerinde bu vasiyetle bağdaşmayan başka bir tasarrufta bulunmasıyla ortadan kalkar.
B.
Miras sözleşmesi
I. Şekli
Madde 545- Miras sözleşmesinin geçerli olması için resmî vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekir.
Sözleşmenin tarafları, arzularını resmî memura
aynı zamanda bildirirler ve düzenlenen
sözleşmeyi memurun ve iki tanığın önünde imzalarlar.
II.
Ortadan kaldırılması
1. Sağlararasında
a. Sözleşme veya vasiyetname ile
Madde 546- Miras sözleşmesi, tarafların yazılı anlaşmasıyla her zaman ortadan kaldırılabilir. Miras sözleşmesiyle mirasçı
atanan veya kendisine
belirli mal bırakılan kişinin,
mirasbırakana karşı miras sözleşmesinin
yapılmasından sonra mirasçılıktan çıkarma sebebi
oluşturan davranışta bulunduğu ortaya çıkarsa; mirasbırakan, miras sözleşmesini
tek taraflı olarak ortadan kaldırabilir.
Tek taraflı
ortadan kaldırma, vasiyetnameler için kanunda öngörülen şekillerden biriyle
yapılır.
b.
Sözleşmeden dönme yolu ile
Madde 547- Miras sözleşmesi gereğince sağlararası edimleri isteme hakkı bulunan taraf, bu edimlerin sözleşmeye uygun olarak
yerine getirilmemesi veya güvenceye bağlanmaması
hâlinde borçlar hukuku kuralları uyarınca sözleşmeden dönebilir.
2. Mirasbırakandan önce ölme
Madde 548- Mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişi mirasbırakanın ölümünde sağ değilse, miras
sözleşmesi kendiliğinden ortadan kalkar.
Mirasbırakandan önce ölen kişinin mirasçıları, aksi
kararlaştırılmış olmadıkça, ölüme
bağlı tasarrufta bulunandan, miras sözleşmesi uyarınca elde ettiği ölüm
tarihindeki zenginleşmeyi geri isteyebilirler.
C.
Tasarruf edilebilir kısmın daralması
Madde 549- Miras sözleşmesi veya vasiyetnameyle yapılan ölüme bağlı kazandırmalar, mirasbırakanın tasarruf
edebileceği kısmın sonradan daralması yüzünden hükümsüz olmaz; sadece tenkis edilebilir.
A.
Atanması
BEŞİNCİ AYIRIM
VASİYETİ YERİNE GETİRME GÖREVLİSİ
I. Atanma ve ehliyet
Madde 550- Mirasbırakan, vasiyetnameyle bir veya birden
çok vasiyeti yerine getirme
görevlisi atayabilir.
Vasiyeti yerine getirme görevlisinin, göreve başladığı sırada fiil ehliyetine
sahip olması gerekir.
Vasiyeti yerine getirme görevlisine sulh hâkimi
tarafından bu görevi bildirilir; bildirim
tarihinden başlayarak onbeş gün içinde kabul edilmediği sulh hâkimine bildirilmezse, görev kabul edilmiş sayılır.
Vasiyeti
yerine getirme görevlisi hizmetinin karşılığında uygun bir ücret isteyebilir.
II.
Birden çok vasiyeti yerine
getirme görevlisi
Madde 551- Birden çok vasiyeti yerine getirme görevlisinin atanmış olması hâlinde, tasarruftan veya işin
niteliğinden aksi anlaşılmadıkça bunlar görevi birlikte yürütürler.
Bunlardan biri görevi
kabul etmez veya edemez ya da herhangi bir sebeple görevi
sona ererse, mirasbırakanın tasarrufundan aksi anlaşılmadıkça diğerleri
göreve devam eder.
Birden çok vasiyeti yerine getirme görevlisi birlikte hareket etmek
üzere atanmış olsa bile acele
hâllerde her biri gerekli işlemleri yapabilir.
B.
Görev ve yetkileri
I. Genel olarak
Madde 552- Mirasbırakan, tasarrufunda aksini öngörmüş veya sınırlı bir görev vermiş olmadıkça vasiyeti yerine getirme
görevlisi, mirasbırakanın son arzularının yerine getirilmesi için gerekli bütün işlemleri yapmakla
görevli ve yetkilidir.
Vasiyeti
yerine getirme görevlisi, özellikle;
1. Göreve başladıktan sonra gecikmeksizin
terekedeki malların, hakların ve borçların
listesini düzenler. Liste düzenlenirken olanak varsa mirasçılar hazır bulundurulur.
2. Terekeyi yönetir ve yönetimin gerektirdiği
ölçüde tereke mallarının zilyetliğinin
kendisine devrini ister.
3. Tereke
alacaklarını tahsil eder, borçlarını öder.
4. Vasiyetleri yerine getirir.
5. Terekenin
paylaşılması için plân hazırlar.
6. Tereke ile ilgili dava ve takiplerde miras ortaklığını temsil eder. Mirasçılar tarafından açılmış davalardan görevi ile ilgili olanlara müdahil
olarak katılabilir.
7. Açtığı
veya aleyhine açılan davalar ile yapılan takipleri mirasçılara bildirir.
II.
Tereke malları üzerinde tasarruf
Madde 553- Mirasbırakan
taahhüt etmiş olmadıkça, terekeye dahil malların, vasiyeti
yerine getirme görevlisi tarafından devri veya bunlar
üzerinde sınırlı aynî haklar kurulması, sulh hâkiminin yetki vermesine bağlıdır. Hâkim,
olanak bulunduğu takdirde mirasçıları dinledikten sonra karar verir.
Olağan giderleri
karşılayacak ölçüdeki
tasarruflar için yetki almaya gerek yoktur.
C.
Görevin sona ermesi
Madde 554- Vasiyeti yerine getirme görevlisinin görevi, ölümü veya atanmasını geçersiz kılan bir sebebin varlığı hâlinde
kendiliğinden sona erer.
Vasiyeti yerine getirme görevlisi sulh hâkimine yapacağı bir
beyanla görevinden ayrılabilir.
Görev uygunsuz bir
zamanda bırakılamaz.
D.
Denetlenmesi
Madde 555- Vasiyeti yerine getirme görevlisi, görevinin yerine getirilmesinde sulh hâkiminin denetimine tâbidir.
Hâkim, şikâyet üzerine veya
re'sen gereken önlemleri alır.
Vasiyeti yerine getirme görevlisinin yetersiz olduğu,
görevini kötüye kullandığı veya ağır
ihmali tespit edilirse, sulh hâkimi tarafından görevine
son verilir. Bu karara karşı tebliğinden
başlayarak onbeş gün içinde asliye mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen
karar kesindir.
E.
Sorumluluğu
Madde 556- Vasiyeti
yerine getirme görevlisi, görevini yerine getirirken özen göstermekle yükümlüdür;
ilgililere karşı bir vekil
gibi sorumludur.
ALTINCI AYIRIM
ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN
İPTALİ VE TENKİSİ
A. İptal davası
I. Sebepleri
Madde 557- Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir:
1. Tasarruf
mirasbırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa,
2. Tasarruf
yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa,
3. Tasarrufun
içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlâka aykırı ise,
4. Tasarruf
kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa.
II.
Dava hakkı
Madde 558- İptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati
bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir.
Dava,
ölüme bağlı tasarrufun tamamının veya bir kısmının iptaline ilişkin olabilir.
İptal davası, ölüme bağlı tasarrufla kendilerine,
eşlerine veya hısımlarına kazandırma
yapılanların tasarrufun düzenlenmesine katılmalarının yol açtığı sakatlığa
dayandığı takdirde tasarrufun tamamı
değil, yalnız bu kazandırmalar iptal edilir.
III.
Hak düşürücü süreler
Madde 559- İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve
kendisinin hak sahibi olduğunu
öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda
mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı
yirmi yıl geçmekle düşer.
Hükümsüzlük,
def"i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.
B.
Tenkis davası
I. Koşulları
1. Genel olarak
Madde 560- Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan
tasarruflarının tenkisini dava edebilirler.
Yasal
mirasçıların paylarına ilişkin olarak tasarrufta yer alan kurallar, mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu
tasarruftan anlaşılmadıkça, sadece paylaştırma kuralları sayılır.
2. Saklı paylı mirasçılar lehine kazandırmalar
Madde 561- Saklı pay sahibi mirasçılara ölüme bağlı tasarrufla yapılan ve tasarruf edilebilir kısmı aşan kazandırmaların
onların saklı paylarını aşan kısmı orantılı olarak tenkise tâbi olur. Tenkise tâbi birden fazla ölüme
bağlı tasarrufun bulunması hâlinde, saklı pay
sahibi mirasçıya yapılan kazandırmanın saklı payı aşan kısmı ile saklı pay sahibi olmayan
kimselere yapılan kazandırmalar orantılı olarak tenkis edilir.
3. Mirasçının alacaklılarının hakları
Madde 562- Mirasbırakan, tasarruf edebileceği kısmı aştığında, saklı payı zedelenen mirasçı, iflâsı hâlinde iflâs
dairesinin veya mirasın geçtiği tarihte kendisine karşı ellerinde ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklıların ihtarına
rağmen tenkis davası açmazsa, iflâs idaresi
veya bu alacaklılar, alacaklarının elde edilmesi için gerekli olan oranda ve
mirasçıya tanınan süre içinde tenkis
davası açabilirler.
Mirasçılıktan çıkarılanın çıkarma tasarrufuna itiraz
etmemesi durumunda da iflâs idaresi
veya alacaklılar, aynı koşullarla tenkis davası açabilirler.
II.
Hükümleri
1. Genel olarak
Madde 563- Tenkis, mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça, mirasçı
atanması yoluyla veya diğer bir ölüme bağlı tasarrufla elde edilen kazandırmaların tamamında, orantılı
olarak yapılır.
Ölüme bağlı tasarrufla kazandırma elde eden kimse, bazı vasiyetleri yerine getirmekle
yükümlü kılınmışsa, kazandırmanın tenkise tâbi tutulması hâlinde, bu kimse mirasbırakanın arzusunun başka türlü
olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça vasiyet borçlarının da aynı oranda tenkis edilmesini isteyebilir.
2. Bölünmez mal vasiyetinde
Madde 564- Değerinde azalma meydana
gelmeksizin bölünmesine olanak
bulunmayan belirli bir mal vasiyeti tenkise tâbi olursa, vasiyet
alacaklısı, dilerse tenkisi gereken kısmın
değerini ödeyerek malın verilmesini, dilerse tasarruf edilebilir kısmın
değerini karşılayan parayı isteyebilir.
Tasarruf konusu malın
vasiyet alacaklısında kalması
durumunda, malın tenkis
sebebiyle vasiyet borçlusuna verilmesi gereken, aksi hâlde tasarruf
oranı içinde kalan kısmının karar
günündeki değerinin para olarak ödetilmesine karar verilir.
Bu
kurallar, sağlararası kazandırmaların tenkisinde de uygulanır.
tâbidir:
3. Sağlararası kazandırmalar
a. Tenkise tâbi kazandırmalar
Madde 565- Aşağıdaki karşılıksız kazandırmalar, ölüme
bağlı tasarruflar gibi tenkise
1.
Mirasbırakanın, mirasçılık
sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına
mahsuben
yapmış
olduğu sağlararası kazandırmalar, geri verilmemek kaydıyla
altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla
yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında
verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi,
2. Miras
haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,
3. Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı
tutarak yaptığı bağışlamalar ve
ölümünden önceki bir yıl içinde âdet
üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu
bağışlamalar,
4. Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz
kılmak amacıyla yaptığı açık olan
kazandırmalar.
b.
Geri verme borcu
Madde 566- Kendisine tenkise tâbi bir kazandırma yapılmış olan kimse iyiniyetli ise, sadece mirasın geçmesi anında
kazandırmadan elinde kalanı geri vermekle yükümlüdür; iyiniyetli değilse, iyiniyetli olmayan zilyedin geri verme
borcuna ilişkin hükümlere göre sorumlu olur.
Miras sözleşmesiyle elde ettiği kazandırma tenkise tâbi
tutulan kimse, bu kazandırma için
mirasbırakana verdiği karşılığın tenkis oranında geri verilmesini isteyebilir.
4. Hayat sigortalarında
Madde 567- Mirasbırakanın kendi ölümünde ödenmek üzere üçüncü kişi lehine hayat sigortası yaptığı veya böyle bir kişiyi lehdar olarak sonra belirlediği ya da sigortacıya karşı olan
istem hakkını sağlararası veya ölüme bağlı tasarrufla karşılıksız olarak üçüncü
kişiye devrettiği hâllerde,
sigorta alacağının mirasbırakanın ölümü zamanındaki satınalma değeri tenkise
tâbi olur.
5. İntifa hakkı veya irat bakımından
Madde 568- Mirasbırakan, tahmin edilen devam sürelerine göre sermayeye çevrilmeleri hâlinde tasarruf edilebilir kısmı aşan intifa hakkı veya irat borcu ile terekesini
yükümlü kılarsa, mirasçıları,
intifa hakkının veya irat borcunun tenkisini ya
da tasarruf edilebilir kısmı vererek bu
yükümlülüğün kaldırılmasını isteyebilirler.
6. Artmirasçı bakımından
Madde 569- Mirası artmirasçıya geçirme
yükümlülüğü ile saklı payı zedelenen mirasçı, aşan kısmın tenkisini
isteyebilir.
III.
Tenkiste sıra
Madde 570- Tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu
yetmezse, en yeni tarihlisinden en eskisine doğru geriye gidilmek üzere sağlararası kazandırmalardan yapılır.
Kamu
tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve sağlararası kazandırmalar
en son sırada tenkis edilir.
IV.
Hak düşürücü süreler
Madde 571- Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten
başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması
tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.
Bir tasarrufun iptali
bir öncekinin yürürlüğe
girmesini sağlarsa, süreler
iptal kararının kesinleşmesi
tarihinde işlemeye başlar.
Tenkis
iddiası, def'i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.
YEDİNCİ AYIRIM
MİRAS SÖZLEŞMESİNDEN DOĞAN DAVALAR
A. Mirasbırakanın sağlığında
mallarını vermesi durumunda
Madde 572- Mirasbırakan, sağlığında bütün malvarlığını miras sözleşmesiyle atadığı mirasçıya devretmişse, bu mirasçı
resmî defter düzenlenmesini isteyebilir.
Mirasbırakan,
malvarlığının tamamını devretmemişse veya tamamını devrettikten sonra yeni mallar edinmişse; miras sözleşmesi, aksine bir kural
içermedikçe, yalnız sağlıkta devredilmiş
olan malları kapsar.
Mirasbırakanın sağlığında malvarlığını
devretmesi hâlinde, miras sözleşmesinde
başka türlü bir kural
yoksa, miras sözleşmesinden doğan hak ve borçlar atanmış mirasçının mirasçılarına geçer.
B.
Mirastan feragat durumunda
I. Tenkis
Madde 573- Mirasbırakan, mirastan feragat eden mirasçıya, sağlığında terekenin tasarruf edilebilir kısmını aşan edimlerde
bulunmuşsa; diğer mirasçılar bunun tenkisini isteyebilirler. Bu durumda, mirastan feragat edenin sadece
saklı payını aşan miktar tenkise tâbi olur.
Edimlerin
değerlerinin mahsubu, mirasta denkleştirme kurallarına göre yapılır.
II.
Geri verme
Madde 574- Mirastan feragat eden, tenkis sebebiyle
terekeye bir malı veya diğer bir
değeri geri vermekle yükümlü olursa; dilerse tenkise tâbi değeri geri verir,
dilerse almış olduklarının tamamını
terekeye geri vererek mirastan feragat etmemiş gibi paylaşmaya katılır.
İKİNCİ KISIM MİRASIN GEÇMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
MİRASIN AÇILMASI
A. Açılma ve değerlendirme anı
Madde 575- Miras, mirasbırakanın ölümüyle
açılır. Mirasbırakanın sağlığında yapmış olduğu mirasla ilgili kazandırmalar ve paylaştırmalar, terekenin ölüm anındaki durumuna
göre değerlendirilir.
B.
Açılma yeri ve yetkili mahkeme
Madde 576- Miras, malvarlığının tamamı için mirasbırakanın yerleşim yerinde açılır.
Mirasbırakanın tasarruflarının iptali veya tenkisi, mirasın
paylaştırılması ve miras sebebiyle istihkak davaları bu yerleşim
yeri mahkemesinde görülür.
C.
Açılmanın hükümleri
I. Mirasa ehliyet
1. Hak ehliyeti
Madde 577- Bu Kanuna göre mirasa ehil olmayanlar dışındaki herkes mirasçı olabileceği gibi, vasiyet alacaklısı da olabilir.
Tüzel kişiliği bulunmayan bir topluluğa belli
bir amaç için yapılan kazandırmaları, o topluluk içindeki kişiler, mirasbırakan tarafından belirlenen
bu amacı gerçekleştirme kaydıyla
birlikte edinmiş olurlar; amacın bu yolla gerçekleştirilmesine olanak yoksa,
yapılan kazandırma vakıf kurma sayılır.
2. Mirastan yoksunluk
a. Sebepleri
Madde 578- Aşağıdaki kimseler, mirasçı olamayacakları gibi; ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir hak da edinemezler:
1.
Mirasbırakanı
kasten ve hukuka aykırı
olarak öldüren veya öldürmeye
teşebbüs edenler,
2.
Mirasbırakanı
kasten ve hukuka aykırı olarak sürekli şekilde ölüme bağlı tasarruf yapamayacak duruma getirenler,
3. Mirasbırakanın ölüme bağlı bir tasarruf
yapmasını veya böyle bir tasarruftan dönmesini
aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlayanlar ve engelleyenler,
4.
Mirasbırakanın artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir tasarrufu kasten ve hukuka aykırı
olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar.
Mirastan
yoksunluk, mirasbırakanın affıyla ortadan kalkar.
b.
Altsoya etkisi
Madde 579- Mirastan yoksunluk, yalnız yoksun olanı etkiler.
Mirastan yoksun olanın altsoyu, mirasbırakandan önce ölen kimsenin altsoyu gibi mirasçı olur.
II.
Sağ olmak
1. Mirasçı olarak
Madde 580- Mirasçı olabilmek için mirasbırakanın ölümü anında mirasa ehil
olarak sağ olmak şarttır.
Mirasın açıldığı anda sağ olan mirasçı sonradan ölürse, onun
miras hakkı kendi mirasçılarına
kalır.
2. Vasiyet alacaklısı olarak
Madde 581- Vasiyet alacaklısı olabilmek için mirasbırakanın ölümü anında mirasa
ehil olarak sağ olmak şarttır.
Vasiyet alacaklısı mirasbırakandan önce ölmüş ise, tasarruftan aksi
anlaşılmadıkça, vasiyeti
yerine getirme yükümlülüğü, vasiyet
yükümlüsünün yararına ortadan kalkar.
3. Cenin
Madde 582- Cenin, sağ doğmak koşuluyla mirasçı
olur. Ölü doğan çocuk mirasçı olamaz.
4. İleride doğacak çocuk
Madde 583- Mirasın açıldığı anda henüz var olmayan bir kimseye artmirasçı veya art vasiyet alacaklısı olarak, tereke veya
tereke malı bırakılabilir.
Mirasbırakan
tarafından önmirasçı atanmamışsa, yasal mirasçı, önmirasçı sayılır.
D.
Gaiplik
I. Gaibin mirası
1. teslim
Madde 584- Hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimsenin mirasçıları veya
mirasında hak sahibi olan kişiler, tereke malları kendilerine teslim edilmeden önce bu malları
ileride ortaya çıkabilecek
üstün hak sahiplerine veya gaibin kendisine geri vereceklerine ilişkin güvence göstermek zorundadırlar.
Bu güvence, ölüm tehlikesi içinde kaybolma durumunda
beş yıl, uzun zamandan beri haber alınamama durumunda onbeş yıl ve her hâlde en çok gaibin
yüz yaşına varmasına kadar geçecek süre için gösterilir.
Beş
yıl, tereke mallarının tesliminden; onbeş yıl,
son haber tarihinden başlayarak hesaplanır.
2. Geri verme
Madde 585- Gaip ortaya çıkarsa veya üstün hak sahibi olduklarını ileri sürenler bu sıfatlarını ispat ederlerse, tereke
mallarını teslim almış olanlar, aldıkları malları zilyetlik kuralları uyarınca geri vermekle yükümlüdürler.
İyiniyetli olanların üstün hak sahiplerine geri verme
yükümlülükleri, miras sebebiyle
istihkak davasına ilişkin zamanaşımı süresine
tâbidir.
II.
Gaibe düşen miras
Madde 586- Ortada bulunmayan ve mirasın açıldığı anda sağ olup olmadığı ispat edilemeyen mirasçının miras payı
resmen yönetilir.
Mirasın açıldığı anda ortada bulunmayanın sağ olmaması
hâlinde onun miras payı kendilerine kalacak
olanlar, gaipliğe ilişkin sürelere ve usule uyarak o kimsenin gaipliğine karar verilmesini ve miras payının
kendilerine teslimini isteyebilirler.
Miras payının teslimi,
gaipliğine karar verilen
kimsenin mirasının mirasçılara teslimine ilişkin kurallara tâbidir.
III.
Gaibin hem mirasbırakan, hem
mirasçı olması
Madde 587- Gaibin mirasçıları tereke
mallarını teslim aldıktan
sonra gaibe bir miras
düşerse, ona düşen miras payı gaiplik sebebiyle kendilerine kalacak olanlar,
ayrıca bir gaiplik kararı almak zorunda kalmaksızın
bu miras payının teslimini isteyebilirler.
Gaibe düşen miras payını teslim alanların elde ettikleri
gaiplik kararına aynı şekilde gaibin mirasçıları da dayanabilirler.
IV.
Hazinenin istemi
Madde 588- Sağ olup olmadığı bilinmeyen bir kimsenin malvarlığı veya ona düşen miras payı on yıl resmen yönetilirse ya da malvarlığı böyle
yönetilenin yüz yaşını
dolduracağı süre geçerse,
Hazinenin istemi üzerine o kimsenin gaipliğine karar verilir.
Gaiplik kararı verilebilmesi için gerekli ilân süresinde
hiçbir hak sahibi ortaya çıkmazsa,
aksine hüküm bulunmadıkça, gaibin mirası Devlete geçer.
Devlet, gaibe veya üstün hak sahiplerine karşı,
aynen gaibin mirasını
teslim alanlar gibi geri vermekle yükümlüdür.
İKİNCİ BÖLÜM
MİRASIN GEÇMESİNİN SONUÇLARI
A. Genel olarak
BİRİNCİ AYIRIM KORUMA ÖNLEMLERİ
Madde 589- Mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi, istem
üzerine veya re'sen tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan
bütün önlemleri alır.
Bu önlemler,
özellikle kanunda belirtilen
hâllerde terekede bulunan mal ve hakların yazımına, terekenin mühürlenmesine, terekenin resmen yönetilmesine ve
vasiyetnamelerin açılmasına ilişkindir.
Önlemlerle ilgili giderler,
ileride terekeden alınmak
üzere, başvuran kişi tarafından;
önleme
hâkimin re'sen karar verdiği hâllerde Devlet tarafından karşılanır.
Mirasbırakan, yerleşim yerinden başka bir yerde ölmüş
ise, o yerin sulh hâkimi bu ölümü
yerleşim yeri sulh hâkimine gecikmeksizin bildirir ve mirasbırakanın ölüm
yerinde bulunan mallarının korunması
için gerekli önlemleri alarak bununla ilgili dosyayı ve varsa vasiyetnameyi yerleşim yeri sulh hâkimine gönderir.
B.
Defter tutma
Madde 590- Aşağıdaki sebeplerden birinin gerçekleşmesi hâlinde sulh hâkimi terekenin defterinin tutulmasına karar verir:
1. Mirasçılar
arasında vesayet altına alınmış olan veya alınması gereken kimse varsa,
2. Mirasçılardan
biri uzun süreden beri bulunamıyorsa ve temsilcisi de yoksa,
3. Mirasçılardan veya ilgililerden biri, ölüm
tarihinden başlayarak bir ay içinde istemde
bulunursa,
Defter
tutma işlemi gecikmeksizin tamamlanır.
C.
Mühürleme
Madde 591- Yazımı yapılan tereke mallarından gerekenler mühürlenir. Mühürlenmeyen mallar için uygun koruma
önlemi alınır. Mühür altına alma yazımdan önce de yapılabilir.
Tereke mühürlenirken mirasbırakanla birlikte oturanların
ihtiyaçları için gerekli eşya bir
tutanakla tespit edilip güvenilir kişi olarak kendilerine bırakılır;
taşınmazların onların oturmaları için
zorunlu olan bölümleri, mühürlemenin dışında
tutulur.
Alacaklıların
istemi üzerine yapılan mühürleme, güvence altına alınan miktarla sınırlıdır.
Alacaklıya
güvence gösterildiği takdirde mühürleme yapılmaz, yapılmışsa kaldırılır.
verir:
D.
Terekenin resmen yönetilmesi
I. Genel olarak
Madde 592- Aşağıdaki hâllerde sulh
hâkimi re'sen mirasın resmen
yönetilmesine karar
1.
Mirasçılardan birinin uzun
süreden beri bulunamaması ve temsilci de bırakmaması
hâlinde
menfaati gerektiriyorsa,
2. Mirasta hak sahibi olduğunu ileri sürenlerden
hiçbiri mirasçılık sıfatını yeterince
ispatlayamazsa veya bir mirasçı bulunup bulunmadığı şüpheli olursa,
3. Mirasçıların
tamamı bilinmiyorsa,
4. Kanunda
özel olarak öngörülmüşse.
Mirasbırakan
terekenin tamamı üzerinde yetkili olmak üzere vasiyeti yerine getirme görevlisi atamış ise, önemli bir
engel bulunmadıkça terekenin yönetimi ona verilir.
Mirasbırakan
velâyet veya vesayet altında idiyse; veli veya vasi bir sakınca olmadıkça terekenin yönetimiyle görevlendirilir.
Sulh
hâkimi, terekeyi yönetmekle görevlendirilen kimseye, istemi hâlinde terekeden karşılanmak üzere uygun bir
ücret ödenmesine karar verir.
II.
Görev, temsil ve sorumluluk
Madde 593- Terekeyi resmen yöneten sulh hâkimi veya onun yönetimle görevlendirdiği kimse, resmen yönetme
sebeplerinin ortadan kalkmasına ya da
paylaştırmaya kadar, terekeyi hak
sahiplerinin haklarının kaybına meydan vermeyecek biçimde iyi bir yönetici gibi özenle yönetmek ve özellikle aşağıda
yazılı işleri görmekle yükümlüdür:
1. Henüz
yapılmamışsa, terekenin yazımı,
2. Gereken
koruma önlemlerinin alınması,
3. Mirasçıların menfaatlerine veya iyi bir
yönetimin gereklerine uygun düştüğü takdirde
terekedeki malların satılması,
4. Mirasbırakanın
alacaklarının tahsili ve borçlarının ödenmesi,
5. Mirasçıların yasal haklarını zedelemediği
anlaşılan vasiyetlerin, sulh hâkiminin izni
ve asliye hâkiminin onayı ile yerine
getirilmesi,
6. Terekeye ait paraların faiz getirmek üzere Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikte belirtilen bir bankaya
yatırılması veya bu paralarla Devlet
tahvili alınması ve yeterli güvencesi bulunmayan yatırımların
güvenceli yatırımlara dönüştürülmesi,29
7. Terekede ticarethane, imalâthane veya başka bir
işletme varsa, bunların olduğu gibi
sürdürülmesi; sürdürmede yarar yoksa, tasfiyesi için gerekli önlemlerin
alınması.
Tereke yöneticisi, görevine giren hususlarda miras
ortaklığının temsilcisi olup, ortaklık
aleyhine açılan davalarda ve yapılan icra takiplerinde ortaklığı temsil eder ve
gereken hâllerde ortaklık adına dava
açmaya, icra takibinde bulunmaya, davadan feragate, kabule, sulh olmaya ve tahkime yetkilidir; davaları ve
takipleri mirasçılara ihbar eder.
Terekenin resmen yönetilmesinde, sulh hâkimi ile
yöneticinin işlemleri konusunda,
niteliklerine uygun olduğu ölçüde, vesayete ilişkin hükümler uygulanır.
III.
Mirasçıların bilinmemesi
Madde 594- Mirasbırakanın mirasçısı bulunup bulunmadığı veya mirasçıların tamamı bilinmiyorsa, sulh hâkimi uygun
araçlarla ve bir ay ara ile iki defa ilân yapıp hak sahiplerini son ilândan başlayarak en geç bir yıl
içinde mirasçılık sıfatlarını bildirmeye çağırır.
İlân süresinde kimse başvurmazsa ve sulh hâkimi
de hiçbir mirasçı
tespit edememişse, miras
sebebiyle istihkak davası açma hakkı saklı kalmak üzere miras Devlete geçer.
E.
Vasiyetname ile ilgili işlemler
I. Teslim görevi ve alınacak önlemler
Madde 595- Mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh
hâkimine teslim edilmesi zorunludur.
29 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin
139 uncu maddesiyle, bu bentte yer alan “tüzükte”
ibaresi “Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikte” şeklinde değiştirilmiştir.
Vasiyetnameyi düzenleyen veya muhafaza eden görevli ya da mirasbırakanın arzusu üzerine saklayan veya başka
surette ele geçiren ya da ölenin eşyası arasında bulan kimse, ölümü öğrenir öğrenmez teslim görevini
yerine getirmekle yükümlüdür; aksi takdirde bu
yüzden doğacak zarardan sorumludur.
Sulh hâkimi, teslim edilen vasiyetnameyi derhâl inceler,
gerekli koruma önlemlerini alır;
olanak varsa ilgilileri dinleyerek terekenin yasal mirasçılara geçici olarak
teslimine veya resmen yönetilmesine
karar verir.
II.
Vasiyetnamenin açılması
Madde 596- Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde mirasbırakanın
yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır ve ilgililere okunur.
Bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer vasiyetnamenin
açılması sırasında diledikleri takdirde
hazır bulunmak üzere çağrılır.
Mirasbırakanın
sonradan ortaya çıkan vasiyetnameleri için de aynı işlemler yapılır.
III.
İlgililere tebliğ
Madde 597- Mirasta hak sahibi
olanların her birine gideri terekeye
ait olmak üzere, vasiyetnamenin kendilerine ilişkin
kısımlarının onaylı bir örneği hâkim tarafından tebliğ edilir.
Nerede olduğu bilinmeyenlere vasiyetnamenin kendilerine ilişkin kısımları ilân yolu ile tebliğ
olunur.
IV.
Mirasçılık belgesi30
Madde 598- Başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince veya noterlikçe mirasçılık
sıfatlarını gösteren bir belge verilir.
Mirasçı atamaya veya vasiyete ilişkin ölüme bağlı
tasarrufa mirasçılar veya başka vasiyet
alacaklıları tarafından kendilerine bildirilmesinden başlayarak bir ay içinde
itiraz edilmedikçe, lehine tasarrufta
bulunulan kimseye, sulh mahkemesince atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösteren bir belge verilir.
Mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebilir. Ölüme bağlı tasarrufun
iptaline ilişkin dava hakkı saklıdır.
A.
Kazanma
I. Mirasçılar tarafından
İKİNCİ AYIRIM MİRASIN KAZANILMASI
Madde 599- Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.
30 31/3/2011 tarihli ve 6217 sayılı Kanunun 19 uncu maddesiyle, bu maddenin
birinci fıkrasında yer alan “sulh mahkemesince”
ibaresinden sonra gelmek üzere “veya noterlikçe”
ibaresi eklenmiş ve metne işlenmiştir.
Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı
kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî
haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar
üzerindeki zilyetliklerini doğrudan
doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.
Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın
ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca
teslim etmekle yükümlüdürler.
II.
Vasiyet alacaklıları tarafından
1. İstem
Madde 600- Vasiyet alacaklısı, vasiyeti
yerine getirme görevlisi varsa ona; yoksa yasal
veya atanmış mirasçılara karşı kişisel bir istem hakkına sahip olur.
Bu alacak, tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa vasiyet
yükümlüsünün mirası kabul etmesi veya
ret hakkının düşmesiyle muaccel olur.
Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen
vasiyet yükümlüsüne karşı, vasiyet edilen
malın teslimini veya hakkın devrini; vasiyet konusu bir davranış ise, bunun yerine getirilmemesinden doğan zararın
giderilmesini dava edebilir.
2. Özel durumlar
Madde 601- Kendisine bir intifa hakkı veya bir irat hakkı ya da belli aralıklarla tekrarlanan diğer bir edim vasiyet edilen kimsenin
istem hakkı, tasarrufta başka bir esas
öngörülmüş olmadıkça, eşya hukuku ve borçlar hukuku kurallarına tâbidir.
Kendisine mirasbırakanın ölümünde
ödenecek bir sigorta
alacağı vasiyet edilen
kimse, sigorta sözleşmesinden doğan istem hakkını sigortacıya karşı
doğrudan doğruya kullanabilir.
3. Zamanaşımı
Madde 602- Vasiyet alacaklısının dava hakkı, ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinin veya vasiyet borcu daha sonra muaccel olacaksa
muaccel olma tarihinin üzerinden on yıl
geçmekle zamanaşımına uğrar.
III.
Alacaklıların durumu
Madde 603- Mirasbırakanın alacaklılarının hakları,
vasiyet alacaklılarının haklarından, vasiyet alacaklılarının hakları
da mirasçıların alacaklılarının haklarından önce gelir.
Mirası kayıtsız şartsız kabul eden mirasçıların
alacaklıları ile mirasbırakanın alacaklıları
aynı haklara sahiptirler.
IV.
Tenkis ve geri isteme
Madde 604- Mirasçılar,
vasiyet yükümlülüğünü
yerine getirdikten sonra mirasbırakanın daha önce bilmedikleri borçlarını öderlerse, vasiyet alacaklısından vasiyetin tenkisini isteyebilecekleri oranda
verileni geri isteme hakkına sahiptirler.
Vasiyet alacaklısı, ancak geri isteme zamanında var olan zenginleşmesi ölçüsünde sorumlu tutulabilir.
B.
Ret
I. Ret beyanı
1. Ret hakkı
Madde 605-Yasal ve atanmış mirasçılar mirası
reddedebilirler.
Ölümü tarihinde
mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen
tespit edilmiş ise, miras
reddedilmiş sayılır.
2. Süre
a. Genel olarak
Madde 606- Miras,
üç ay içinde reddolunabilir.
Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri
ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü
öğrendikleri; vasiyetname ile
atanmış mirasçılar için mirasbırakanın
tasarrufunun kendilerine resmen
bildirildiği tarihten işlemeye başlar.
b.
Terekenin yazımında
Madde 607- Koruma önlemi olarak terekenin yazımı
hâlinde mirası ret süresi, yasal ve
atanmış mirasçılar için yazım işleminin sona erdiğinin sulh hâkimi tarafından kendilerine bildirilmesiyle başlar.
3. Ret hakkının geçmesi
Madde 608- Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer.
Bu mirasçılar için ret süresi, kendilerinin
mirasbırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri
tarihten başlar. Ancak bu süre, kendilerinin mirasbırakanından geçen mirasın
reddi için mirasçıya tanınan süre
dolmadıkça sona ermez.
Ret
sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse; bunlar için ret süresi, önceki mirasçılar tarafından mirasın
reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye
başlar.
yapılır.
4. Reddin şekli
Madde 609- Mirasın
reddi, mirasçılar tarafından
sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla
Reddin
kayıtsız ve şartsız olması gerekir.
Sulh
hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder.
Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı,
mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel
kütüğüne
yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.
Tutanağın ve kütüğün nasıl tutulacağı Cumhurbaşkanınca
çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.31
31 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin
139 uncu maddesiyle, bu fıkrada yer alan “tüzükle”
ibaresi “Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle” şeklinde değiştirilmiştir.
olur.
II.
Ret hakkının düşmesi
Madde 610- Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış
Ret
süresi sona ermeden mirasçı
olarak tereke işlemlerine karışan,
terekenin olağan
yönetimi niteliğinde
olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke
mallarını gizleyen veya kendisine maleden
mirasçı, mirası
reddedemez.
Zamanaşımı veya hak düşümü sürelerinin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebrî icra takibi yapılması, ret
hakkını ortadan kaldırmaz.
III.
Mirasçılardan biri tarafından ret
Madde 611- Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak
sahiplerine geçer.
Mirası reddeden
atanmış mirasçının payı, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufundan
arzusunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça, mirasbırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır.
IV.
En yakın mirasçıların tamamı
tarafından ret
1. Genel olarak
Madde 612- En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflâs hükümlerine göre
tasfiye edilir.
Tasfiye sonunda arta kalan
değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.
geçer.
2. Mirasın sağ kalan eşe geçmesi
Madde 613- Altsoyun tamamının mirası reddetmesi hâlinde, bunların payı sağ
kalan eşe
3. Sonra gelen mirasçılar yararına ret
Madde 614- Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin
sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler.
Bu takdirde ret, sulh hâkimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde
mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.
Bunun üzerine
miras, iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye
sonunda arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir.
V.
Ret süresinin uzatılması
Madde 615- Önemli sebeplerin varlığı hâlinde sulh hâkimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini
uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir.
VI.
Vasiyetin reddi
Madde 616- Vasiyet alacaklısının vasiyeti reddetmesi hâlinde, mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan
anlaşılmadıkça, bu redden vasiyet yükümlüsü
yararlanır.
VII.
Mirasçıların alacaklılarının
korunması
Madde 617- Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları
veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde
reddin iptali hakkında dava açabilirler.
Reddin
iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye
edilir.
Bu suretle tasfiye
edilen mirastan reddeden
mirasçının payına bir şey düşerse
bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların
alacakları ödenir. Arta kalan değerler
ise, ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir.
VIII.
Ret hâlinde sorumluluk
Madde 618- Ödemeden âciz bir mirasbırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın
paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde
sorumlu olurlar.
Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle âdet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır. İyiniyetli mirasçılar, ancak
geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu
olurlar.
A.
Koşulları
ÜÇÜNCÜ
AYIRIM RESMÎ DEFTER TUTMA
Madde 619- Mirası reddetmeye hakkı olan her mirasçı, terekenin resmî defterinin tutulmasını isteyebilir.
Defter
tutma, mirasın reddine ilişkin usule uyulmak suretiyle, bir ay içinde sulh hâkiminden istenir.
Mirasçılardan
birinin defter tutma istemi, diğerleri hakkında da etkili olur.
B.
Usul
I. Deftere geçirme
Madde 620- Resmî defter, sulh mahkemesi tarafından düzenlenir; bu deftere
terekeye ait aktif ve pasifler
takdir edilen değerleriyle yazılır.
Mirasbırakanın malî durumu hakkında bilgi sahibi olan
herkes, sulh mahkemesi tarafından istenilen
bilgiyi vermekle yükümlüdür. Haklı bir sebep olmaksızın bilgi vermeyenler
veya yanlış ya da eksik bilgi
verenler, bundan doğacak zararları mirasçılara, vasiyet alacaklılarına veya üçüncü kişilere tazminle yükümlüdürler.
Mirasçılar,
özellikle mirasbırakanın kendilerince bilinen borçlarını sulh mahkemesine bildirmek zorundadırlar.
Resmî defterin nasıl tutulacağı
Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.32
II.
İlân yoluyla çağrı
Madde 621- Sulh mahkemesi, mirasbırakanın alacaklıları ile borçlularını belli
bir süre içinde alacaklarını ve borçlarını bildirmeleri için bir ay arayla
iki defa yapılacak
ilân yoluyla çağırır. Çağrı,
kefalet sebebiyle alacaklı ve borçlu olanları da kapsar.
İlânda bildirimde bulunmamanın sonuçları hakkında alacaklıların
dikkatleri çekilir. Bildirim süresi,
ikinci ilândan başlayarak en az bir aydır.
III.
Doğrudan doğruya deftere geçirme
Madde 622- Resmî
kayıtlardan veya mirasbırakanın
belgelerinden varlığı
anlaşılan alacaklar ve borçlar,
deftere doğrudan doğruya
geçirilir.
Deftere
geçirilenler, alacaklılara ve borçlulara bildirilir.
IV.
Defter tutmanın sona ermesi
Madde 623- İlânda belirtilen sürenin dolmasıyla defterin tutulması sona erer ve
defter, bu tarihten başlayarak
tanınacak en az bir aylık süre içinde ilgililerce incelenebilir.
Defter tutma giderleri terekeden ödenir. Giderler terekeden karşılanamazsa defter tutulmasını istemiş
olan mirasçılardan alınır.
C.
Defter tutma sırasında
mirasçıların durumu
I. Yönetim
Madde 624- Defter tutma süresince ancak zorunlu yönetim işleri yapılabilir.
Mirasbırakanın
işlerinin yürütülmesi sulh mahkemesince kendisine bırakılan mirasçıdan diğer mirasçılar güvence
göstermesini isteyebilirler.
II.
İcra takibi, dava ve zamanaşımı
Madde 625- Resmî defter tutulması devam ettiği sürece mirasbırakanın borçları
için icra takibi yapılamaz.
Bu
süre içinde zamanaşımı işlemez.
Acele
hâller dışında, davalara devam edilemiyeceği gibi, yeni dava da açılamaz.
32 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin
139 uncu maddesiyle, bu fıkrada yer alan “tüzükle” ibaresi “Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle” şeklinde değiştirilmiştir.
D.
Sonuçları
I. Beyana çağrı
Madde 626- Defteri inceleme süresi bittikten sonra her mirasçı, mahkemece bir
ay içinde beyanda bulunmaya çağrılır.
Koşullar
gerektirdiği takdirde sulh mahkemesi, tereke mallarına yeni değer biçilmesi, uyuşmazlıkların çözümü ve
benzeri durumlar için ek süre verebilir.
II.
Beyan
Madde 627- Mirasçılardan her biri,
tanınan süre içinde mirası reddettiğini veya resmî tasfiye
istediğini ya da deftere göre veya
kayıtsız şartsız kabul ettiğini beyan edebilir.
Süresi
içinde herhangi bir beyanda bulunmayan mirasçı, mirası tutulan deftere göre kabul etmiş sayılır.
III.
Resmî deftere göre kabulün sonuçları
1. Deftere yazılanlardan sorumluluk
Madde 628- Resmî deftere göre kabul edilen
miras, mirasçıya sadece deftere yazılmış borçlarla geçer.
Bu
suretle mirasın geçmesi, mirasın açıldığı tarihten başlayarak hüküm ifade eder.
Mirasçı,
mirasbırakanın deftere yazılmış olan borçlarından hem tereke malları, hem kendi malvarlığı ile sorumludur.
2. Deftere yazılmayanlardan sorumluluk
Madde 629- Alacaklarını süresi içinde
yazdırmayan alacaklılara karşı mirasçı, kendi kişisel mallarıyla sorumlu
olmadığı gibi; terekeden
kendisine geçen mallarla da sorumlu tutulamaz.
Ancak, alacaklının kusuru olmadan deftere
yazdıramadığı veya bildirdiği hâlde deftere
yazılmamış alacakları için mirasçı, zenginleşmesi ölçüsünde sorumlu kalır.
Alacakları,
tereke mallarıyla güvence altına alınmış olan alacaklılar deftere geçirilmemiş olsa bile bu haklarını
güvenceden alabilirler.
3. Kefalet borçlarından sorumluluk
Madde 630- Mirasbırakanın kefaletten doğan borçları defterde
ayrı bir yere yazılır ve mirasçılar, mirası kayıtsız ve şartsız
kabul etmiş olsalar bile, bu borçlardan terekenin iflâs hükümlerine göre tasfiyesi hâlinde kefalet sebebiyle
alacaklı olanlara ne düşecek idiyse ancak o
miktarla sorumlu olurlar.
E.
Mirasın Devlete geçmesi hâli
Madde 631- Mirasın Devlete geçmesi hâlinde sulh mahkemesi, re'sen yukarıdaki usuller uyarınca terekenin resmî
defterini düzenler.
Devlet,
deftere yazılan borçlardan sadece miras yoluyla edindiği değerler ölçüsünde sorumludur.
A.
Koşulları
I. Mirasçıların istemi ile
DÖRDÜNCÜ AYIRIM RESMÎ TASFİYE
Madde 632- Her mirasçı, mirası ret veya resmî deftere göre kabul edeceği yerde terekenin resmî tasfiyesini isteyebilir.
Bu istem, birlikte mirasçı olanlardan birinin mirası kabul etmesi
hâlinde dikkate alınmaz. Resmî
tasfiye hâlinde mirasçılar, terekenin borçlarından sorumlu olmazlar.
II.
Mirasbırakanın alacaklılarının
istemi ile
Madde 633- Mirasbırakanın alacaklarını elde edemeyeceklerinden inandırıcı sebeplerle kuşku duyan alacaklıları,
istedikleri hâlde alacakları ödenmediği veya kendilerine güvence verilmediği takdirde, mirasbırakanın ölümünden ya da vasiyetnamenin açılmasından başlayarak üç ay içinde, terekenin resmî
tasfiyesini isteyebilirler.
Aynı koşulların varlığı
hâlinde vasiyet alacaklıları da, haklarının korunması için gerekli
önlemlerin alınmasını isteyebilirler.
B.
Usul
I. Yönetim
Madde 634- Resmî tasfiye, sulh mahkemesince veya atayacağı bir ya da birkaç tasfiye memuru tarafından yapılır.
Resmî tasfiyeye terekenin defterinin düzenlenmesiyle
başlanır ve aynı zamanda yapılacak
ilânla mirasbırakanın alacaklılarından ve borçlularından, belirtilen süre içinde alacaklarını ve borçlarını bildirmeleri istenir.
Terekenin
daha önce resmî defteri düzenlenmiş ise resmî tasfiye bu deftere göre yapılır.
Tasfiye memuru, göreviyle ilgili işlerini sulh
mahkemesinin gözetim ve denetimi altında yürütür. Mirasçılar ve tereke
alacaklıları, sulh mahkemesine, tasfiye memuru tarafından yapılan veya tasarlanan işlemlerden dolayı
bunu öğrendikleri tarihten
başlayarak yedi gün içinde yazılı olarak şikâyette bulunabilirler.
II.
Olağan usul ile tasfiye
Madde 635- Resmî
tasfiye, mirasbırakanın yürüyen
işlerinin tamamlanmasını, borçlarının yerine getirilmesini,
alacaklarının tahsilini, vasiyet
borçlarının terekenin olanağı ölçüsünde
yerine getirilmesini, zorunlu olduğu takdirde mirasbırakanın
haklarının ve borçlarının mahkemece tespitini
ve mallarının
paraya çevrilmesini kapsar.
Tasfiye memuru, tereke
ile ilgili dava, takip ve idarî işlemler
hakkında mirasçılara bilgi vermekle yükümlüdür.
Terekedeki taşınmazlar, açık artırma veya bütün
mirasçıların kabulü hâlinde pazarlık
yoluyla satılır.
Mirasçılar, tasfiye devam ederken tasfiye için gerekli olmayan tereke mallarının ve paranın kısmen veya tamamen kendilerine verilmesini isteyebilirler.
III.
İflâs usulü ile tasfiye
Madde 636- Mevcudu
borçlarını ödemeye
yetmeyen terekenin
tasfiyesi, sulh mahkemesince iflâs hükümlerine
göre yapılır.
A.
Koşulları
BEŞİNCİ AYIRIM
MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASI
Madde 637- Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı
mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir.
Bu
davada hâkim, mirasçılık sıfatıyla ilgili uyuşmazlıkları da çözer.
Hâkim, davacının istemi üzerine hakkın korunması için
davalının güvence göstermesi veya
tapu kütüğüne şerh verilmesi gibi gerekli her türlü önlemi alır.
B.
Hükümleri
Madde 638- Miras sebebiyle istihkak
davasının kabulü hâlinde,
tereke veya terekeye dahil mal, davacıya zilyetliğe
ilişkin hükümler uyarınca verilir.
Miras sebebiyle istihkak davasında davalı, tereke malını
zamanaşımı yoluyla kazandığını ileri süremez.
C.
Zamanaşımı
Madde 639- Miras sebebiyle istihkak
davası, davacının kendisinin mirasçı olduğunu ve iyiniyetli davalının terekeyi veya
tereke malını elinde bulundurduğunu öğrendiği
tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde mirasbırakanın ölümünün veya
vasiyetnamenin açılmasının üzerinden
on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
İyiniyetli
olmayanlara karşı zamanaşımı süresi yirmi yıldır.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM MİRASIN PAYLAŞILMASI
BİRİNCİ AYIRIM PAYLAŞIMDAN ÖNCE MİRAS ORTAKLIĞI
A. Mirasın geçmesinin sonucu
I. Miras ortaklığı
Madde 640- Birden
çok mirasçı
bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle
birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana
gelir.
Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip
olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil
ya da yönetim yetkisi saklı
kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi,
miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir
temsilci atayabilir.
Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını
isteyebilir. Sağlanan korumadan
mirasçıların hepsi yararlanır.
Bir mirasçı ödemeden aciz hâlinde ise, mirasın açılması
üzerine diğer mirasçılar, haklarının
korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler.
II.
Mirasçıların sorumluluğu
Madde 641- Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar.
Ana ve baba veya büyük ana ve büyük baba ile birlikte
yaşayan ve emeklerini veya gelirlerini aileye özgüleyen ergin çocuklar ile torunlara
verilecek uygun miktardaki tazminat, bu
yüzden terekenin borç ödemeden acze düşmemesi kaydıyla tereke borcu sayılır.
B.
Paylaşmayı isteme hakkı
Madde 642- Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman
mirasın paylaşılmasını isteyebilir.
Her mirasçı, terekedeki belirli
malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden
isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin tamamını ve
terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan
her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar.
Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri
arasındaki fark para ödenmesi yoluyla
giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır.
Paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım konusu malın
veya terekenin değerini
önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine
bu malın veya terekenin
paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir.
C.
Cenin nedeniyle erteleme
Madde 643- Mirasın açıldığı tarihte, mirasçı olabilecek bir cenin varsa paylaşma doğumuna kadar ertelenir.
Ana
muhtaç ise, doğuma kadar geçim giderlerinin terekeden sağlanmasını isteyebilir.
D.
Elbirliği mülkiyetinin paylı
mülkiyete dönüştürülmesi
Madde 644- Bir mirasçı, terekeye dahil malların tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı
mülkiyete dönüştürülmesi isteminde bulunduğu takdirde sulh hâkimi, diğer mirasçılara çağrıda bulunarak belirleyeceği süre içinde
varsa itirazlarını bildirmeye davet eder.
Elbirliği mülkiyetinin
devamını haklı kılacak
bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan biri belirlenen süre içinde paylaşma
davası açmadığı
takdirde, istem konusu
mal üzerindeki elbirliği
mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verilir.
Terekeye dahil diğer
hakların ve alacakların paylar oranında bölünmesi hususunda da
yukarıdaki hükümler uygulanır.
E.
Birlikte yaşayanların hakkı
Madde 645- Mirasbırakanın ölümünde
onunla birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan kimseler, ölüm tarihinden başlayarak üç aylık bakım ve geçim
giderlerinin terekeden sağlanmasını
isteyebilirler.
A.
Genel olarak
İKİNCİ AYIRIM PAYLAŞMANIN NASIL YAPILACAĞI
Madde 646- Yasal mirasçılar, gerek kendi aralarında, gerek atanmış mirasçılarla birlikte mirası aynı kurallara göre paylaşırlar.
Aksine düzenleme olmadıkça mirasçılar, paylaşmanın nasıl
yapılacağını serbestçe kararlaştırırlar.
Tereke mallarına zilyet olan veya mirasbırakana borçlu bulunan
mirasçılar, paylaşma sırasında bu
konuda eksiksiz bilgi vermekle yükümlüdürler.
B.
Paylaşma kuralları
I. Mirasbırakanın tasarrufu
Madde 647- Mirasbırakan, ölüme bağlı tasarrufuyla paylaşmanın nasıl yapılacağı ve payların nasıl oluşturulacağı hakkında
kurallar koyabilir.
Bu kurallar, mirasbırakan tarafından kastedilmemiş olan bir eşitsizlik hâlinde payların
denkleştirilmesi olanağı saklı kalmak kaydıyla, mirasçılar için bağlayıcıdır.
Aksini arzu ettiği tasarruftan anlaşılmadıkça, mirasbırakanın tereke malını
bir mirasçıya özgülemesi,
vasiyet olmayıp sadece paylaştırma kuralı sayılır.
II.
Paylaşmaya kayyımın katılması
Madde 648- Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş
olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi
bulunan alacaklı, sulh hâkiminden bu
mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir.
C.
Paylaşmanın gerçekleşmesi
I. Mirasçıların eşitliği
Madde 649- Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça mirasçılar, paylaşmada terekenin bütün malları üzerinde eşit
hakka sahiptirler.
Mirasçılar,
mirasbırakan ile aralarındaki
ilişkiler hakkında paylaşmanın eşitliğe
ve adalete uygun olması için göz önüne alınması gereken bütün
bilgileri birbirlerine vermekle
yükümlüdürler.
Mirasçılardan her biri, tereke borçlarının paylaşmadan
önce ödenmesini veya güvenceye
bağlanmasını isteyebilir.
II.
Payların oluşturulması
Madde 650- Mirasçılar, tereke mallarından mirasçı veya ortak kök sayısınca pay oluştururlar.
Anlaşma olmazsa, mirasçılardan her biri, payların
oluşturulmasını sulh mahkemesinden isteyebilir. Payların
oluşturulmasında hâkim, yerel âdetleri, mirasçıların kişisel durumlarını ve çoğunluğun arzusunu göz önünde bulundurur.
Payların özgülenmesi mirasçıların anlaşması uyarınca
yapılır. Buna olanak bulunmazsa kur'a çekilir.
III.
Bazı malların özgülenmesi veya
satılması
Madde 651- Değerinde önemli azalma
olmadan bölünemeyen tereke
malı, bütün olarak mirasçılardan birine özgülenir.
Mirasçılar bir tereke malının bölünmesi veya özgülenmesi
konusunda anlaşamazlarsa, o mal
satılır ve bedeli bölüştürülür.
Mirasçılardan biri istemde bulunursa satış artırma
yoluyla yapılır. Mirasçılar artırmanın
şekli konusunda anlaşamazlarsa sulh hâkimi, artırmanın mirasçılar arasında veya herkese açık yapılmasına karar verir.
D.
Aile konutu ve ev eşyasının sağ
kalan eşe özgülenmesi
Madde 652- Eşlerden birinin ölümü hâlinde tereke malları arasında ev eşyası
veya eşlerin birlikte yaşadıkları
konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı
hâlinde, sağ kalan
eşin veya mirasbırakanın diğer yasal
mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet
yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar
verilebilir.
Mirasbırakanın bir meslek
veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin
aynı meslek ve sanatı
icra etmesi için gerekli olan bölümlerde, sağ kalan eş bu hakları
kullanamaz. Tarımsal
taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri
saklıdır.
E.
Özellikleri olan eşya
I. Bütünlük oluşturan veya aile
belgeleri ile özel anı değeri olan eşya
Madde 653- Mirasçılardan birinin karşı
çıkması hâlinde, nitelikleri veya özgülendikleri
amaç gereği bir bütünlük oluşturan eşya birbirinden ayrılamaz.
Aile belgeleri ile aile için özel anı değeri olan eşya, mirasçılardan birinin karşı çıkması hâlinde satılamaz. Mirasçılar
arasında anlaşmazlık çıkarsa sulh hâkimi, yerel âdetleri, âdet yoksa kişisel durumları göz önünde
tutarak bu eşyanın, payına mahsup edilmek veya
edilmemek suretiyle mirasçılardan birine özgülenmesine ya da satılmasına karar verir.
Özel
kanun hükümleri saklıdır.
II.
Mirasbırakanın mirasçılardaki
alacakları
Madde 654- Mirasbırakanın bir mirasçıdaki alacağı, paylaşma sırasında o mirasçının payına mahsup edilir.
III.
Rehnedilmiş tereke malları
Madde 655- Paylaşmada kendisine mirasbırakanın borçları için rehnedilmiş bir tereke malı düşen mirasçı, o malın güvence
altına aldığı borcu üstlenmiş olur.
IV.
Taşınmazlar
1. Bölünme
Madde 656- Taşınmazların bölünmelerine ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
2. Özgülenme
a. Özgülenmeye esas olan değer
Madde 657- Taşınmazlar, paylaşmanın yapıldığı zamandaki gerçek değerleri esas
alınarak mirasçılara özgülenir.
Tarımsal
taşınmazlar gelir değerine, diğer taşınmazlar sürüm değerine göre özgülenir.
b.
Değerin belirlenmesi
Madde 658- Mirasçılar özgülenme değeri üzerinde uyuşamazlarsa, bu değer sulh hâkimi tarafından belirlenir.
V.
Tarımsal işletmeler
1. Paylaştırma dışında bırakma
a. Koşulları
Madde 659- (Mülga: 30/4/2014-6537/9 md.)
b. Taşınırların özgülenmesi
Madde 660- (Mülga: 30/4/2014-6537/9 md.)
c. Özgülenmenin
hangi mirasçıya yapılacağı Madde 661-
(Mülga: 30/4/2014-6537/9 md.)
d. Ölüme
bağlı tasarruf ile düzenleme Madde 662- (Mülga: 30/4/2014-6537/9 md.)
e. Ergin olmayan mirasçılar
Madde 663- (Mülga: 30/4/2014-6537/9 md.)
2. Aile malları ortaklığı
a. İstem hakkı
Madde 664- (Mülga: 30/4/2014-6537/9 md.)
b. Ortaklığın sona erdirilmesi
Madde 665- (Mülga: 30/4/2014-6537/9 md.)
3. Diğer
mirasçıların paylarının mirasçı irat senediyle
karşılanması Madde 666- (Mülga: 30/4/2014-6537/9 md.)
4. Yan sınaî işletme
Madde 667- (Mülga: 30/4/2014-6537/9 md.)
5. İşletmenin satılması
Madde 668- (Mülga: 30/4/2014-6537/9 md.)
A. Mirasçılar arasında
ÜÇÜNCÜ
AYIRIM MİRASTA DENKLEŞTİRME
Madde 669- Yasal mirasçılar, mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlararası karşılıksız
kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler.
Mirasbırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek
ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan
kurtarmak ve benzerleri gibi
karşılık almaksızın altsoyuna yapmış
olduğu kazandırmalar, aksi
mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş
olmadıkça, denkleştirmeye tâbidir.
B.
Mirasçılık sıfatının kaybı hâlinde
Madde 670- Mirasın açılmasından önce
veya sonra mirasçılık sıfatını kaybeden mirasçıya
ait geri
verme yükümlülüğü, onun yerini alan mirasçılara, miras paylarında meydana gelen artış
oranında geçer.
C.
Denkleştirme şekli
I. Geri verme veya mahsup
Madde 671- Geri vermekle yükümlü olan mirasçı, dilerse aldığını aynen geri verir;
dilerse payından fazla olsa bile değerini miras payına mahsup ettirir.
Mirasbırakanın
bu kurala aykırı tasarrufları ve mirasçıların tenkise ilişkin hakları saklıdır.
II.
Miras payını aşan kazandırmalar
Madde 672- Yapılan kazandırma miras payını aştığı takdirde mirasçı,
mirasbırakanın bunu kendisine bırakmak
istediğini ispat ederse,
bu fazlalık denkleştirmeye tâbi olmaz. Diğer mirasçıların tenkise ilişkin hakları saklıdır.
III.
Denkleştirme değeri
Madde 673- Denkleştirme, kazandırmanın denkleştirme anındaki değerine göre yapılır.
Yarar ve zarar ile gelir ve giderler hakkında mirasçılar
arasında sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.
D.
Eğitim ve öğrenim giderleri
Madde 674- Çocukların eğitim ve öğrenimi için yapılan giderler
sebebiyle geri verme yükümlülüğü, mirasbırakanın aksini arzu ettiği ispat edilmedikçe, ancak alışılmış ölçüleri
aşan kısım için mevcuttur.
Eğitim ve öğrenimini tamamlamamış olan veya engelliliği
bulunan çocuklara, paylaşmada hakkaniyete
uygun bir ödeme yapılır.33
E.
Hediyeler ve evlenme giderleri
Madde 675- Olağan hediyeler ile evlenme sırasında yapılan geleneğe uygun giderler
denkleştirmeye tâbi değildir.
Altsoy hısımlarının evlenmelerinde, alışılmış ölçüler
içinde yapılan çeyiz giderleri
hakkında denkleştirmeye tâbi tutmama arzusunun bulunduğu asıldır.
33 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle,
bu fıkrada yer alan “sakatlıkları” ibaresi
“engelliliği” şeklinde değiştirilmiştir.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM PAYLAŞMANIN TAMAMLANMASI VE SONUCU
A. Paylaşmanın sonuçlandırılması
I. Paylaşma sözleşmesi
Madde 676- Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi
mirasçıları bağlar.
Paylaşma sözleşmesiyle mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya
bir kısmı üzerindeki elbirliği
mülkiyetinin miras payları oranında
paylı mülkiyete dönüştürülmesini de
kabul edebilirler.
Paylaşma
sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.
II.
Miras payı üzerinde sözleşme
Madde 677- Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras
payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan
sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır.
Bir mirasçının üçüncü kişiyle
yapacağı böyle bir sözleşmenin
geçerliliği, noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Sözleşme bu kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez; sadece paylaşma sonunda
mirasçıya özgülenen
payın kendisine verilmesini isteme
hakkını sağlar.
III.
Mirasın açılmasından önce
yapılan sözleşmeler
Madde 678- Mirasbırakanın katılması veya izni olmaksızın bir mirasçının henüz açılmamış bir miras hakkında
diğer mirasçılar veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmeler geçerli değildir.
Böyle
bir sözleşme gereğince yerine getirilmiş olan edimlerin geri verilmesi istenebilir.
B.
Mirasçıların birbirine karşı sorumluluğu
I. Garanti borcu
Madde 679- Paylaşmanın tamamlanmasından sonra mirasçılar, paylarına düşen mallar
için birbirlerine karşı satım hükümlerine göre
sorumludurlar.
Mirasçılar, paylaşmada her birine özgülenmiş olan
alacakların varlığını birbirlerine karşı
garanti ettikleri gibi; borsaya kayıtlı
olan kıymetli evrak dışında, alacağın
mirasçının hakkına mahsup
edilen miktarı için borçlunun ödeme gücünden adî kefil gibi sorumludurlar.
Garantiye
ve kefalete dayanan dava, paylaşma tarihinin veya daha sonra yerine getirilecek alacaklarda muacceliyet tarihinin
üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
II.
Paylaşma sözleşmesinin
geçersizliği
Madde 680- Borçlar
Kanununun geçersizliğe ilişkin genel hükümleri, paylaşma sözleşmeleri hakkında da uygulanır.
C.
Mirasçıların üçüncü kişilere
karşı sorumluluğu
I. Müteselsil sorumluluk
Madde 681- Mirasçılar, bölünmesine veya nakline alacaklı
tarafından açık veya örtülü
olarak rıza gösterilmemiş olan tereke
borçlarından dolayı, paylaşmadan sonra da bütün malvarlıklarıyla müteselsilen sorumludurlar.
Paylaşmanın gerçekleştiği tarihin veya
daha sonra yerine getirilecek
borçlarda muacceliyet
tarihinin üzerinden beş yıl geçmekle
teselsül sona erer.
II.
Mirasçılara rücu
Madde 682- Paylaşma sözleşmesinde ödenmesi kendisine yükletilmemiş olan bir tereke borcunu veya üzerine aldığı
miktardan fazlasını ödeyen mirasçı, diğer mirasçılara rücu edebilir.
Rücu hakkı, ilk önce, ödenmiş
olan borcu paylaşma
sözleşmesiyle üstlenmiş bulunan mirasçıya karşı kullanılır.
Diğer hâllerde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, mirasçılardan her
biri terekedeki borçları miras payı
oranında ödemekle yükümlüdür.
DÖRDÜNCÜ KİTAP
EŞYA HUKUKU
BİRİNCİ KISIM
MÜLKİYET
BİRİNCİ BÖLÜM
GENEL HÜKÜMLER
A. Mülkiyet hakkının içeriği
Madde 683- Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin
sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma,
yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.
Malik, malını haksız
olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak
davası açabileceği gibi, her
türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.
B.
Mülkiyet hakkının kapsamı
I. Bütünleyici parça
Madde 684- Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur.
Bütünleyici parça, yerel âdetlere göre asıl şeyin temel
unsuru olan ve o şey yok
edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan
ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır.
II.
Doğal ürünler
Madde 685- Bir şeyin maliki, onun ürünlerinin de maliki olur.
Ürünler,
dönemsel olarak elde edilen doğal veya hukukî ürünler ile bir şeyin özgülendiği amaca göre âdetler gereği
ondan elde edilmesi uygun görülen diğer verimlerdir.
Doğal
ürünler asıl şeyden ayrılıncaya kadar onun bütünleyici parçasıdır.
III.
Eklenti
1. Tanım
Madde 686- Bir şeye ilişkin tasarruflar, aksi belirtilmedikçe onun eklentisini
de kapsar. Eklenti, asıl
şey malikinin anlaşılabilen arzusuna
veya yerel âdetlere
göre, işletilmesi,
korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli olarak
özgülenen ve kullanılmasında
birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır.
Eklenti,
asıl şeyden geçici olarak ayrılmakla bu niteliğini kaybetmez.
2. Eklenti sayılmayanlar
Madde 687- Asıl şeye zilyet olan kimsenin sadece geçici olarak kullanması veya tüketmesi için özgülenen ya da asıl şeyin özel niteliği ile
herhangi bir ilişkisi bulunmadan sadece
korunmak, satılmak veya kiraya verilmek üzere onunla birleştirilen şeyler
eklenti sayılmaz.
C.
Birlikte mülkiyet
I. Paylı mülkiyet
1. Genel kurallar
Madde 688- Paylı mülkiyette birden çok kimse,
maddî olarak bölünmüş
olmayan bir şeyin tamamına
belli paylarla maliktir.
Başka
türlü belirlenmedikçe, paylar eşit sayılır.
Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur.
Pay
devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir.
2. Yönetim ve tasarruf
a. Anlaşmalar
Madde 689- Paydaşlar, kendi aralarında oybirliğiyle anlaşarak yararlanma,
kullanma ve yönetime ilişkin
konularda kanun hükümlerinden farklı bir düzenleme yapabilirler. Ancak, böyle bir anlaşmayla paydaşların aşağıdaki
hak ve yetkileri kaldırılamaz ve sınırlandırılamaz:
1. Paylı mülkiyet konusu eşyanın
kullanılabilirliğinin ve değerinin korunması için zorunlu olan yönetim işlerini yapmak ve gerektiğinde mahkemeden
buna ilişkin önlemlerin alınmasını
istemek,
2. Eşyayı bir zarar
tehlikesinden veya zararın
artmasından korumak için derhâl alınması gereken önlemleri bütün paydaşlar
hesabına almak.
Taşınmazlarla ilgili anlaşmalar imzalarının
noterlikçe onaylanması koşuluyla paydaşlardan birinin başvurusu
üzerine tapu kütüğüne şerh verilebilir.
b.
Olağan yönetim işleri
Madde 690- Paydaşlardan her biri olağan yönetim işlerini yapmaya, özellikle küçük onarımları yaptırmaya ve tarımsal
işleri yürütmeye yetkilidir.
Zorunlu ve ivedi işlerin yapılmasına ilişkin kanun
hükümleri saklı kalmak kaydıyla,
paydaşların çoğunlukla alacağı
kararla olağan yönetim
işlerinde yetkiyle ilgili
farklı düzenleme getirilebilir.
c.
Önemli yönetim işleri
Madde 691- İşletme usulünün veya tarım türünün
değiştirilmesi, adî kiraya
veya ürün kirasına ilişkin
sözleşmelerin yapılması veya feshi, toprağın ıslahı gibi önemli yönetim işleri için pay ve paydaş çoğunluğuyla karar verilmesi gerekir.
Olağan yönetim sınırlarını aşan ve paylı malın değerinin
veya yarar sağlamaya
elverişliliğinin korunması için gerekli bakım, onarım ve yapı işlerinde de aynı
çoğunluk aranır.
Pay ve paydaşların eşitliği hâlinde hâkim, paydaşlardan
birinin istemi üzerine bütün
paydaşların menfaatini gözeterek hakkaniyete uygun bir karar verir; gerekli
gördüğü işlerin yapılması için
paydaşlar arasından veya dışarıdan bir kayyım
atayabilir.
d.
Olağanüstü yönetim işleri ve tasarruflar
Madde 692- Paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı
ölçüyü aşan yapı işlerine girişilmesi veya paylı malın tamamı üzerinde tasarruf işlemlerinin yapılması, oybirliğiyle
aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bütün
paydaşların kabulüne bağlıdır.
Paylar üzerinde taşınmaz rehni veya
taşınmaz yükü kurulmuşsa, paydaşlar malın tamamını
benzer haklarla kayıtlayamazlar.
3. Yararlanma, kullanma ve koruma
Madde 693- Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde
paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir.
Uyuşmazlık hâlinde yararlanma ve kullanma şeklini hâkim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının
zaman veya yer itibarıyla
paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir.
Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin
korunmasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir.
4. Giderler ve yükümlülükler
Madde 694- Paylı mülkiyetten doğan veya paylı malı ilgilendiren yönetim giderleri, vergiler ve diğer yükümlülükler, aksine bir hüküm
bulunmadıkça, paydaşlar tarafından payları oranında karşılanır.
Payına düşenden fazlasını ödemiş bulunan paydaş,
diğerlerine payları oranında rücu edebilir.
5. Kararların bağlayıcılığı
Madde 695- Yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda paydaşların yaptıkları düzenleme ve aldıkları kararlar
ile mahkemece verilen
kararlar, sonradan paydaş olan veya pay
üzerinde aynî hak kazanan kimseleri de bağlar.
Taşınmazlarda yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin
kararların sonradan paydaş olan veya pay üzerinde aynî hak kazananları bağlaması için, bunların
tapu kütüğüne şerh edilmesi
gerekir.
6. Paydaşlıktan çıkarma
a. Paydaşın çıkarılması
Madde 696- Kendi tutum ve davranışlarıyla veya malın kullanılmasını
bıraktığı ya da fiillerinden sorumlu olduğu kişilerin tutum ve davranışlarıyla diğer paydaşların tamamına veya bir
kısmına karşı olan yükümlülüklerini ağır biçimde çiğneyen paydaş, bu
yüzden onlar için
paylı mülkiyet ilişkisinin devamını
çekilmez hâle getirmişse,
mahkeme kararıyla paydaşlıktan çıkarılabilir.
Davanın açılması, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, pay
ve paydaş çoğunluğuyla karar
verilmesine bağlıdır.
Hâkim, çıkarma istemini haklı gördüğü takdirde, çıkarılacak
paydaşın payını karşılayacak kısmı
maldan ayırmaya olanak varsa, bu ayırmayı yaparak ayrılan parçanın paylı mülkiyetten çıkarılana özgülenmesine
karar verir.
Aynen ayrılmasına olanak bulunmayan maldaki payın dava
tarihindeki değeriyle kendilerine
devrini isteyen paydaş veya paydaşlar bu istemlerini paydaşlıktan çıkarma
istemi ile birlikte ileri sürmek
zorundadırlar. Hâkim, hüküm vermeden önce re'sen belirleyeceği uygun bir süre
içinde pay değerinin
ödenmesine veya tevdiine
karar verir. Davanın
kabulü hâlinde payın istemde bulunan adına tesciline hükmolunur.
Payı karşılayacak kısım maldan aynen ayrılamaz ve bu payı isteyen paydaş
da bulunmazsa hâkim, davalıya payını devretmesi için bir süre belirler
ve bu süre içinde devredilmeyen payın açık artırmayla satışına karar verir.
Satış kararı, cebrî
icra yoluyla paraya çevirmeye ilişkin hükümler
uyarınca yerine getirilir.
b.
Diğer hak sahiplerinin çıkarılması
Madde 697- Bir paydaşın çıkarılmasına ilişkin hükümler, kıyas yoluyla, pay üzerinde intifa veya diğer bir aynî ya da tapuya şerh edilmiş kişisel
yararlanma hakkı sahipleri hakkında da uygulanır. Ancak, devri caiz olmayan bir hakkın uygun bir tazminat
karşılığında sona ermesine karar verilir.
7. Paylı mülkiyetin sona ermesi
a. Paylaşma istemi
Madde 698- Hukukî bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşlardan her biri malın paylaşılmasını isteyebilir.
Paylaşmayı isteme hakkı, hukukî bir işlemle en çok on
yıllık süre ile sınırlandırılabilir.
Taşınmazlarda paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşmeler, resmî şekle
bağlıdır ve tapu kütüğüne şerh verilebilir.
Uygun
olmayan zamanda paylaşma isteminde bulunulamaz.
b.
Paylaşma biçimi
Madde 699- Paylaşma, malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirilir.
Paylaşma biçiminde uyuşma sağlanamazsa,
paydaşlardan birinin istemi üzerine hâkim,
malın aynen bölünerek paylaştırılmasına, bölünen
parçaların değerlerinin birbirine
denk düşmemesi hâlinde eksik değerdeki parçaya para eklenerek
denkleştirme sağlanmasına karar verir.
Bölme istemi durum ve koşullara
uygun görülmezse ve özellikle paylı
malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine
olanak yoksa, açık artırmayla satışa hükmolunur. Satışın paydaşlar arasında artırmayla yapılmasına karar
verilmesi, bütün paydaşların rızasına bağlıdır.
c.
İntifa hakkı sahibinin durumu
Madde 700- Bir paydaşın kendi payı
üzerinde intifa hakkı kurması hâlinde, diğer
paydaşlardan biri intifa hakkının kurulduğunun kendisine tebliğinden
başlayarak üç ay içinde paylaşma
isteminde bulunursa; satış yoluyla paylaşmada intifa hakkı, buna
ilişkin paya düşecek bedel üzerinde devam eder.
II.
Elbirliği mülkiyeti
1. Kaynakları ve niteliği
Madde 701- Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte
malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.
Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları
olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa
giren malların tamamına yaygındır.
2. Hükümleri
Madde 702- Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir.
Kanunda
veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların
oybirliğiyle karar vermeleri gerekir.
Sözleşmeden
doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz.
Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.
3. Sona ermesi
Madde 703- Elbirliği mülkiyeti, malın devri, topluluğun dağılması veya paylı mülkiyete geçilmesiyle sona erer.
Paylaştırma,
aksine bir hüküm bulunmadıkça, paylı mülkiyet hükümlerine göre yapılır.
İKİNCİ BÖLÜM
TAŞINMAZ MÜLKİYETİ
BİRİNCİ AYIRIM
TAŞINMAZ MÜLKİYETİNİN KONUSU,
KAZANILMASI VE KAYBI
A. Taşınmaz mülkiyetinin konusu
Madde 704- Taşınmaz
mülkiyetinin konusu şunlardır:
1. Arazi,
2. Tapu
kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar,
3. Kat
mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler.
B.
Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması
I. Tescil
Madde 705- Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.
Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma
hâlleri ile kanunda öngörülen diğer
hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin
tasarruf işlemleri yapabilmesi,
mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.
II.
Kazanma yolları 1.Hukukî işlem
Madde 706- Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmî şekilde düzenlenmiş
bulunmalarına bağlıdır.
Ölüme bağlı tasarruflar ve mal
rejimi sözleşmeleri, kendilerine özgü şekillere tâbidir.
2. İşgal
Madde 707- Tapu kütüğüne kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetinin işgal yoluyla kazanılması, ancak kaydının malikin
istemiyle terkin edilmiş olmasına bağlıdır.
Tapuya kayıtlı olmayan
taşınmazlar üzerinde işgal yoluyla mülkiyet
kazanılamaz.
3. Yeni arazi oluşması
Madde 708- Birikme, dolma, toprak
kayması veya kamuya ait suların
yatağında ya da
seviyesinde değişme gibi sebeplerle sahipsiz yerlerde yeniden oluşan
yararlanmaya elverişli arazi Devlete
ait olur.
Devlet,
bu araziyi kamusal bir sakınca bulunmadığı takdirde öncelikle arazisi kayba uğrayana veya bitişik arazi malikine devredebilir.
Toprak parçalarının kendi arazisinden koptuğunu ispat
eden malik, bunları, durumu
öğrendiği tarihten başlayarak bir ve her hâlde oluşumun
gerçekleştiği tarihten başlayarak
on yıl içinde geri alabilir.
4. Arazi kayması
a. Genel olarak
Madde 709- Arazi kayması sınır değişikliğini
gerektirmez.
Arazi kayması
sebebiyle bir taşınmazdan diğerine geçmiş olan arazi parçaları
ve diğer cisimler hakkında
sürüklenen şeylere ve karışmaya ilişkin hükümler uygulanır.
b.
Heyelân
Madde 710- Arazi kaymasının sınır değişikliğine yol açmayacağı ilkesi, yetkili
makamlarca heyelân bölgesi olduğu
belirlenen yörelerde uygulanmaz.
Bu yörelerin belirlenmesi
sırasında yöredeki arazinin yapısı göz önünde
tutulur.
Bir taşınmazın böyle bir yörede
bulunduğu, ilgililere uygun biçimde bildirilir ve tapu kütüğünün
beyanlar sütununa yazılır.
c.
Sınırın yeniden belirlenmesi
Madde 711- Sınır, arazi kayması sebebiyle gerçeği yansıtmıyorsa; ilgili
taşınmaz maliki, sınırın yeniden
belirlenmesini isteyebilir.
Fazlalık
ve eksiklikler denkleştirilir.
5. Kazandırıcı zamanaşımı
a. Olağan zamanaşımı
Madde 712- Geçerli bir hukukî sebep olmaksızın tapu kütüğüne malik olarak
yazılan kişi, taşınmaz üzerindeki
zilyetliğini davasız ve aralıksız olarak on yıl süreyle ve iyiniyetle sürdürürse, onun bu yolla kazanmış olduğu
mülkiyet hakkına itiraz edilemez.
b.
Olağanüstü zamanaşımı
Madde 713- Tapu kütüğünde kayıtlı
olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız
olarak yirmi yıl süreyle ve
malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet
hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.
Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden
anlaşılamayan veya yirmi yıl önce (…)34 hakkında gaiplik kararı verilmiş
bir kimse adına kayıtlı bulunan
taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi
de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet
hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.(31)
Tescil davası, Hazineye
ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılır.
Davanın konusu, mahkemece bir gazete ve bir internet
haber sitesinde ve ayrıca taşınmazın
bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunur.35
Son ilândan başlayarak üç ay içinde yukarıdaki koşulların gerçekleşmediğini ileri sürerek
itiraz eden bulunmaz ya da itiraz
yerinde görülmez ve davacının
iddiası ispatlanmış olursa, hâkim
tescile karar verir. Mülkiyet, birinci
fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği
anda kazanılmış olur.
Davalılar ve itiraz edenler, aynı davada kendi adlarına tescile karar verilmesini isteyebilirler.
Kararda, tescili istenilen taşınmazın niteliği, yeri,
sınırları ve yüzölçümü belirtilir ve
karara, uzmanlarca düzenlenen teknik bilgileri içeren krokisi de eklenir.
Özel
kanun hükümleri saklıdır.
c.
Sürelerin hesabı
Madde 714- Kazandırıcı zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasında, kesilmesinde ve durmasında, Borçlar Kanununun
zamanaşımına ilişkin hükümleri kıyas yoluyla
uygulanır.
6. Sahipsiz yerler ve yararı kamuya ait mallar
Madde 715- Sahipsiz yerler ile yararı kamuya
ait mallar, Devletin
hüküm ve tasarrufu altındadır.
Aksi ispatlanmadıkça, yararı
kamuya ait sular ile kayalar,
tepeler, dağlar, buzullar
gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar,
kimsenin mülkiyetinde değildir ve
hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz.
Sahipsiz
yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi
34 Bu
fıkrada yer alan “… ölmüş
ya da…” kelimeleri Anayasa Mahkemesi’nin 17/3/2011 tarihli ve E.: 2009/58, K.: 2011/52 sayılı Kararıyla
iptal edilmiştir.
35 13/10/2022 tarihli ve 7418 sayılı
Kanunun 28 inci maddesiyle; bu fıkrada yer alan “gazeteyle bir defa” ibaresi “bir gazete ve bir internet
haber sitesinde” şeklinde değiştirilmiştir.
ve
kullanılması özel kanun hükümlerine tâbidir.
III.
Tescili isteme hakkı
Madde 716- Mülkiyetin kazanılmasına esas olacak bir hukukî sebebe dayanarak malikten mülkiyetin kendi adına tescilini
istemek hususunda kişisel hakka sahip olan kimse, malikin kaçınması hâlinde hâkimden, mülkiyetin hükmen
geçirilmesini isteyebilir.
Bir taşınmazın mülkiyetini işgal, miras, kamulaştırma, cebrî icra
veya mahkeme kararına dayanarak
kazanan kişi tescili doğrudan doğruya yaptırabilir.
Bir taşınmazın mülkiyetinde eşler arasındaki mal rejimi dolayısıyla
meydana gelen değişiklikler, eşlerden
birinin istemiyle tapu kütüğüne doğrudan tescil olunur.
C.
Taşınmaz mülkiyetinin kaybı
Madde 717- Taşınmaz mülkiyeti, terkin veya taşınmazın tamamen yok olmasıyla sona erer. Kamulaştırma hâlinde mülkiyetin ne zaman
sona ereceği özel kanunla belirlenir
İKİNCİ AYIRIM
TAŞINMAZ MÜLKİYETİNİN İÇERİĞİ
VE KISITLAMALARI
A. Taşınmaz mülkiyetinin içeriği
I. Kapsam
Madde 718- Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz
katmanlarını kapsar.
Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere
yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
II.
Sınırlar
1. Sınırların belirlenmesi
Madde 719- Taşınmazın sınırları, tapu plânları ve arz üzerindeki sınır işaretleriyle belirlenir.
Tapu
plânları ile arz üzerindeki işaretler birbirini tutmazsa, asıl olan plândaki
sınırdır. Bu kural, yetkili
makamlarca heyelân bölgesi olduğu belirlenen yörelerde uygulanmaz.
2. Sınır belirleme yükümlülüğü
Madde 720- Her arazi maliki, komşusunun istemi üzerine belli olmayan sınırların belirlenmesi için tapu plânlarının düzeltilmesine veya arz üzerine sınır işaretleri konulmasına katkıda bulunmakla yükümlüdür.
3. Sınırlıklar üzerinde paylı mülkiyet
Madde 721- İki taşınmazı birbirinden ayırmaya yarayan duvar, parmaklık, çit gibi sınırlıklar, aksi ispat edilmedikçe,
her iki komşunun paylı malı sayılır.
III.
Arazideki yapılar
1. Arazi ve yapı malzemesi
a. Mülkiyet ilişkisi
Madde 722- Bir kimse kendi arazisindeki yapıda başkasının malzemesini ya da başkasının arazisindeki yapıda
kendisinin veya bir başkasının malzemesini kullanırsa, bu malzeme arazinin bütünleyici parçası olur.
Ancak, sahibinin rızası olmaksızın kullanılmış olan
malzemenin sökülmesi aşırı zarara yol
açmayacaksa, malzeme sahibi, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere bunların
sökülüp kendisine verilmesini isteyebilir.
Aynı koşullar altında arazinin maliki de, rızası
olmaksızın yapılan yapıda kullanılan
malzemenin, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere sökülüp kaldırılmasını isteyebilir.
b.
Tazminat
Madde 723- Malzeme sökülüp alınmazsa arazi maliki, malzeme sahibine uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür.
Yapıyı yaptıran arazi maliki iyiniyetli değilse hâkim,
malzeme sahibinin uğradığı zararın
tamamının tazmin edilmesine karar verebilir.
Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyiniyetli değilse,
hâkimin hükmedeceği miktar bu
malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir.
c.
Arazinin mülkiyetinin malzeme
sahibine verilmesi
Madde 724- Yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazlaysa, iyiniyetli taraf
uygun bir bedel karşılığında yapının
ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme sahibine verilmesini isteyebilir.
2. Taşkın yapılar
Madde 725- Bir yapının başkasına
ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı
yapan malik taşırılan arazi
üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmazın bütünleyici parçası olur.
Böyle bir irtifak
hakkı yoksa, zarar
gören malik taşmayı
öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar
da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyiniyetle yapan kimse, uygun
bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın
bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine
devredilmesini isteyebilir.
3. Üst hakkı
Madde 726- Bir üst irtifakına dayalı olarak başkasına ait bir arazinin altında
veya üstünde sürekli kalmak üzere inşa
edilen yapıların mülkiyeti, irtifak hakkı sahibine ait olur.
Bir
binanın başlı başına kullanılmaya elverişli bağımsız bölümleri üzerinde kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulması,
Kat Mülkiyeti Kanununa tâbidir.
Bağımsız
bölümler üzerinde ayrıca üst hakkı kurulamaz.
4. Mecralar
Madde 727- Su, gaz,
elektrik ve benzerlerinin mecraları,
işletmenin bulunduğu taşınmazın
dışında olsalar bile, aksine bir düzenleme olmadıkça o işletmenin eklentisi
ve işletme malikinin malı sayılır.
Komşuluk hukukunun gerektirdiği hâller dışında bir taşınmazın böyle bir mecra ile aynî hak olarak yüklenmesi, ancak bir
irtifak hakkı kurulması suretiyle olabilir.
İrtifak hakkı, mecra
dışarıdan görülmüyorsa tapu kütüğüne tesciliyle, dışarıdan görülüyorsa
noterce düzenlenecek sözleşmeye dayanılarak
mecranın yapılmasıyla doğar.
5. Taşınır yapılar
Madde 728- Başkasının arazisi üzerinde kalıcı olması amaçlanmaksızın yapılan kulübe, büfe, çardak, baraka ve benzeri
hafif yapılar, bunların malikine aittir.
Bu
tür yapılar, taşınır mal hükümlerine tâbi olur ve tapu kütüğünde gösterilmez.
IV.
Araziye dikilen fidanlar
Madde 729- Bir kimse başkasının fidanını kendi arazisine ya da kendisinin veya bir
üçüncü kişinin fidanını başkasının arazisine dikerse, başkasının malzemesini
kullanarak yapılan yapılara veya
taşınır yapılara ilişkin hükümler bunlar hakkında da uygulanır.
Ağaçlar
ve ormanlar üst hakkına konu olamaz.
V.
Taşınmaz malikinin sorumluluğu
Madde 730- Bir taşınmaz malikinin mülkiyet hakkını bu hakkın yasal
kısıtlamalarına aykırı kullanması sonucunda zarar gören veya zarar
tehlikesi ile karşılaşan kimse, durumun eski
hâline getirilmesini, tehlikenin ve uğradığı zararın giderilmesini dava edebilir.
Hâkim,
yerel âdete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan zararların uygun bir bedelle denkleştirilmesine karar verebilir.
B.
Taşınmaz mülkiyetinin kısıtlamaları
I. Genel olarak
Madde 731-Taşınmaz mülkiyetinin kanundan doğan kısıtlamaları, tapu siciline tescil edilmeksizin etkili olur.
Bu
kısıtlamaların ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi, buna ilişkin
sözleşmenin resmî şekilde
düzenlenmesine ve tapu kütüğüne şerh verilmesine bağlıdır.
Kamu
yararı için konulan kısıtlamalar kaldırılamaz ve değiştirilemez.
II.
Devir hakkının kısıtlamaları
1. Yasal önalım hakkı
a. Önalım hakkı sahibi
Madde 732- Paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz
üzerindeki payını tamamen
veya kısmen üçüncü kişiye satması hâlinde, diğer paydaşlar önalım
hakkını kullanabilirler.
b.
Kullanma yasağı, feragat ve hak
düşürücü süre
Madde 733- Cebrî artırmayla satışlarda önalım hakkı kullanılamaz.
Önalım hakkından feragatin resmî şekilde yapılması ve
tapu kütüğüne şerh verilmesi gerekir.
Belirli bir satışta önalım hakkını kullanmaktan vazgeçme, yazılı şekle tâbidir
ve satıştan önce veya sonra yapılabilir.
Yapılan
satış, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilir.
Önalım
hakkı, satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her hâlde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer.
c.
Kullanılması
Madde 734- Önalım hakkı, alıcıya karşı dava açılarak kullanılır.
Önalım hakkı sahibi,
adına payın tesciline
karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hâkim
tarafından belirlenen süre içinde hâkimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür.
2. Sözleşmeden doğan önalım hakkı
Madde 735- Tapu kütüğüne şerh verilen sözleşmeden doğan önalım hakkı, şerhte belirtilen sürede ve belirtilen koşullara göre her malike karşı kullanılabilir. Kütükte
koşullar belirtilmemişse taşınmazın üçüncü kişiye satışındaki koşullar
esas alınır.
Şerhin
etkisi her durumda, şerhin verildiği tarihin üzerinden on yıl geçmekle sona erer.
Yasal
önalım hakkının kullanılmasına ve vazgeçmeye ilişkin hükümler sözleşmeden doğan önalım hakkında da uygulanır.
3. Alım ve geri alım hakları
Madde 736- Tapu kütüğüne şerh verilen alım ve geri alım hakları,
şerhde belirtilen süre içinde her malike karşı kullanılabilir.
Şerhin
etkisi, her durumda, şerhin verildiği tarihin üzerinden on yıl geçmekle sona erer.
III.
Komşu hakkı
1. Kullanma biçimi
Madde 737- Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini
sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla
yükümlüdür.
Özellikle, taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel
âdete göre komşular arasında hoş
görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü
veya sarsıntı yaparak rahatsızlık
vermek yasaktır.
Yerel âdete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye
ilişkin haklar saklıdır.
2. Kazı ve yapılar
a. Kural
Madde 738- Malik,
kazı ve yapı yaparken komşu taşınmazlara, onların topraklarını sarsmak veya
tehlikeye düşürmek ya da üzerlerindeki
tesisleri etkilemek suretiyle zarar vermekten kaçınmak
zorundadır.
Komşuluk hukuku kurallarına aykırı yapılar hakkında
taşkın yapılara ilişkin
hükümler uygulanır.
b.
Özel kurallar
Madde 739- Kazı ve yapılarda uyulması gerekli kurallar özel kanunlarla belirlenir.
3. Bitkiler
a. Kural
Madde 740- Komşunun arazisine taşarak zarar veren dal ve kökler, onun istemi üzerine uygun bir süre içinde
kaldırılmazsa, komşu bu dal ve kökleri kesip kendi mülkiyetine geçirebilir.
Ekilmiş veya üzerine yapı yapılmış arazisine dalların taşmasına
katlanan komşu, bu dallarda yetişen
meyvaları toplama hakkına sahip olur.
Komşu
ormanlar hakkında bu hükümler uygulanmaz.
b.
Özel kurallar
Madde 741- Komşu taşınmaz maliklerinin bitki dikerken uymak zorunda oldukları kurallar özel kanunlarla belirlenir.
4. Doğal olarak akan su
Madde 742- Taşınmaz maliki, üst taraftaki araziden
kendi arazisine doğal olarak akan suların ve özellikle yağmur, kar ve
tutulmamış kaynak sularının akışına katlanmak
zorundadır.
Komşulardan
hiçbiri bu suların akışını diğerinin zararına
değiştiremez.
Üstteki
arazi maliki, alt taraftaki taşınmaza gerekli olan suyu, ancak kendi taşınmazı için zorunlu olduğu ölçüde tutabilir.
5. Fazla suyun akıtılması
Madde 743- Bir arazinin suyu öteden beri alt taraftaki araziye doğal bir
şekilde akmakta ise, alt taraftaki
arazi maliki, üst taraftaki araziden fazla suyun boşaltılması sırasında da bu suları tazminat isteme hakkı olmaksızın
kabul etmek zorundadır.
Alt taraftaki arazi maliki boşaltma
dolayısıyla akan sulardan
zarar görmekte ise, gideri
üstteki arazi malikine ait olmak üzere, kendi
arazisinde yapılacak mecrayla
suyun akıtılmasını isteyebilir.
Bataklıkların
kurutulması hakkındaki özel kanun hükümleri
saklıdır.
6. Mecra geçirilmesi
a. Katlanma yükümlülüğü
Madde 744- Her taşınmaz maliki, uğrayacağı zararın tamamının önceden ödenmesi koşuluyla, su yolu, kurutma
kanalı, gaz ve benzerlerine ait boruların, elektrik hat ve kablolarının, başka yerden geçirilmesi olanaksız veya aşırı ölçüde
masraflı olduğu takdirde,
kendi arazisinin altından
veya üstünden geçirilmesine katlanmakla yükümlüdür.
Mecra geçirilmesinin kamulaştırma kurallarına bağlı olması hâlinde, bu Kanunun mecralara ilişkin
komşuluk hükümleri uygulanmaz.
Mecrayı
geçirme hakkı, hak sahibinin istemi üzerine ve giderleri ödemesi koşuluyla tapu kütüğüne tescil edilir.
b.
Yükümlü taşınmaz malikinin
menfaatinin korunması
Madde 745- Yükümlü taşınmaz maliki, kendi menfaatinin hakkaniyete uygun bir biçimde gözetilmesini isteyebilir.
Arazinin üzerinden geçecek mecralarda olağanüstü
durumlar varsa malik, bu mecraların
üzerinden geçirileceği arazi parçasının uygun bir kısmının,
zararını tam olarak karşılayacak bir bedelle satın alınmasını isteyebilir.
c.
Durumun değişmesi
Madde 746- Durum değişirse, yükümlü taşınmaz maliki, mecranın kendi yararına olarak başka bir yere nakledilmesini isteyebilir.
Yer
değiştirme giderleri, kural olarak mecra hakkı sahibine aittir.
Özel
durumlar haklı gösterdiği takdirde, taşınmaz maliki de giderlerin uygun bir kısmına katılmakla yükümlü tutulabilir.
7. Geçit hakları
a. Zorunlu geçit
Madde 747- Taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan
malik, tam bir bedel karşılığında bir
geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir.
Bu
hak, ilk önce kendisinden bu geçidin istenmesi önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun düşen komşuya karşı ve daha
sonra bundan en az zarar görecek olana karşı
kullanılır.
Zorunlu
geçit iki tarafın menfaati gözetilerek belirlenir.
b.
Diğer geçit hakları
Madde 748- Taşınmaz malikinin taşınmazını işletme veya iyileştirme ya da taşınmazı üzerinde yapı yapma amacıyla
komşu taşınmaza geçici olarak girme hakkı ile tarla yolu, hayvan sulama yolu, kış geçidi,
tomruk kaydırma yolu ve oluğu ve bunlara
benzer diğer geçitler
özel kanun hükümlerine tâbidir.
Özel
kanun hükmü yoksa yerel âdet uygulanır.
Doğrudan doğruya kanundan kaynaklanan geçit hakları,
tapu kütüğüne tescil edilmeksizin
doğar. Ancak, bunlardan sürekli nitelikte olanlar beyanlar sütununda gösterilir.
8. Sınırlıklar
Madde 749- Sınırlıklar
üzerinde paylı mülkiyete ilişkin hükümler saklı kalmak üzere; her
arazi maliki, taşınmazının sınırının çit veya duvar gibi sınırlıklarla çevrilmesi için yapılan giderleri karşılar.
Arazinin sınırlıklarla çevrilmesi yükümlülüğü ve
biçimine ilişkin özel kanun hükümleri
saklıdır.
9. Katılma yükümlülüğü
Madde 750- Her taşınmaz maliki, komşuluk hukukundan doğan yetkilerin kullanılması için gerekli işlere ve
bunların giderlerine, kendi yararlanması oranında katılmakla yükümlüdür.
IV.
Başkasının arazisine girme hakkı
1. Orman ve mer'aya girme
Madde 751- Yetkili
makamlar tarafından bitki örtüsünü korumak amacıyla yasaklanmadıkça, herkes başkasının
orman ve mer'asına girebilir ve oralarda yetişen
yabanî meyve, mantar ve benzeri şeyleri,
yerel âdetlerin izin verdiği ölçüde
toplayıp alabilir.
Avlanmak ve
balık tutmak için
başkasının arazisine girme,
özel kanun hükümlerine
tâbidir.
2. Sürüklenen şeyler ile benzerlerinin
alınması
Madde 752- Su, rüzgâr, çığ veya diğer doğal güçlerin etkisiyle ya da rastlantı sonucunda başkasının arazisine sürüklenen
veya düşen şeyler ile buraya giren büyük ve küçük baş hayvan, arı oğulu, kanatlı hayvan
ve balık gibi hayvanların hak sahipleri tarafından aranıp alınmasına,
arazi maliki izin vermek zorundadır.
Arazi maliki, bu yüzden uğradığı zararın
denkleştirilmesini istemek ve denkleştirme bedeli kendisine
ödeninceye kadar o şeyleri hapsetmek hakkına
sahiptir.
3. Zorunluluk hâlinde
Madde 753- Bir kimse kendisini veya başkasını tehdit eden bir zararı veya o
anda mevcut bir tehlikeyi
ancak başkasının taşınmazına müdahale ile önleyebilecek ve bu zarar ya da tehlike taşınmaza müdahaleden doğacak
zarardan önemli ölçüde büyük ise, malik buna katlanmak
zorundadır.
Malik, bu yüzden uğradığı
zarar için hakkaniyete uygun bir denkleştirme bedeli
isteyebilir.
V.
Kamu hukuku kısıtlamaları
1. Genel olarak
Madde 754- Taşınmaz
mülkiyeti hakkının kamu yararı için kısıtlanması,
özellikle yapı, yangın,
doğal afetler ve sağlıkla ilgili
kolluk hizmetlerine; orman ve yollara, deniz ve göl kıyılarındaki ana ve tali yollara sınır işaretleri ve nirengi
noktaları konulmasına; toprağın iyileştirilmesine
veya bölünmesine, tarım topraklarının veya
yapıya özgü arsaların birleştirilmesine;
eski eserler, doğal güzellikler, manzaralar, seyirlik noktaları ve ender doğa anıtları ile içmeler, ılıcalar, maden
ve kaynak sularının korunmasına ilişkin
mülkiyet kısıtlamaları, özel kanun hükümlerine tâbidir.
2. Toprağın iyileştirilmesi
Madde 755- Su yollarını düzeltme, sulama, bataklık yerlerini kurutma, yol açma, orman yetiştirme, arazileri toplulaştırma
gibi iyileştirme işleri, ancak ilgili maliklerin ortak girişimleriyle yapılabilecekse, arazinin yarısından fazlasına
sahip bulunmak koşuluyla maliklerin üçte ikisinin
bu yolda karar vermeleri gerekir.
Diğer malikler de bu karara uymak zorundadır. Alınan karar, tapu
kütüğünün beyanlar sütununda gösterilir.
Bu
konulara ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.
C.
Kaynak ve yeraltı suları
I. Mülkiyet ve irtifak hakkı
Madde 756- Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile
birlikte kazanılabilir.
Başkasının arazisinde bulunan
kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak
hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak,
onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz.
Arazi maliklerinin yeraltı
sularından yararlanma biçimi
ve ölçüsüne ilişkin
özel kanun hükümleri saklıdır.
II.
Kaynaklara zarar verilmesi
1. Tazminat
Madde 757- Önemli ölçüde yararlanılan veya Önemli ölçüde yararlanılan veyan> kaynakları veya kuyuları kazı, yapı veya benzeri faaliyetler yüzünden kısmen olsun keserek ya da kirleterek
malikine veya onda hak sahibi
olana zarar veren kimse, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar kasten veya ihmal yoluyla verilmemişse ya da zarar görenin de kusuru varsa hâkim, tazminatın gerekip gerekmediğini,
gerekiyorsa miktar ve türünü takdir eder.
2. Eski duruma getirme
Madde 758- Bir taşınmazda oturmak,
onu işletmek veya bir yerin içme ya da kullanma
suyunu sağlamak için gerekli olan kaynaklar kesilir
ve kirletilirse, kaynağın
olabildiği ölçüde eski duruma
getirilmesi istenebilir.
Bunlar
dışında eski duruma getirme, ancak özel hâller haklı gösterdiği takdirde istenebilir.
III.
Aynı yataktan beslenen kaynaklar
Madde 759- Değişik maliklere ait komşu kaynaklar, ortak bir ana kaynaktan beslenmekte ise maliklerden her biri, bu kaynakların birlikte tutulmasını ve suyun hak sahiplerine o zamana
kadarki yararlanmaları oranında dağıtılmasını
isteyebilir.
Hak
sahipleri, ortak tesis masraflarını yararlanmaları oranında üstlenirler.
Birinin karşı çıkması hâlinde, hak sahiplerinden her
biri, diğer kaynaklardaki su azalacak
olsa bile, kendi kaynağındaki suyun tutulup akıtılması için gerekli işleri
yapabilir ve kendi kaynağına gelen suyun miktarı
bu işler sonunda çoğaldığı takdirde,
ancak bu çoğalma
oranında bir bedel vermekle yükümlü olur.
IV.
Özel kanun hükümleri ve yerel âdet
Madde 760- Özel mülkiyete tâbi arazide bulunan kaynak, kuyu veya derelerden komşuların ve diğer kişilerin
su içme, su alma veya hayvan sulama ya da benzer yollarla yararlanmaları özel kanun hükümlerine tâbidir. Özel
kanun hükmü yoksa yerel âdet uygulanır.
V.
Zorunlu su
Madde 761- Evi, arazisi veya işletmesi için gerekli sudan yoksun olup, bunu
aşırı zahmet ve gidere katlanmaksızın
başka yoldan sağlayamayan taşınmaz maliki, komşusundan, onun ihtiyacından fazla olan suyu tam bir bedel karşılığında
almasını sağlayacak bir irtifak kurulmasını
isteyebilir.
Zorunlu su irtifakının kurulmasında öncelikle kaynak sahibinin
menfaati gözetilir. Durum değişirse,
kurulmuş irtifak hakkının değiştirilmesi veya kaldırılması istenebilir.
A.
Konusu
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TAŞINIR MÜLKİYETİ
Madde 762- Taşınır mülkiyetinin konusu, nitelikleri itibarıyla taşınabilen
maddî şeyler ile edinmeye elverişli
olan ve taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen doğal güçlerdir.
B.
Kazanılması
I. Mülkiyetin nakli
1. Zilyetliğin devri
Madde
763- Taşınır mülkiyetinin nakli için
zilyetliğin devri gerekir.
Bir taşınırın zilyetliğini iyiniyetle ve malik olmak
üzere devralan kimse, devredenin
mülkiyeti devir yetkisi olmasa bile, zilyetlik
hükümlerine göre kazanmanın korunduğu hâllerde
o şeyin maliki olur.
2. Mülkiyetin saklı tutulması
a. Genel olarak
Madde 764- Başkasına
devredilen bir malın mülkiyetinin saklı tutulması
kaydı, ancak resmî şekilde yapılacak
sözleşmenin devralanın yerleşim yeri noterliğinde özel siciline kaydedilmesiyle
geçerli olur.
Hayvan
satışlarında mülkiyeti saklı tutma sözleşmesi
yapılamaz.
b.
Taksitle satış
Madde 765- Taksitle
mal satan kimse, bu satımlara ilişkin
özel hükümlere uymak koşuluyla, mülkiyeti saklı
tutma sözleşmesine dayanarak, sattığı
malın geri verilmesini isteyebilir.
3. Hükmen teslim
Madde 766- Bir taşınırın mülkiyetini nakleden kimse özel bir hukukî ilişkiye
dayanarak o şeyin zilyetliğini
korursa, mülkiyet teslimsiz geçmiş olur. Ancak, bu işlem üçüncü kişileri zarara sokmak veya taşınır rehni
kurallarından kurtulmak için yapılmışsa, mülkiyetin nakli sonuç doğurmaz.
Böyle
bir amaç güdülüp güdülmediğini hâkim takdir
eder.
II.
Sahiplenme
1. Sahipsiz şeyler
Madde 767- Sahipsiz bir taşınırı malik olmak iradesiyle zilyetliğine geçiren
kimse, onun maliki olur.
2. Sahipsiz duruma gelen hayvanlar
Madde 768- Tutulan av hayvanları, yeniden serbest kalır ve sahipleri onları gecikmeksizin ve ara vermeksizin aramaz ve tekrar tutmak
için uğraşmazsa, sahipsiz
duruma gelirler.
Ehlileştirilmiş hayvanlar tekrar vahşileşir ve sahiplerine dönmezlerse, sahipsiz duruma gelirler.
Arı
oğulu başkasının taşınmazına uçmuş olmakla sahipsiz duruma gelmez.
III.
Bulunmuş eşya
1. Arama ve ilân
Madde 769- Kaybedilmiş bir şeyi bulan kimse, malın sahibine, sahibini
bilmiyorsa kolluk kuvvetlerine, köylerde muhtara bildirmek veya araştırma
yapmak ve gerektiğinde ilân etmek
zorundadır.
Bulunan şey önemli ölçüde değerli ise, her hâlde kolluk
kuvvetlerine veya muhtara bildirmek gerekir.
Oturulan bir evde veya işyerinde
ya da kamu hizmeti görülen yerde bir şey bulan kimse, bunu o yer sahibine veya kiracıya ya da kamu hizmeti görülen yerde denetim
ve gözetim ile görevli olanlara
teslim etmek zorundadır.
2. Koruma ve satma
Madde 770- Bulunan
şeyin özenle korunması gerekir.
Korunması aşırı gideri
gerektirir veya çabuk bozulabilir bir nitelik taşır
ya da kolluk kuvvetleri
veya kamu kurumu tarafından bir yıldan fazla saklanmış olursa, bulunan şey satılabilir. Satış, gerektiğinde önceden
ilân edilerek açık artırma yoluyla yapılır.
Satış
bedeli, bulunan şeyin yerine geçer.
3. Mülkiyetin kazanılması, geri verme
Madde 771- Bulunan şeyin maliki, ilân veya kolluk kuvvetlerine ya da muhtara bildirme tarihinden başlayarak beş yıl içinde ortaya çıkmazsa; bulan kimse, yükümlülüklerini yerine getirmiş olmak koşuluyla o şeyin
mülkiyetini kazanır.
Bulunan şey malikine geri verilirse, bulan kimse yaptığı
giderlerin ödenmesini ve uygun bir
ödül verilmesini isteyebilir.
Kaybedilmiş şey oturulan bir evde veya
işyerinde ya da kamu
hizmeti görülen yerde bulunmuşsa; o yerin sahibi, kiracı veya
kurum, o şeyi bulan sayılır. Ancak bunlar ödül isteyemezler.
4. Define
Madde 772- Bulunmalarından çok zaman önce gömülmüş
veya saklanmış olduğu ve
duruma göre artık malikinin bulunmadığı kesin olarak anlaşılan değerli şeyler,
define sayılır.
Bilimsel
değer taşıyan eşyaya ilişkin hükümler saklı kalmak üzere define, içinde bulunduğu taşınmaz veya taşınır
malın malikinin olur.
Defineyi
bulan kimse, değerinin yarısını aşmamak üzere uygun bir ödül isteyebilir.
5. Bilimsel değeri olan eşya
Madde 773- Bilimsel değeri olan sahipsiz doğal şeyler ile eski eserlerin bulunması hâlinde özel kanun hükümleri uygulanır.
IV.
Düşen veya sürüklenen şeyler
Madde 774- Su, rüzgâr, çığ veya diğer doğal güçlerin etkisiyle veya rastlantı sonucunda taşınır mallar veya hayvanlar
kimin egemenlik alanına girerse, o kimse kaybolan eşyayı bulanın haklarına sahip ve yükümlülüklerine tâbi olur.
Başkasının
kovanına göçen arı oğulu, bir bedel ödenmesi gerekmeksizin kovan malikinin
olur.
V.
İşleme
Madde 775- Bir kimse başkasına ait bir şeyi işler veya başka bir şekle sokarsa,
emeğin değerinin o şeyin değerinden fazla olması hâlinde, yeni şey
işleyenin, aksi hâlde malikin olur.
İşleyen iyiniyetli değilse, emeğin değeri
işlenen şeyin değerinden daha fazla olsa bile
hâkim, yeni şeyi malike bırakabilir.
Tazminat
ve sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakları
saklıdır.
VI.
Karışma ve birleşme
Madde 776- Birden çok kişinin
taşınır malları önemli bir zarara uğratılmadan veya aşırı
bir emek ve para harcanmadan ayrılmayacak şekilde birbiriyle birleşmiş veya
karışmışsa o kişiler, yeni şey üzerinde kendi
taşınırlarının birleşme veya karışma zamanındaki değerleri oranında paylı mülkiyete sahip olurlar.
Bir
taşınır diğer bir taşınırla onun ikincil nitelikte bütünleyici parçası olacak şekilde
karışır veya birleşirse; eşyanın tamamı, ana parçanın malikine ait olur.
Tazminat
ve sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakları
saklıdır.
VII.
Kazandırıcı zamanaşımı
Madde 777- Başkasının taşınır bir malını davasız ve aralıksız
beş yıl iyiniyetle ve malik
sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kimse, zamanaşımı yoluyla o taşınırın maliki olur.
Zilyetliğin irade
dışı kaybedilmesi hâlinde
zilyet, bir yıl içinde
eşyayı ele geçirir
veya açacağı bir dava yoluyla onu yeniden elde ederse kazandırıcı
zamanaşımı kesilmiş olmaz.
Kazandırıcı
zamanaşımı süresinin hesaplanmasında, kesilmesinde ve durmasında Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin
hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.
C.
Kaybedilmesi
Madde 778- Taşınır mülkiyeti, malik tarafından terk edilmedikçe veya başkası tarafından kazanılmadıkça yalnız
zilyetliğin kaybıyla sona ermez.
İKİNCİ KISIM SINIRLI AYNÎ HAKLAR
BİRİNCİ BÖLÜM
İRTİFAK HAKLARI VE TAŞINMAZ YÜKÜ
A. Konusu
BİRİNCİ AYIRIM TAŞINMAZ LEHİNE İRTİFAK HAKKI
Madde 779- Taşınmaz lehine irtifak hakkı, bir taşınmaz üzerinde diğer bir taşınmaz
lehine konulmuş bir yük olup, yüklü taşınmazın malikini mülkiyet hakkının
sağladığı bazı yetkileri kullanmaktan kaçınmaya veya yararlanan taşınmaz malikinin yüklü
taşınmazı belirli şekilde
kullanmasına katlanmaya mecbur kılar.
Yapma borçları, irtifaka
başlı başına konu olamaz;
ona ancak yan edim olarak bağlanabilir.
B.
Kurulması ve sona ermesi
I. Kurulması
1. Tescil
Madde 780- İrtifak hakkının kurulması için tapu kütüğüne tescil şarttır.
İrtifak
hakkının kazanılmasında ve tescilinde, aksi öngörülmüş olmadıkça taşınmaz mülkiyetine ilişkin hükümler uygulanır.
İrtifak hakkının zamanaşımı yoluyla kazanılması,
ancak mülkiyeti bu yolla elde edilebilecek
taşınmazlarda mümkündür.
2. Sözleşme
Madde 781- İrtifak hakkının kurulmasına ilişkin sözleşmenin geçerli olması, resmî şekilde düzenlenmesine bağlıdır.
3. Kendi taşınmazı üzerinde irtifak hakkı
Madde 782- Malik kendisine ait iki taşınmazdan biri üzerinde diğerinin
lehine irtifak hakkı kurabilir.
II.
Sona ermesi
1. Genel olarak
Madde 783- İrtifak hakkı, tescilin terkini veya yüklü ya da yararlanan taşınmazın yok olmasıyla sona erer.
2. Her iki taşınmaza aynı kimsenin malik olması
Madde 784- Yüklü ve yararlanan taşınmazlara aynı kimse
malik olursa, bu kişi, irtifak hakkını terkin ettirebilir.
Terkin
edilmedikçe irtifak, aynî hak olarak varlığını
sürdürür.
3. Mahkeme kararı
Madde 785- Lehine irtifak kurulan taşınmaz için bu hakkın sağladığı hiç bir yarar kalmamışsa, yüklü taşınmazın maliki
bu hakkın terkinini isteyebilir.
Yüküne oranla çok az yarar sağlayan bir irtifak hakkının, bedel
karşılığında kısmen veya tamamen
terkini istenebilir.
C.
Hükümleri
I. Kapsamı
1. Genel olarak
Madde 786- İrtifak
hakkı sahibi, hakkının
korunması ve kullanılması
için gerekli olan önlemleri
alabilir; ancak, hakkını yüklü
taşınmazın malikine en az zarar verecek biçimde kullanmak
zorundadır.
Yüklü
taşınmazın maliki, irtifak hakkının kullanılmasını engelleyecek ya da zorlaştıracak
davranışlarda bulunamaz.
2. Tescile göre
Madde 787- İrtifaktan doğan yetki ve yükümlülükleri açıkça belirlediği ölçüde tescil, irtifakın kapsamını belirlemede
esas oluşturur.
Tescilden açıkça anlaşılmadığı hâllerde kapsam, tescilin
sınırları içinde, irtifak hakkının
kazanılma sebebine veya uzun süreden beri davasız ve iyiniyetle kullanılış
biçimine göre belirlenir.
3. İhtiyaçların değişmesi
Madde 788- Yararlanan taşınmazın ihtiyaçlarındaki değişiklik, yüklü taşınmazın irtifaktan doğan yükünü ağırlaştıramaz.
4. Özel kanun hükümleri ve yerel âdet
Madde 789- Tarla yolu, yaya veya araba geçidi gibi geçit hakları
ile hayvan otlatma, hayvan sulama, tarlalara veya
arklara su alma hakları ve benzeri hakların kapsamını belirlemede taraflar arasındaki anlaşma veya özel kanun
hükümleri, yoksa yerel âdet uygulanır.
II.
Bakım giderleri
Madde 790- İrtifak hakkının kullanılması için gerekli tesislerin bakımı, yararlanan taşınmaz malikine aittir.
Tesisler yüklü taşınmazın malikine de yararlı ise,
bunların bakım giderlerine her iki malik
yararları oranında katılır.
III.
Değişiklikler
1. İrtifak hakkının ilişkin
olduğu yerin değiştirilmesi
Madde 791- İrtifak hakkı yüklü taşınmazın yalnız belli bir kısmının kullanılması koşuluyla kurulmuşsa, bu
taşınmazın maliki, menfaatini ispat etmek ve giderleri üstlenmek kaydıyla; irtifakın, hakkın kullanılmasını
güçleştirmeyecek biçimde taşınmazın başka bir
yerine naklini isteyebilir.
İrtifak hakkının kullanılacağı yer tapu kütüğünde
belirtilmiş olsa bile yüklü taşınmaz maliki
bu yetkiyi kullanabilir.
Mecraların bir yerden başka bir yere naklinde komşuluk hukuku kuralları da göz önünde
tutulur.
2. Bölünme
a. Yararlanan taşınmazın
bölünmesi
Madde 792- Yararlanan taşınmazın parsellere bölünmesi hâlinde kural, irtifak hakkının her parsel yararına devam etmesidir.
Ancak, durum
ve koşullara göre irtifak hakkı yalnız bir parselin yararına kullanılabiliyorsa, yüklü taşınmazın
maliki diğer parseller için irtifak hakkının terkinini isteyebilir.
Tapu sicil memuru,
bu istemi irtifak
hakkı sahibine bildirir
ve onun bir ay içinde
itiraz etmemesi hâlinde irtifak hakkını terkin eder.
b.
Yüklü taşınmazın bölünmesi
Madde 793- Yüklü taşınmazın parsellere bölünmesi hâlinde kural, irtifak hakkının her parsel üzerinde devam etmesidir.
Ancak, irtifak hakkı belirli parseller üzerinde
kullanılmıyorsa, durum ve koşullara göre de
kullanılamayacaksa, bu parsellerin maliklerinden her biri, kendi taşınmazı
üzerindeki irtifak hakkının terkinini isteyebilir.
Tapu sicil memuru, bu istemi irtifak
hakkı sahibine bildirir
ve onun bir ay içinde
itiraz etmemesi hâlinde irtifak hakkını terkin eder.
İKİNCİ AYIRIM
İNTİFA HAKKI VE DİĞER İRTİFAK HAKLARI
A. İntifa hakkı
I. Konusu
Madde 794- İntifa hakkı, taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir malvarlığı üzerinde kurulabilir.
Aksine düzenleme
olmadıkça bu hak, sahibine, konusu
üzerinde tam yararlanma yetkisi
sağlar.
II.
Kurulması
Madde 795- İntifa hakkı, taşınırlarda zilyetliğin devri, alacaklarda alacağın devri, taşınmazlarda tapu kütüğüne tescil
ile kurulur.
Taşınır
ve taşınmazlarda intifa hakkının kazanılması ve tescilinde, aksine düzenleme olmadıkça, mülkiyete ilişkin
hükümler uygulanır.
Taşınmaz
üzerindeki yasal intifa hakkı tapu kütüğüne tescil edilmemiş olsa bile, durumu bilenlere karşı ileri sürülebilir.
Tescil edilmiş ise, herkese karşı ileri sürülebilir.
III.
Sona ermesi
1. Sona erme sebepleri
Madde 796- İntifa hakkı, konusunun tamamen yok olması ve taşınmazlarda tescilin terkini; yasal intifa hakkı,
sebebinin ortadan kalkması ile sona erer.
Sürenin
dolması veya hak sahibinin vazgeçmesi ya da
ölümü gibi diğer sona erme
sebepleri, taşınmazlarda malike terkini isteme yetkisi verir.
2. Süresi
Madde 797- İntifa hakkı, gerçek kişilerde hak sahibinin ölümü; tüzel kişilerde kararlaştırılan sürenin dolması,
süre kararlaştırılmamışsa kişiliğin ortadan kalkmasıyla sona erer.
Tüzel
kişilerin intifa hakkı, en çok yüz yıl devam
edebilir.
3. Harap olma veya kamulaştırma
Madde 798- Malik, yararlanılamayacak derecede harap olan intifa konusu malı yararlanılacak hâle getirmekle
yükümlü değildir; getirirse intifa hakkı yeniden kurulmuş olur.
Sigorta
ve kamulaştırma gibi durumlarda intifa hakkı, hakkın konusu yerine geçen karşılık üzerinde devam eder.
4. Geri verme
a. Yükümlülük
Madde 799- İntifa hakkı sona erince hak sahibi, hakkın konusu olan malı malike geri vermekle yükümlüdür.
b.
Sorumluluk
Madde 800- İntifa hakkı sahibi, zararın kendi kusurundan ileri gelmediğini ispat etmedikçe, malın yok olmasından
veya değerinin azalmasından sorumludur.
İntifa
hakkı sahibi, yararlanması için gerekli olmadığı hâlde tükettiği şeyleri tazmin etmekle yükümlüdür.
İntifa
hakkı sahibi, malın olağan kullanılması sonucunda meydana gelen değer azalmalarından sorumlu değildir.
c.
Giderler
Madde 801- İntifa hakkı sahibi, yükümlü olmadığı hâlde yaptığı giderler,
yenilemeler ve eklemeler için, hak
sona erdiğinde, vekâletsiz iş görme hükümleri uyarınca tazminat isteyebilir.
Malikin tazminat vermekten kaçınması hâlinde intifa hakkı
sahibi, yaptığı eklemeleri, malı eski hâline getirmek kaydıyla söküp alabilir.
5. Zamanaşımı
Madde 802- Geri verme anında malik ve intifa hakkı sahibi tarafından ileri sürülebilecek bütün istem hakları, bu
andan başlayarak bir yıl geçmekle zamanaşımına
uğrar.
IV.
İntifa hakkının hükümleri
1. İntifa hakkı sahibinin hakları
a. Genel olarak
Madde 803- İntifa hakkı sahibi, hakkın konusu olan malı zilyetliğinde bulundurma, yönetme, kullanma ve ondan
yararlanma yetkilerine sahiptir.
İntifa hakkı sahibi, bu yetkilerini kullanırken
iyi bir yönetici gibi özen göstermek zorundadır.
b.
Doğal ürünler
Madde 804- İntifa hakkı süresi içinde
olgunlaşan doğal ürünler,
intifa hakkı sahibine aittir.
Ekimi veya dikimi yapan malik veya intifa hakkı sahibi, olgunlaşan ürünleri toplayan
diğer taraftan, yaptığı giderler için ürünün değerini aşmamak üzere uygun bir
bedel isteyebilir.
Nitelikleri itibarıyla malın doğal verimi veya ürünü sayılmayan
bütünleyici parçaları malike aittir.
c.
Faizler
Madde 805- İntifa hakkına konu olan sermayenin faizleri ve diğer dönemsel gelirleri, daha geç muaccel olsalar bile, intifa hakkının başladığı
tarihten sona erdiği tarihe kadar intifa hakkı sahibine ait olur.
d.
Hakkın kullanılmasının devri
Madde 806- Sözleşmede aksine hüküm
yoksa veya durum ve koşullardan hak sahibince şahsen kullanılması gerektiği anlaşılmıyorsa, intifa hakkının kullanılması başkasına devredilebilir.
Bu
takdirde malik, haklarını, devralana karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.
2. Malikin hakları
a. Gözetim
Madde 807- Malik, hakkın konusu olan malın hukuka aykırı ya da niteliğine uygun düşmeyen kullanılış biçimine itiraz edebilir.
b.
Güvence isteme
Madde 808- Haklarının tehlikeye düştüğünü ispat eden malik, intifa hakkı sahibinden güvence isteyebilir.
İntifa
hakkının konusu tüketilebilen şey veya kıymetli evrak ise, malik tehlikenin ispatına gerek olmaksızın teslimden önce
de güvence isteyebilir.
Kıymetli
evrakın güvenilir bir yere tevdi edilmesi güvence yerine geçer.
c.
Bağışlamada güvence
Madde 809- İntifa hakkı kendisinde kalmak üzere yapılan bağışlamalarda bağışlayandan güvence istenemez.
d.
Güvence verilmemesinin sonuçları
Madde 810- İntifa hakkı sahibi, kendisine tanınan uygun süre içinde güvence göstermez veya hakkın konusu olan malı
malikin itiraz etmesine rağmen hukuka aykırı şekilde kullanmaya devam ederse; sulh hâkimi, yeni bir karara kadar intifa
hakkı sahibinin zilyetliğini kaldırarak hakkın konusunu atayacağı bir kayyıma tevdi eder.
3. Defter tutma
Madde 811- Malik veya intifa
hakkı sahibi, diğerinden giderleri paylaşmak üzere intifa
hakkına konu olan malların noterlikçe resmen defterinin tutulmasını her zaman isteyebilir.
4. İntifa hakkı sahibinin yükümlülükleri
a. Malın korunması
Madde 812- İntifa hakkı sahibi, hakkın konusu olan malın muhafazası ve olağan bakımı için gerekli onarım ve
yenilemeleri yapmakla yükümlüdür.
Malın muhafazası, daha önemli işlerin yapılmasını veya önlemlerin alınmasını gerektiriyorsa; intifa hakkı sahibi, durumu malike bildirmek ve bunların
gerçekleştirilmesine izin vermek zorundadır.
Malikin gereken
işleri yapmaktan kaçınması
hâlinde intifa hakkı
sahibi, bunları onun hesabına kendisi yapabilir.
b.
Bakım ve işletme giderleri
Madde 813- İntifa hakkı konusu olan malın olağan bakım ve işletme giderleri, güvencesini oluşturduğu
borçların faizleri, vergi ve resimleri, intifa süresince intifa hakkı
sahibine aittir.
Vergi ve resimleri malik ödemişse, intifa
hakkı sahibi, yukarıda
belirtilen esasa göre bunları malike tazmin etmek zorundadır.
Diğer bütün yükümlülükler malike aittir. Ancak, intifa
hakkı sahibi bunların yerine
getirilmesi için gereken parayı, istemi üzerine malike karşılıksız olarak
sağlamazsa; malik, intifa hakkı
konusu malı bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi için kısmen veya tamamen paraya çevirebilir.
c.
Malvarlığı intifaında borçların faizi
Madde 814- Malvarlığı intifaında, intifa hakkı sahibi bu malvarlığındaki borçların faizlerini ödemekle yükümlüdür.
Ancak, durum ve koşullar haklı gösteriyorsa, intifa hakkı sahibi bu yükümlülükten kurtarılmasını
isteyebilir. Bu takdirde intifa hakkı, borçların ödenmesinden sonra kalan kısım üzerinde devam eder.
d.
Sigorta ettirme
Madde 815- Yerel âdetlere göre iyi bir yönetimin gereği
olduğu takdirde intifa
hakkı sahibi, malikin lehine malı yangına ve diğer tehlikelere karşı
sigorta ettirmekle yükümlüdür.
Bu
durumda veya intifa hakkının sigortalı bir mal üzerinde kurulmuş olması hâlinde intifa hakkı sahibi, hakkının devamı
süresince sigorta primlerini ödemekle yükümlüdür.
V.
Özel hâller
1. Taşınmazlar
a. Ürünler
Madde 816- Bir taşınmaz üzerinde intifa hakkına sahip olan kimse, yararlanmanın olağan sınırlar içerisinde kalmasına özen
göstermekle yükümlüdür.
Bu
ölçü aşılarak elde edilen ürünler malike ait
olur.
b.
Özgülenme yönü
Madde 817- İntifa hakkı sahibi,
intifa konusu taşınmazın ekonomik özgülenme yönünü malike önemli zarar verecek şekilde
değiştiremez; özellikle onu yeni bir şekle dönüştüremeyeceği
gibi, onda önemli bir değişiklik de yapamaz.
İntifa hakkı sahibi, malike
önceden haber vermek ve taşınmazın ekonomik özgülenme yönünde
önemli değişiklik yapmamak koşuluyla taş,
kireç, mermer ve turba ocakları ile benzerlerini açabilir.
c.
Ormanlar
Madde 818- Bir orman üzerinde intifa hakkına sahip olan kimse, ondan özel kanun hükümlerine uygun bir işletme plânı
çerçevesinde yararlanabilir.
Malik ile intifa hakkı sahibi, işletme plânı yapılırken
kendi haklarının gözetilmesini isteyebilirler.
Fırtına, kar, yangın, sel, zararlı böcek akını veya
diğer sebepler yüzünden olağan
yararlanma önemli ölçüde aşılmışsa orman, bu kaybı giderek azaltacak şekilde
işletilir veya işletme plânı yeni duruma
uygun hâle getirilir. Aşırı yararlanma dolayısıyla elde edilen bedel, faiz getirecek şekilde yatırılır
ve verim noksanını gidermeye ayrılır.
2. Tüketilebilen ve değeri biçilen şeyler
Madde 819- Tüketilebilen
şeylerin mülkiyeti, aksi kararlaştırılmadıkça, intifa hakkı sahibine geçer; ancak,
intifa hakkı sahibi geri verme sırasında bu şeylerin o günkü değerini ödemekle yükümlü olur.
İntifa hakkı sahibi, değeri biçilerek kendisine teslim
olunan diğer taşınırlar üzerinde, aksi
kararlaştırılmadıkça, serbestçe tasarrufta bulunabilir; ancak, bu yetkisini kullandığı takdirde bu şeylerin
biçilen değerlerini geri verme sırasında ödemekle yükümlü olur. Bu ödeme, tarım işletmesi gereçleri, hayvan
sürüleri, ticarî mallar veya benzeri şeylerde aynı cins ve nitelikte eşya verilmesi suretiyle yerine getirilebilir.
3. Alacaklar
a. Yararlanmanın kapsamı
Madde 820- Bir alacak üzerindeki intifa hakkı, onun getirisini edinme yetkisi verir.
Borçluya karşı yapılacak ödeme isteminin ve kıymetli
evrak üzerindeki tasarrufların
alacaklı ve intifa hakkı sahibi tarafından birlikte yapılması, borcunu ödemek
üzere borçlu tarafından yapılacak
bildirimin de bunların her ikisine yöneltilmesi gerekir.
Alacak tehlikeye düşerse,
alacaklı ve intifa
hakkı sahibinden her biri, diğerinden iyi bir yönetimin
gerektirdiği önlemleri almaya katılmasını isteyebilir.
b.
Ödeme ve işletme
Madde 821- Alacaklı ve intifa hakkı sahibinden birine ödemeye yetkili
kılınmamış olan borçlu,
borcunu ikisine birlikte ödemek veya hâkimin belirleyeceği yere tevdi etmek zorundadır.
Yerine getirilen
edimin konusu ve özellikle geri ödenecek ana para, intifa
hakkına tâbi
olur.
Alacaklı veya intifa hakkı sahibi, ana paranın güvenilir ve getiri sağlayan bir
yere yatırılmasını
isteyebilir.
c.
Devir isteme hakkı
Madde 822- İntifa hakkı sahibi, intifaın başlangıcını izleyen üç ay içinde,
hakkın konusu olan alacağın ve
kıymetli evrakın kendisine devrini isteyebilir.
İntifa hakkı sahibi, alacağın ve kıymetli evrakın devri
sırasındaki değeri tutarında
devredene karşı bunların
bedelini ödeme borcu altına girer
ve feragat edilmedikçe bu borç için ayrıca güvence göstermekle yükümlü olur.
Güvence istemekten feragat edilmemiş ise devir, ancak güvence
gösterildikten sonra hüküm ifade eder.
B.
Oturma hakkı
I. Genel olarak
Madde 823- Oturma hakkı, bir binadan veya onun bir bölümünden konut olarak yararlanma
yetkisi verir.
Oturma
hakkı, başkasına devredilemez ve mirasçılara
geçmez.
Kanunda
aksine hüküm bulunmadıkça, intifa hakkına ilişkin hükümler oturma hakkına da uygulanır.
II.
Oturma hakkının kapsamı
Madde 824- Oturma hakkının kapsamı,
genel olarak hak sahibinin kişisel
ihtiyaçlarına göre belirlenir.
Oturma hakkı sahibi,
hakkın şahsına özgülendiği açıkça belirtilmedikçe, bina veya onun bir bölümünde ailesi ve ev halkı ile
birlikte oturabilir.
Binanın bir bölümü üzerinde
oturma hakkına sahip olan kimse,
ortaklaşa kullanmaya özgülenen
yerlerden de yararlanabilir.
III.
Giderler
Madde 825- Oturma hakkı, binanın veya bir bölümünün tamamından yararlanma yetkisi veriyorsa; bina veya bölümün
muhafazası ve olağan bakımı için gerekli onarım
ve yenileme giderleri, oturma
hakkı sahibine aittir.
Oturma hakkı sahibi bina veya onun bir bölümünü malik ile birlikte kullanıyorsa, bakım ve onarım giderleri malike ait olur.
C.
Üst hakkı
I. Konu ve tapu kütüğüne kayıt
Madde 826- Bir taşınmaz maliki, üçüncü kişi lehine arazisinin altında veya
üstünde yapı yapmak veya mevcut bir
yapıyı muhafaza etmek yetkisi veren bir irtifak hakkı kurabilir.
Aksi
kararlaştırılmış olmadıkça bu hak, devredilebilir ve mirasçılara geçer.
Üst
hakkı, bağımsız ve sürekli nitelikte ise üst hakkı sahibinin istemi üzerine tapu kütüğüne taşınmaz olarak
kaydedilebilir. En az otuz yıl için
kurulan üst hakkı, sürekli niteliktedir.
II.
İçerik ve kapsam
Madde 827- Üst hakkının içerik ve kapsamıyla ilgili olarak resmî senette yer alan, özellikle yapının konumuna, şekline,
niteliğine, boyutlarına, özgülenme amacına ve üzerinde yapı bulunmayan alandan faydalanmaya ilişkin sözleşme kayıtları
herkes için bağlayıcıdır.
olur.
III.
Sona ermenin sonuçları
1. Yapı mülkiyetinin malike geçmesi
Madde 828- Üst
hakkı sona erince yapılar,
arazi malikine kalır ve arazinin bütünleyici parçası
Bağımsız ve sürekli üst hakkı tapu kütüğüne taşınmaz
olarak kaydedilmişse, üst hakkı
sona erince bu sayfa kapatılır. Taşınmaz olarak kaydedilmiş olan üst hakkı
üzerindeki rehin hakları, diğer bütün hak, kısıtlama ve yükümlülükler de sayfanın kapatılmasıyla birlikte sona erer.
Bedele ilişkin hükümler saklıdır.
2. Bedel
Madde 829- Taşınmaz maliki, aksi kararlaştırılmadıkça, kendisine kalan yapılar
için üst hakkı sahibine bir bedel
ödemez. Uygun bir bedel ödenmesi kararlaştırılmışsa, miktarı ve hesaplanış biçimi belirlenir. Ödenmesi
kararlaştırılan bedel, üst hakkı kendileri için rehnedilmiş olan alacaklıların henüz ödenmemiş alacaklarının
güvencesini oluşturur ve rızaları olmaksızın
üst hakkı sahibine ödenmez.
Kararlaştırılan bedel ödenmez
veya güvence altına alınmazsa, üst hakkı sahibi veya bu hak kendisine rehnedilmiş olan alacaklı, bedel alacağına güvence olmak üzere, terkin edilen üst
hakkı yerine aynı derecede ve sırada bir ipoteğin tescilini isteyebilir.
Bu
ipotek, üst hakkının sona ermesinden başlayarak üç ay içinde tescil edilir.
3. Diğer hükümler
Madde 830- Taşınmaz malikine kalan yapılar için üst hakkı sahibine ödenmesi kararlaştırılan bedelin miktarı
ve bunun hesaplanış biçimi ile bu bedel borcunun kaldırılmasına ve arazinin ilk hâline getirilmesine
ilişkin anlaşmalar, üst hakkının kurulması için gerekli olan resmî şekle tâbidir ve tapu kütüğüne şerh verilebilir.
IV.
Süresinden önce devir istemi
1. Koşulları
Madde 831- Üst hakkı sahibi, bu haktan doğan yetkilerinin sınırını ağır şekilde
aşar veya sözleşmeden doğan
yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranırsa; malik, üst hakkının ona bağlı bütün hak ve yükümlülükleri ile
birlikte süresinden önce kendisine devrini isteyebilir.
2. Hakkın kullanılması
Madde 832- Malik, üst hakkının devrini, kendisine
geçecek yapılar için uygun bir bedel
ödemek kaydıyla isteyebilir. Üst hakkı sahibinin kusuru, bedelin
belirlenmesinde indirim sebebi
olarak göz önüne alınabilir.
Üst hakkının malike devri, bedelin ödenmesine veya
güvence altına alınmış olmasına
bağlıdır.
3. Diğer hâller
Madde 833- Üst hakkı sahibinin yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde sözleşmede malik lehine saklı tutulan, üst
hakkını süresinden önce sona erdirme veya devrini isteme yetkisi, süresinden önce devir istemine ilişkin hükümlere tâbidir.
V.
Üst hakkı iradının güvencesi
1. İpotek kurulmasını isteme hakkı
Madde 834- Malik, üst hakkı karşılığı olarak irat biçiminde borçlanılan
edimleri güvence altına almak amacıyla, o tarihteki üst hakkı sahibinden en çok üç yıllık irat için tapu kütüğüne
taşınmaz olarak kaydedilmiş üst hakkının ipotek edilmesini isteyebilir.
İrat, her yıl için eşit edimler biçiminde belirlenmemiş
ise; bu kanunî ipoteğin tescili, iradın eşit olarak dağıtılmasında
üç yıla düşecek miktarı için istenebilir.
2. Tescil
Madde 835- İpotek, üst hakkı devam ettiği sürece, her zaman tescil edilebilir
ve icra yoluyla satışta terkin olunmaz.
Yapı
alacaklıları ipoteğinin kurulmasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
VI.
Sürenin üst sınırı
Madde 836- Üst hakkı, bağımsız bir hak olarak en çok yüz yıl için kurulabilir.
Üst hakkı, süresinin dörtte
üçü dolduktan sonra, kurulması için
öngörülen şekle uyularak her zaman en çok yüz yıllık yeni bir süre için uzatılabilir. Bu konuda önceden yapılan taahhüt bağlayıcı
değildir.
D.
Kaynak hakkı
Madde 837- Başkasının arazisinde bulunan
kaynak üzerinde irtifak
hakkı, bu arazinin malikini suyun alınmasına ve
akıtılmasına katlanmakla yükümlü kılar.
Bu
hak, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, başkasına devredilebilir ve mirasçıya geçer.
Kaynak
hakkı, bağımsız nitelikte ve en az otuz yıl için kurulmuş ise tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilebilir.
E.
Diğer irtifak hakları
Madde 838- Malik, taşınmazı üzerinde herhangi bir kişi veya topluluk lehine
atış eğitimi veya spor alanı ya da geçit olarak kullanılmak gibi belirli bir yararlanmaya hizmet etmek üzere başka irtifak hakları da kurabilir.
Bu
haklar, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, başkasına devredilemez ve mirasçılara geçmez.
Bu
hakların kapsamı, hak sahibinin olağan ihtiyaçlarına göre belirlenir.
Taşınmaz
lehine irtifaklara ilişkin hükümler, bu tür irtifak haklarına da uygulanır.
A.
Konusu
ÜÇÜNCÜ AYIRIM TAŞINMAZ YÜKÜ
Madde 839- Taşınmaz yükü, bir taşınmazın malikini yalnız o taşınmazla sorumlu olmak üzere diğer bir kimseye bir şey
vermek veya yapmakla yükümlü kılar.
Hak
sahibi olarak, bir başka taşınmazın maliki de
gösterilebilir.
İrat senedi ve kamu hukukuna ilişkin taşınmaz yükleri
saklı kalmak kaydıyla, taşınmaz
yükünün konusu ancak yüklü taşınmazın ekonomik niteliğinden doğan veya yararlanan taşınmazın ekonomik
ihtiyaçlarını karşılayan bir edim olabilir.
B.
Kurulması ve sona ermesi
I. Kurulması
1. Tescil ve kazanma
Madde 840- Taşınmaz yükünün kurulması için tapu kütüğüne tescil şarttır.
Tescilde, taşınmaz yükünün
değeri olarak Türk parası veya yabancı para ile belirlenmiş bir miktar gösterilir.
Dönemsel edimlerde sicilde gösterilecek miktar, aksi kararlaştırılmış değilse, yıllık edimlerin yirmi katıdır.
Aksine
bir hüküm yoksa, taşınmaz yükünün kazanılmasında ve tescilinde taşınmaz mülkiyetine ilişkin hükümler uygulanır.
2. Kamu hukukuna ilişkin taşınmaz yükü
Madde 841- Aksine hüküm yoksa, kamu hukukuna ilişkin taşınmaz yükünün tapu kütüğüne tescili gerekli
değildir.
Kanunun alacaklıya yalnızca taşınmaz yükünün kurulmasını isteme
yetkisini tanıdığı hâllerde taşınmaz
yükü ancak tescille doğar.
3. Güvence amacıyla kurulma
Madde 842- Bir para alacağını güvence altına almak
amacıyla kurulan taşınmaz
yükü hakkında irat senedine ilişkin hükümler uygulanır.
II.
Sona ermesi
1. Genel olarak
Madde 843- Taşınmaz yükü tescilin terkini veya yüklü taşınmazın tamamen
yok
olmasıyla sona erer.
Feragat, yükten kurtarma
ve diğer sona erme sebepleri, yüklü taşınmaz malikine,
hak sahibinden terkini isteme yetkisi
verir.
2. Yükten kurtarma
a. Alacaklının yetkisi
Madde 844- Alacaklı, sözleşmeyle yetkili kılınmış olduğu takdirde veya aşağıdaki durumlarda, malikten taşınmazın
yükten kurtarılmasını isteyebilir:
1. Yüklü taşınmaz, alacaklının haklarını önemli
ölçüde tehlikeye düşürecek şekilde
bölünmüşse;
2. Malik,
yüklü taşınmazın değerini düşürür ve yerine başka bir güvence göstermezse;
3. Malik,
birbiri ardına üç yılın edimlerini yerine getirmemişse.
b.
Yükümlünün yetkisi
Madde 845 - Yükümlü, sözleşmeyle yetkili kılınmış olduğu takdirde veya aşağıdaki durumlarda, taşınmazın yükten
kurtarılmasını isteyebilir:
1. Alacaklı,
taşınmaz yükünü kuran sözleşmeye uymuyorsa;
2. Satın alınmamak kaydıyla veya otuz yıldan fazla
bir süre için kurulmuş olsa bile yükün
kurulmasının üzerinden otuz yıl geçmiş ise.
Otuz yıl geçtikten sonra
yükümlünün satın alma yetkisini kullanabilmesi, alacaklıya bunu bir yıl önceden bildirmesine bağlıdır.
İrtifak
taşınmaz lehine sona erdirilmeyen biçimde kurulmuşsa, yüklü taşınmazın bu
yükten kurtarılması istenemez.
c.
Yükten kurtarma bedeli
Madde 846- Gerçek değerinin daha düşük olduğunu ispat etme hakkı saklı kalmak kaydıyla, yükten kurtarma, taşınmaz
yükünün değeri olarak tapu kütüğünde gösterilen miktar üzerinden gerçekleştirilir.
3. Zamanaşımı
Madde 847- Taşınmaz
yükü zamanaşımına tâbi değildir.
Muaccel olan edimler, borçlunun kişisel borcu hâline geldiği tarihten başlayarak zamanaşımına tâbi olur.
C.
Hükümleri
I. Alacaklının hakkının niteliği
Madde 848- Taşınmaz yükü, alacaklıya yükümlüye karşı hiçbir kişisel alacak hakkı sağlamaz; sadece alacağını yüklü
taşınmazın değerinden elde etme yetkisi verir.
Her edim, muaccel olmasından başlayarak üç yıl sonra kişisel borç hâline gelir ve taşınmaz bu borcun
güvencesi olmaktan çıkar.
II.
Yükün niteliği
Madde 849- Taşınmaz maliki değişirse yeni malik, başka bir işleme gerek bulunmaksızın taşınmaz yükünün yükümlüsü olur.
Yüklü taşınmazın bölünmesinin taşınmaz yüküne etkisi hakkında irat
senedine ilişkin hükümler uygulanır.
İKİNCİ BÖLÜM TAŞINMAZ REHNİ
A. Koşullar
BİRİNCİ AYIRIM GENEL HÜKÜMLER
I. Taşınmaz rehninin türleri
Madde 850- Taşınmaz rehni, ancak ipotek, ipotekli borç senedi veya irat senedi şeklinde kurulabilir.
II.
Güvence altına alınan alacak
1. Ana para
Madde 851- Taşınmaz rehni, miktarı
Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için
kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması hâlinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak
şekilde taşınmazın güvence altına alacağı
üst sınır taraflarca belirtilir.
Yurt içinde veya dışında faaliyette bulunan kredi kuruluşlarınca yabancı para üzerinden veya yabancı para ölçüsü ile verilen kredileri güvence
altına almak için yabancı para üzerinden
taşınmaz rehni kurulabilir. Bu hâlde her derecenin ifade ettiği miktar, rehin
konusu alacağın tespit edildiği para türü üzerinden gösterilir. Ancak, aynı derecede birden
fazla para türü kullanılarak
rehin kurulamaz.
Yabancı para üzerinden
kurulan rehne ait bir derecenin
boşalması hâlinde, yerine,
tescil edileceği tarihteki karşılığı Türk parası veya yabancı para
üzerinden rehin kurulabilir. Türk parası
ile kurulmuş bir rehne ait derecenin boşalması hâlinde ise, yerine tescil
edileceği tarihteki karşılığı yabancı para
üzerinden rehin kurulabilir.
Yabancı veya Türk parası karşılıklarının hesabında hesap
günündeki Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasının döviz alış kuru esas alınır. Rehin haklarının hangi yabancı paralar üzerinden kurulabileceği Cumhurbaşkanınca belirlenir.36
2. Faiz
Madde 852- Sınırlayıcı hükümler saklı kalmak kaydıyla, taraflar faiz oranını
diledikleri gibi kararlaştırabilirler.
III.
Taşınmaz
1. Rehne konu olabilme
Madde 853- Rehin hakkı, ancak tapuya kayıtlı taşınmazlar üzerinde kurulabilir.
2.Belirli olma
a. Taşınmaz tek ise
Madde 854- Rehin kurulurken, konusu olan taşınmazın belirtilmesi gerekir.
Bölünen taşınmazın parselleri tapu kütüğüne ayrı ayrı kaydedilmedikçe rehne konu olamaz.
b.
Taşınmaz birden çok ise
Madde 855- Birden çok taşınmazın aynı borç için rehnedilmesi, taşınmazların aynı
malike veya borçtan müteselsilen sorumlu olan maliklere ait olmalarına bağlıdır.
36 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin 139 uncu maddesiyle,
bu fıkrada yer alan “Bakanlar Kurulunca” ibaresi
“Cumhurbaşkanınca” şeklinde değiştirilmiştir.
Aynı
alacak için birden çok taşınmazın rehnedildiği diğer hâllerde, her taşınmazın alacağın ne miktarı için
güvence oluşturduğu rehin kurulurken belirtilir.
Aksine
bir anlaşma bulunmadıkça, tapu idaresi, re'sen güvenceyi taşınmazların her birine değeri oranında dağıtır.
B.
Rehnin kurulması ve sona ermesi
I. Rehnin kurulması
1. Tescil
Madde 856- Taşınmaz rehni tapu kütüğüne tescil
ile kurulur. Kanunda
öngörülen ayrık durumlar saklıdır.
Taşınmaz
rehninin kurulmasına ilişkin sözleşmenin geçerliliği, resmî şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
2. Birden çok kişiye ait taşınmazlarda
Madde 857- Paylı mülkiyette paydaş kendi payını rehnedebilir.
Pay
üzerinde rehin kurulduktan sonra paydaşlar malın tamamını rehnedemezler.
Elbirliği
mülkiyetine tâbi taşınmaz, ancak bütün olarak ve maliklerin tamamı adına rehnolunabilir.
erer.
II.
Rehnin sona ermesi
Madde 858- Taşınmaz rehni, tescilin
terkini veya taşınmazın tamamen yok olmasıyla sona Kamulaştırmaya ilişkin kanun hükümleri saklıdır.
III.
Taşınmazların birleştirilmesi
1. Rehnin başka taşınmaz üzerine geçmesi
Madde 859- Yetkili kamu kurum veya kuruluşu tarafından gerçekleştirilen parsel birleştirilmesi ve dağıtımı işlemi
sonucunda birleştirilen parsel üzerindeki rehinler, sıralarını koruyarak o parselin yerine verilen taşınmaz üzerine geçer.
Birleştirme sonucunda meydana gelen taşınmaz, değişik
alacaklar için rehinli veya bazıları rehinsiz birden çok
parselin yerini alırsa; bu taşınmaz üzerine geçen rehin hakları, taşınmazı bütün olarak kapsar ve olanak ölçüsünde
sıralarını korurlar.
2. Borçlunun taşınmazı rehinden kurtarması
Madde 860- Birleştirilen taşınmazlardan biri ile güvence
altına alınmış olan alacağın
borçlusu, üç ay önce bildirmek koşuluyla birleştirme sırasında karşılığını ödeyerek taşınmazı rehinden kurtarabilir.
3. Bedel olarak ödenen para
Madde 861- Rehinli bir taşınmaz için bedel olarak ödenen para, alacaklılar arasında sıralarına göre, aynı sırada
iseler alacaklarının miktarlarıyla orantılı olarak bölüştürülür.
Bu bedel, rehinle
güvenceye bağlanmış olan alacak miktarının yirmide birinden fazla olduğu veya yeni taşınmaz, alacak
için yeterli güvence oluşturmadığı takdirde, alacaklının rızası olmadan borçluya ödenemez.
C.
Hükmü
I. Rehnin kapsamı
Madde 862- Rehin, taşınmazı bütünleyici parçaları ve eklentileri ile birlikte yükümlü kılar.
Rehnin kuruluşu sırasında makine, otel döşeme eşyası
gibi açıkça eklenti olarak gösterilen
ve tapu kütüğünde beyanlar sütununa
yazılan şeyler, kanuna
göre bu nitelikte olamayacakları
ispat edilmedikçe eklenti sayılır.
Üçüncü
kişilerin eklentiler üzerindeki hakları saklıdır.
II.
Kira bedelleri
Madde 863- Kiraya verilmiş taşınmaz üzerindeki rehnin kapsamına, borçluya karşı rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe
başlanmasından veya borçlunun iflâsının ilânından başlayarak rehnin paraya çevrilmesi anına kadar işleyen kira
bedelleri de girer.
Rehin hakkı, kiracılara karşı ancak cebrî icra yoluyla
takibin kendilerine bildirilmesi veya
iflâs kararının ilânından sonra ileri sürülebilir.
Rehinli taşınmaz malikinin henüz muaccel olmamış kira
bedelleri üzerinde yaptığı hukukî
işlemler ile diğer alacaklılar tarafından koydurulan hacizler, kira
alacaklarının muaccel olmalarından
önce rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe başlamış olan rehinli alacaklılara karşı geçerli değildir.
III.
Zamanaşımı
Madde 864- Rehnin tapu kütüğüne
tescil edilmesinden sonra alacak için zamanaşımı
işlemez.
IV.
Önlem alma yetkisi
1. Değer düşmelerine karşı
a. Koruma önlemleri
Madde 865- Malik, rehinli taşınmazın değerini düşüren davranışlarda bulunursa; alacaklı, hâkimden bu gibi davranışları
yasaklamasını isteyebilir.
Alacaklıya, gerekli önlemleri almak üzere hâkim
tarafından yetki verilebileceği gibi;
gecikmesinde tehlike bulunan
hâllerde alacaklı, böyle bir yetki verilmeden de gerekli önlemleri kendiliğinden alabilir.
Alacaklı, önlem için yapmış olduğu
giderleri malikten isteyebilir<spa-height:>Alacaklı, alacakları için taşınmaz üzerinde, tescile gerek olmaksızın ve tescil
edilmiş olan diğer yüklerden önce gelen bir
rehin hakkına sahip olur.</spa-height:>
b.
Güvence, eski hâle getirme,
kısmî ödeme isteme
Madde 866- Rehinli taşınmazın değerinde düşme meydana gelmişse alacaklı,
alacağı için başka güvence
göstermesini veya rehinli taşınmazın eski hâle getirilmesini borçludan isteyebilir.
Alacaklı, rehinli taşınmazın değerinin düşmesi
tehlikesinin mevcut olması hâlinde de
güvence isteyebilir.
Yeterli güvence hâkim
tarafından belirlenen süre içinde verilmediği takdirde alacaklı,
güvence eksiğini karşılayacak miktardaki alacak kısmının ödenmesini isteyebilir.
2. Değerin kusur olmadan düşmesi
Madde 867- Değer düşmesi malikin
kusuru olmadan meydana
gelmişse alacaklı, ancak malikin zarardan ötürü aldığı
tazminat miktarını aşmayacak ölçüde borçludan güvence vermesini veya kısmî ödeme yapmasını isteyebilir.
Bununla birlikte alacaklı, değer düşmesinin önlenmesi
veya giderilmesi için gerekli
önlemleri kendiliğinden alabilir. Alacaklı, bu amaçla yaptığı masraflardan
dolayı rehinli taşınmaz üzerinde tescile
gerek olmaksızın ve tescil edilmiş
olan diğer yüklerden önce gelen bir rehin
hakkına sahip olur. Malik, bu masraflardan kişisel olarak sorumlu değildir.
3. Rehinli taşınmazın kısmen devri
Madde 868- Malik, rehinli taşınmazın güvence altına aldığı alacağın yirmide
birinden az değeri olan bir parçasını
başkasına devrederse; alacaklı, kendisine bu parça ile orantılı bir ödeme yapıldığı veya taşınmazın geri kalan
kısmı yeterli güvence oluşturduğu takdirde, devredilen parça üzerindeki rehni kaldırmaktan kaçınamaz.
V.
Rehinden sonra kurulan aynî
haklar
Madde 869- Malikin rehinli taşınmaz
üzerinde yeni sınırlı
aynî haklar kurmayacağını taahhüt etmesi geçerli değildir.
Tarihi daha eski olan rehin hakkı, aynı taşınmaz üzerinde
alacaklının izni olmadan
daha sonra kurulan irtifak
haklarından veya taşınmaz
yüklerinden önce gelir. Sonradan kurulan
ve rehnin paraya çevrilmesi sırasında daha eski tarihli rehinli
alacaklılara zarar veren
irtifaklar ve taşınmaz yükleri
terkin edilir.
Önceki rehinli alacaklının istemiyle irtifak hakları
veya taşınmaz yükleri
terkin edilen kimselerin,
rehinli taşınmazın paraya çevrilmesinde, hakları sonradan tescil edilenlere
karşı, satış bedelinden haklarının
değerini karşılayan miktarı almak hususunda öncelikleri vardır.
VI.
Rehin derecesi
1. Rehin derecesinin hükümleri
Madde 870- Rehnin sağladığı güvence, tescilde belirtilen rehin derecesi ile sınırlıdır.
Taşınmaz rehni, sırada
kendisinden önce gelecek
olanın miktarının tescilde
belirtilmesi kaydıyla ikinci veya daha sonraki derecede de kurulabilir.
2. Rehin dereceleri arasındaki ilişki
Madde 871- Aynı taşınmaz üzerinde farklı sıralarda kurulmuş bulunan rehin haklarından birinin
terkin edilmiş olması, sonraki sırada yer
alan rehinli alacaklıya boşalan dereceye geçme hakkı
vermez.
Terkin
edilen rehin hakkı yerine yeni bir rehin hakkı
kurulabilir.
Sonraki sırada yer alan rehinli
alacaklılara boşalan dereceye
geçme hakkı veren sözleşmelerin geçerliliği, resmî
şekilde yapılmalarına; aynî etki sağlamaları, tapu kütüğüne şerh verilmelerine bağlıdır.
3. Boş dereceler
Madde 872- Sonraki sıralarda kurulmuş bir rehin hakkından önce gelen bir rehin mevcut değilse veya borçlu önceki bir rehin
senedi üzerinde tasarruf etmemişse ya da
önceki sırada bulunan rehinli
alacak, o derece için tescilde belirtilen miktardan az ise; taşınmazın paraya çevrilmesinde satış bedeli, boş derece hesaba
katılmaksızın sonraki alacaklılara sıralarına göre
dağıtılır.
VII.
Rehnin paraya çevrilmesi
1. Paraya çevirme şekli
Madde 873- Borç ödenmezse alacaklı, alacağını rehinli taşınmazın satış
bedelinden elde etme hakkına sahiptir.
Borcun ödenmemesi hâlinde rehinli taşınmazın
mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine ilişkin
sözleşme hükmü geçersizdir.
Aynı alacak için birden çok taşınmazın rehnedilmiş olması hâlinde, rehnin paraya çevrilmesi istemi,
taşınmazların tamamı hakkında yapılır.
Bununla birlikte, icra dairesi
onlardan ancak gerektiği
kadarını paraya çevirir.
2. Satış bedelinin dağıtılması
Madde 874- Rehinli taşınmazın satış bedeli, alacaklılar arasında sıralarına
göre dağıtılır.
Aynı sırada olan alacaklılar arasında o sıraya düşen
satış bedeli alacakları oranında
dağıtılır.
3. Güvencenin kapsamı
Madde 875- Taşınmaz rehninin alacaklıya sağladığı güvencenin kapsamına şunlar girer:
1. Ana para,
2. Takip giderleri ve gecikme faizi,
3. İflâsın açıldığı veya rehnin paraya
çevrilmesinin istendiği tarihe kadar muaccel
olmuş üç yıllık faiz ile son vadeden başlayarak işleyen faiz.
Daha önce belirlenmiş olan faiz oranı, sonradan gelen alacaklıların
zararına olarak artırılamaz.
4. Zorunlu
masrafların güvencesi
Madde 876- Alacaklı, rehinli taşınmazın korunması için zorunlu
masraf yapmışsa ve özellikle malikin borçlu olduğu sigorta
primlerini ödemişse, bundan doğan
alacakları tescile gerek
olmaksızın aynen rehinli alacağı gibi güvenceden yararlanır.
VIII.
Arazinin iyileştirilmesi
hâlinde rehin hakkı
1. Öncelik
Madde 877- Bir kamu kurum veya kuruluşunun katkısıyla iyileştirilen arazinin değerinde bir artma meydana gelirse malik,
iyileştirme giderlerinden payına düşeni karşılamak üzere kendisine ödünç veren alacaklı lehine tescil suretiyle
rehin hakkı kurabilir. Kurulan rehin,
taşınmaz üzerindeki diğer bütün yüklerden önce
gelir.
İyileştirme, kamu kurum veya kuruluşunun katkısı olmaksızın yapılmış
ise, malik taşınmazı üzerinde en çok
masrafların üçte ikisi için rehin kurabilir.
2. Borcun ödenmesi ve rehnin sona ermesi
Madde 878- İyileştirme, kamu kurum veya kuruluşunun katkısı olmaksızın yapılmış ise, rehinli alacağın en çok beş yıl
içinde eşit taksitlerle ödenmesi gerekir.
Alacağın veya yıllık taksitlerin muaccel olmasından beş yıl sonra
rehin hakkı sona erer ve sonraki
alacaklılar sıralarına göre ilerlerler.
IX.
Sigorta tazminatı üzerinde hak
Madde 879- Muaccel olan sigorta
tazminatı, malike ancak bütün rehinli
alacaklıların rızasıyla ödenebilir.
Sigorta tazminatı taşınmazın eski hâle getirilmesi için
harcanacaksa, malik tarafından
yeterli bir güvence gösterilmesi koşuluyla kendisine ödenir.
X.
Alacaklının temsili
Madde 880- Acele karar alınması
gereken hâllerde, borçlunun
veya diğer bir ilgilinin
istemesi üzerine, şahsen
hareket etmesi kanun hükmü gereği olup da adı veya nerede olduğu bilinmeyen alacaklıya, rehinli
taşınmazın bulunduğu yer sulh hâkimi tarafından bir kayyım atanır.
A.
Amaç ve nitelik
İKİNCİ AYIRIM İPOTEK
Madde 881- Hâlen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir
alacak, ipotekle güvence altına alınabilir.
İpoteğe
konu olacak taşınmazın, borçlunun mülkiyetinde bulunması gerekmez.
B.
Kurulması ve sona ermesi
I. Kuruluş
Madde 882- Miktarı belirli olmayan veya değişebilen alacaklar da, belli rehin derecesine yerleştirilir ve tescilden
sonra alacak miktarında meydana gelecek değişmelere bakılmaksızın sırasını korur.
Tapu memuru
istem üzerine alacaklıya ipoteği gösteren bir belge verir. Sadece tescilin yapıldığını ispata yarayan bu
belge kıymetli evrak niteliği taşımaz.
Tescilin
yapıldığının sözleşme üzerine yazılıp onaylanması, ipotek belgesi yerine geçer.
II.
Sona erme
1. İpoteğin terkinini isteme hakkı
Madde 883- Alacak sona erince
ipotekli taşınmazın maliki,
alacaklıdan ipoteği terkin ettirmesini isteyebilir.
(Ek
fıkra:4/7/2019-7181/19 md.) İpotek süreli olarak
kurulmuşsa, sürenin bitiminden
itibaren otuz gün içinde ipotekli taşınmaz üzerinde 9/6/1932 tarihli ve 2004
sayılı İcra ve İflas Kanununun 150/c
maddesinde belirtilen şerhin konulmaması hâlinde ipotek, malikin talebiyle tapu müdürlüğünce terkin edilir.
2. Borçtan sorumlu olmayan malikin hakkı
Madde 884- Borçtan şahsen sorumlu olmayan rehinli taşınmaz maliki, borçluya ait koşullar içinde borcu ödeyerek
taşınmazın üzerindeki ipoteğin kaldırılmasını
isteyebilir.
Alacak,
borcu ödeyen malike geçer.
3. İpotekten kurtarma
a. Koşulları ve usulü
Madde 885- Değerini aşan bir borç için ipotek edilmiş olan bir taşınmazı edinen kimse,
borçtan şahsen sorumlu
değilse, icra takibine
başlanmadan önce, satın
alma bedelini ödeyerek taşınmazı ipotekten kurtarabilir. Taşınmazı karşılıksız olarak edinen
kimse de, takdir
edeceği bedeli ödeyerek bu hakkı kullanabilir.
İpotekten kurtarma hakkı, alacaklılara altı ay önce yapılacak yazılı
ihbarla kullanılabilir. İpotekten
kurtarma bedeli alacaklılar arasında sıralarına göre dağıtılır.
b.
Açık artırma
Madde 886- İpotekten kurtarma ihbarına karşı alacaklılar, ihbarın tebliğinden başlayarak bir ay içinde giderleri peşin
ödemek suretiyle, ipotekli taşınmazın açık artırma yoluyla satılmasını isteyebilirler.
Satış,
icra dairesince İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yapılır.
Açık artırmada elde edilen miktarın
satış bedelinden veya malik tarafından takdir edilen
bedelden fazla olması
hâlinde, bu miktar
ipotekten kurtarma bedeli sayılır. Artırma
bedelinin fazla olduğu hâllerde açık artırma giderleri malike, aksi
hâlde açık artırmayı isteyen alacaklıya ait
olur.
4. Ödeme istemi
Madde 887- İpotekli
taşınmazın maliki borçtan
şahsen sorumlu değilse, alacaklının ödeme isteminin ona karşı etkili olması, bu
istemin hem borçluya, hem kendisine
karşı yapılmış olmasına
bağlıdır.
C.
Hükmü
I. Mülkiyet ve borçluluk
1. Taşınmazın devri
Madde 888- İpotekli taşınmazın devri, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, borçlunun sorumluluğunda ve güvencede bir
değişiklik meydana getirmez.
Yeni malik borcu yüklendiği takdirde alacaklı, kendisine
başvurma hakkını saklı tuttuğunu bir
yıl içinde yazılı olarak önceki borçluya bildirmezse, borçlu borcundan kurtulur.
2. Taşınmazın bölünmesi
Madde 889- İpotekli taşınmazın bir kısmının veya aynı malike ait bulunan ipotekli taşınmazlardan birinin başkasına
devredilmesi ya da ipotekli taşınmazın bölünmesi hâlinde, aksine bir anlaşma yoksa, rehin taşınmazlara değerleri
oranında tapu idaresince re'sen dağıtılır.
Bu dağıtımı kabul etmeyen alacaklı, dağıtımın
kesinleştiğinin kendisine tebliğinden
başlayarak bir ay içinde yazılı bildirimde bulunmak
suretiyle alacağın bir yıl içinde ödenmesini
borçludan isteyebilir.
Yeni malikler, kendilerine ait taşınmaza düşen borcu
yüklendikleri takdirde alacaklı,
kendisine başvurma hakkını saklı tuttuğunu önceki borçluya bir yıl içinde
yazılı olarak bildirmezse, borçlu
borcundan kurtulur.
3. Borcu yüklenmenin bildirilmesi
Madde 890- Taşınmazın yeni maliki borcu yüklenirse, tapu idaresi bunu alacaklıya bildirir.
Alacaklıya tanınan
hakkını saklı tuttuğuna
ilişkin bir yıllık
beyan süresi, tapu idaresince
yapılan bildirimin tebliği tarihinden işlemeye
başlar.
II.
Alacağın devri
Madde 891- İpotekle güvence altına alınmış bir alacağın devrinin
geçerli olması, devrin tapu kütüğüne tescil edilmesine bağlı değildir.
D.
Kanunî ipotek
I. Tescile tâbi olmayan kanunî ipotek
Madde 892- Kanunî ipotek haklarının doğumu, aksi kanunda
öngörülmüş olmadıkça, tapu
kütüğüne tescil edilmelerine bağlı değildir.
II.
Tescile tâbi kanunî ipotekler
1. Hâller
Madde 893- Aşağıdaki alacaklılar, kanunî ipotek hakkının tescilini isteyebilirler:
1. Satıştan
doğan alacağı için satılan taşınmaz üzerinde
satıcı,
2. Elbirliği ortaklığına giren taşınmazlarda
paylaşmadan doğan alacakları için birlikte
mirasçı olanlar veya diğer elbirliği ortakları,
3. Bir taşınmaz üzerinde yapılan yapı veya diğer
işlerde malzeme vererek veya vermeden
emek sarf ettikleri için malzeme ve emek karşılığı olarak malik veya yükleniciden alacaklı
olan alt yüklenici veya zanaatkârlar.
Alacaklıların,
bu kanunî ipotek hakkından önceden feragat etmeleri geçerli değildir.
2. Satıcılar, mirasçılar ve diğer elbirliği ortakları bakımından
Madde 894- Satıcıların, mirasçıların ve diğer elbirliği ortaklarının kanunî ipotek haklarının, mülkiyetin naklini
izleyen üç ay içinde tapu kütüğüne tescil edilmiş olması gerekir.
3. Zanaatkâr ve yükleniciler bakımından
a. Tescil
Madde 895- Zanaatkârların ve yüklenicilerin kanunî ipotek hakları, çalışmayı veya malzeme vermeyi yüklendikleri andan
başlayarak tapu kütüğüne tescil olunabilir.
Tescilin yüklenilen işin tamamlanmasından başlayarak üç ay içinde
yapılmış olması gerekir.
Tescilin yapılması için alacağın malik tarafından kabul edilmiş veya mahkemece karara bağlanmış olması şarttır.
Malik
yeterli güvence gösterirse tescil istenemez.
b.
Sıra
Madde 896- Hakları değişik tarihlerde tescil edilmiş olsa bile zanaatkârlar ve
yükleniciler, kanunî ipotekten yararlanma bakımından kendi aralarında aynı
sırada sayılırlar.
c.
Öncelik
Madde 897- Satış bedeli zanaatkârlar ve yüklenicilerin alacaklarının tamamını karşılamadığı takdirde
kalan kısım, ipotek
hakkı elde eden önceki sıradaki
alacaklıların payına düşen
satış bedelinden arsa değeri çıkarıldıktan sonra artan para ile karşılanır.
Ancak bu, taşınmaz üzerindeki yüklerin
zanaatkârlar ve yüklenicilerin zararına olacağının alacaklılar tarafından bilinebilir olmasına bağlıdır.
Önceki sırada bulunan alacaklılar, rehin senetlerini devrederlerse, bu devir yüzünden
zanaatkârlar ve yüklenicilerin elde edemedikleri alacak miktarını tazmin etmekle
yükümlü olurlar.
İşe başlandığı, hak sahibi, zanaatkârlar veya
yüklenicilerden birinin bildirimi üzerine tapu
kütüğünün beyanlar sütununa yazıldıktan sonra, tescilin yapılabileceği sürenin
sonuna kadar taşınmaz üzerinde
ipotekten başka türde rehin tescil edilemez.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
İPOTEKLİ BORÇ SENEDİ VE İRAT SENEDİ
A. İpotekli borç senedi
I. Amaç ve nitelik
Madde 898- İpotekli borç senedi,
taşınmaz rehniyle güvence
altına alınmış kişisel
bir alacak meydana getirir.
II.
Değer biçilmesi
Madde 899- İpotekli borç senedi yoluyla rehin kurulması için tapu idaresince taşınmaza resmen değer biçilir.
Biçilmiş
değeri aşan miktar için ipotekli borç senedi yoluyla rehin kurulamaz.
III.
Muacceliyet bildirimi
Madde 900- İpotekli borç senedindeki alacak, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, faizlerin
ödenmesi gereken tarihte,
bu tarihten en az altı ay önce alacaklı veya borçlu tarafından diğer tarafa yapılacak bildirimle muaccel olur.
IV.
Malikin durumu
Madde 901- İpotekli borç senedindeki borçtan kişisel olarak sorumlu olmayan rehinli taşınmaz maliki hakkında ipoteğe
ilişkin hükümler uygulanır.
Taşınmaz
maliki, alacaklıya karşı borçluya ait bütün def'ileri ileri sürebilir.
V.
Devir ve bölünme
Madde 902- İpotekli borç senedinin güvencesi olan taşınmazın devrine veya bölünmesine ilişkin sonuçlar hakkında
ipotek hükümleri uygulanır.
B.
İrat senedi
I. Amaç ve nitelik
Madde 903- İrat senedi, bir taşınmaz üzerinde taşınmaz yükü şeklinde kurulmuş bir
alacak hakkı meydana getirir.
İrat senedinin
güvencesini ancak tarım arazisi, konutlar
ve üzerinde bina yapılabilecek
arsalar oluşturabilir.
İrat
senedi, kişisel borç doğurmaz ve borcun sebebini de göstermez.
II.
Sorumluluğun sınırı
Madde 904- İrat senetlerindeki alacak
miktarı, tarım arazisinde arazinin gelir değerinin, diğer taşınmazlarda taşınmazın gelir değeri ile bina ve arsa değerleri
ortalamasının beşte üçünü aşamaz.
Değerlendirmeler
tapu idaresince resmen yapılır.
III.
Devletin sorumluluğu
Madde 905- Değer biçilmesinde gereken özenin gösterilmemesinden Devlet sorumludur. Devlet, kusuru olan memurlara
rücu edebilir.
IV.
Yükten kurtarma
Madde 906- İrat senedi ile yüklü olan taşınmazın maliki, sözleşmeyle daha uzun bir bildirim süresi kabul edilmiş olsa
bile, her altı yıllık dönemin sonu için bir yıl önce bildirmek ve bedelini ödemek koşuluyla taşınmazın
yükten kurtarılmasını isteyebilir.
Kanunda öngörülen
hâller dışında alacaklı,
ancak her on yıllık dönemin sonu için bir yıl
önce bildirmek suretiyle borcun ödenmesini isteyebilir.
V.
Borç ve mülkiyet
Madde 907- İrat senedinin borçlusu yüklü taşınmazın malikidir.
Yüklü
taşınmazı edinen kimse irat senedinin borçlusu olur ve eski malik başka bir işleme gerek kalmaksızın borcundan kurtulur.
Faiz
borçları, taşınmazla güvenceye bağlı olmaktan çıktığı tarihten başlayarak malikin kişisel borcu olur.
VI.
Bölünme
Madde 908- İrat senediyle yüklü taşınmazın bölünmesi hâlinde, parsellerin
malikleri irat senedinin borçlusu olurlar.
İrat senedi borcunun
parsellere dağıtılmasında, ipotekle
yüklü taşınmazın bölünmesine ilişkin hükümler uygulanır.
Alacaklı, borcun parsellere dağıtımının kesinleşmesinden başlayarak
bir ay içinde yapacağı bildirimle
bir yıl içinde irat senedinin satın alınmasını
isteyebilir.
C.
Ortak hükümler
I. Kurulması
1. Alacağın niteliği
Madde 909- İpotekli borç senedi ve irat senedi koşul ve karşı edim kaydı içeremez.
2. Senedin dayanağı borç ile ilişkisi
Madde 910- İpotekli borç senedinin veya irat senedinin düzenlenmesiyle birlikte dayanağı olan borç ilişkisi
yenileme yoluyla sona erer.
Bunun aksine yapılan sözleşme, sadece tarafları ve iyiniyetli olmayan üçüncü kişileri etkiler.
3. Tescil ve rehin senedi
a. Rehin senedini düzenleme gereği
Madde 911- İpotekli borç senedi veya irat senedi için tapu kütüğüne yapılacak tescilden başka rehin senedi de düzenlenir.
Senet daha sonra düzenlenmiş olsa bile, hukukî sonuçlarını tescil
tarihinden başlayarak doğurur.
b.
Rehin senedinin düzenlenmesi
Madde 912- İpotekli borç senedi ve irat senedi, tapu memuru tarafından düzenlenir. Senetler üzerinde tapu memuru
ile yetkili Hazine temsilcisinin imzaları bulunur.
Bu senetler, alacaklı
veya temsilcisine ancak borçlunun ve yüklü taşınmazın malikinin yazılı rızaları üzerine verilebilir.
c.
Rehin senedinin şekli37
Madde 913- İpotekli borç senedi ve irat senedinin şekilleri Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.
37 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin
139 uncu maddesiyle, bu maddede yer alan “tüzükle”
ibaresi “Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle” şeklinde değiştirilmiştir.
4. Alacaklının belirlenmesi
a. Düzenleme sırasında
Madde 914- İpotekli borç senedi ve irat senedi nama veya hamile yazılı düzenlenebilir. Bu senetler, yüklü
taşınmazın maliki adına da düzenlenebilir.
b.
Ortak temsilci
Madde 915- İpotekli borç senedi veya irat senedi düzenlenirken, gerekli ödemeleri yapmak ve ödenecek paraları
tahsil etmek, yapılacak tebliğleri almak, güvence azalmalarına rıza göstermek ve genel olarak
alacaklının, borçlunun ve malikin haklarını
tam bir özen ve tarafsızlıkla
korumak üzere bunlar tarafından bir temsilci
atanabilir.
Temsilcinin
adı tapu kütüğüne ve rehin senedine yazılır.
Temsilcinin yetkisinin sona ermesi hâlinde
ilgililer anlaşamazlarsa, sulh hâkimi gerekli önlemleri alır.
5. Ödeme yeri
Madde 916- Rehin senedinden aksi anlaşılmadıkça, senet hamile yazılı
olsa bile borçlu, bütün ödemelerini alacaklının
yerleşim yerinde yapmak zorundadır.
Alacaklının yerleşim yeri bilinmediği veya alacaklı
yerleşim yerini borçlunun zararına
değiştirdiği takdirde borçlu,
borcunu kendi yerleşim
yerindeki veya alacaklının eski yerleşim yerindeki
hâkimin belirleyeceği yere tevdi ederek borcundan kurtulabilir.
Senedin
faiz kuponları varsa faiz ödemesi, kuponları ibraz edene yapılır.
6. Alacağın devrinden sonra ödeme
Madde 917- Alacağın devri hâlinde borçlu, kendisine bildirilmiş olmadıkça
kupona bağlı olmayan faiz ve yıllık
edimleri, senet hamile yazılı olsa bile, eski alacaklıya ödeyebilir.
Ana
paranın tamamen veya kısmen ödenmesi, ancak ödeme zamanında kendisinin alacaklı olduğunu ispat eden
kimseye yapılmış ise geçerlidir.
II.
Sona erme 1.Alacaklının olmaması
Madde 918- Alacaklı
yoksa veya rehin hakkından feragat ederse borçlu, tapu kütüğündeki tescili terkin ettirip
ettirmemekte serbesttir.
Borçlu,
zilyetliğine geçmiş olan senedi yeniden tedavüle çıkartabilir.
2. Terkin
Madde 919- İpotekli borç senedi
veya irat senedine
ilişkin tescil, ancak
tarafların veya mahkemenin
rehin senedini iptal etmesi üzerine terkin edilebilir.
III.
Alacaklının hakları
1. İyiniyetin korunması
a. Tescil bakımından
Madde 920- İpotekli borç senedinden veya irat senedinden doğan alacak, tapu kütüğüne iyiniyetle dayanan herkes için
kütükteki tescile göre geçerlidir.
b.
Senet bakımından
Madde 921- Usulüne göre düzenlenmiş olan ipotekli borç senedi veya irat senedi,
ona iyiniyetle dayanan herkes hakkında, içinde yazılı olanlara göre geçerlidir.
c.
Senet ile tescilin ilişkisi
Madde 922- İpotekli borç senedi veya irat senedi metninde
yazılı olanlar tapu kütüğündeki tescile uymazsa veya
tapu kütüğünde tescil yoksa, kütük esas alınır.
Bununla birlikte senedi iyiniyetle edinen kimse, tapu kütüğüne
ilişkin hükümler uyarınca tazminat isteyebilir.
2. Hakkın ileri sürülmesi
Madde 923- Nama veya hamile
yazılı ipotekli borç senedi veya irat senedindeki alacak, ancak senet üzerindeki zilyetlikle birlikte devir veya
rehin edilebilir veya başka bir tasarrufa konu
olabilir.
Senetlerin
henüz düzenlenmemiş olması veya mahkeme tarafından iptal edilmesi hâlinde alacağı ileri sürme hakkı saklıdır.
3. Alacağın devri
Madde 924- İpotekli borç senedindeki veya irat senedindeki alacağın devri, rehin senedinin teslim edilmesine bağlıdır.
Rehin senedinin
nama yazılı olması
hâlinde devralanın adı ve devir işlemi senet üzerine
yazılır.
IV.
İptal
1. Senedin kaybedilmesi
Madde 925- Rehin senedi irade dışında elden çıkmış veya borcu sona erdirme kastı olmaksızın yok edilmiş ise alacaklı,
rehin senedini ve kuponu mahkeme
kararıyla iptal ettirerek borçludan borcunu ödemesini ve eğer alacak
henüz muaccel değilse
yeni bir rehin senedi veya kupon düzenlenmesini isteyebilir.
İptal kararı, hamile
yazılı kıymetli evrakın
iptaline ilişkin hükümler
gereğince verilir; ancak,
ibraz süresi bir yıldır.
Borçlu da ödenmiş olmasına rağmen geri verilmemiş olan senet
için aynı hükümler uyarınca senedin
iptalini isteyebilir.
2. İlân yoluyla duyuru
Madde 926- İpotekli borç senedi veya irat senedinin alacaklısının kim olduğu on yıldan beri bilinmiyor ve bu süre içinde
faiz ödenmesi de istenmemiş bulunuyorsa, rehinli taşınmazın
maliki, alacaklının ortaya çıkması için gaipliğe ilişkin hükümlere göre ilân
yapılmasını hâkimden isteyebilir.
Alacaklı ortaya çıkmaz ve yapılan araştırma
sonunda büyük bir olasılıkla alacağın artık mevcut olmadığı anlaşılırsa, hâkim tarafından senedin iptaline karar verilir; bu kararla rehin derecesi boşalmış
olur.
V.
Borçlunun def'ileri
Madde 927- Borçlu yalnız tescilden
veya senetten doğan def'ileri ve istemde bulunan alacaklıya karşı sahip olduğu
kişisel def'ileri ileri sürebilir.
VI.
Ödenen senedin geri verilmesi
Madde 928 - Borcun tamamını ödeyen borçlu, alacaklıdan senedin iptal edilmemiş olarak geri verilmesini isteyebilir.
VII.
Hukukî ilişkide değişiklik
Madde 929- Borçlu borcun kısmen
ödenmesi veya borç yükünün hafifletilmesi ya da güvencenin azaltılması gibi hukukî
ilişkide meydana gelen değişiklikleri tapu kütüğüne tescil ettirme hakkına sahiptir.
Tapu
memuru, bu tür değişiklikleri senet üzerine de
yazar.
Meydana gelen değişikliklerin tescil edilmemiş olması
hâlinde, senette yazılı yıllık
edimlerin ödenmiş olması
dışındaki değişiklikler senedi
iyiniyetle kazanan kimseye
karşı ileri sürülemez.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM TAŞINMAZ REHNİYLE
GÜVENCE
A. Rehinli tahviller
ALTINA ALINAN ÖDÜNÇ SENETLERİ
Madde 930- Nama veya hamile yazılı tahviller, aşağıdaki hâllerde taşınmaz rehniyle güvence altına alınabilir:
1. Ödüncün tamamı için ipotek veya ipotekli borç
senedi yoluyla rehin kurulması ve
alacaklılar ile borçlu için ortak bir temsilcinin atanması,
2. Tahvil çıkarmayı üzerine
alan kurum yararına
ödüncün tamamı için taşınmaz rehni kurulması ve bu rehinli alacağın da
tahvil alacaklıları yararına rehnedilmesi.
B.
Seri hâlinde rehin senedi çıkarılması
I. Genel olarak
Madde 931- Seri hâlinde çıkarılan ipotekli borç senetleri ile irat senetleri hakkında, aşağıdaki hükümler saklı kalmak
kaydıyla, ipotekli borç senedi ve irat senedine ilişkin genel hükümler uygulanır.
II.
Düzenlenmesi
Madde 932- Seri hâlinde çıkarılan
senetler, her birinin
değeri yüz milyon
lira veya yüz milyon liranın katları olarak düzenlenir.
Bir
serideki bütün senetlerin şeklinin aynı olması ve numaralarının birbirini izlemesi gerekir.
Senetlerin
rehinli taşınmaz maliki tarafından çıkarılmamış olması hâlinde aracı kurumun, alacaklılar ve borçlunun
temsilcisi olduğu senetlerde belirtilir.
III.
Borcun kısım kısım ödenmesi
Madde 933- Borçlu, belirli zamanlarda faizle birlikte anaparanın bir kısmını da ödemeyi üstlenebilir.
Taksit
olarak her yıl ödenecek paranın, senetlerin belli bir bölümünü karşılaması zorunludur.
IV.
Tescil
Madde 934- Senetler, sayıları gösterilmek suretiyle tapu kütüğüne tescil
olunur; ödüncün tamamı için bir
tescil yapılır.
Senet
sayısı az ise, her senet ayrı tescil edilebilir.
V.
Hükmü
1. Senedi çıkaran aracı kurum
Madde 935- Senedi çıkaran aracı kurum, alacaklıların ve borçlunun temsilcisi olsa bile, senetlerin
çıkarılması sırasında kendisine ayrıca yetki verilmiş olmadıkça, borcun
kapsamında ve koşullarında bir
değişiklik yapamaz.
2.Senetlerin geri ödenmesi
a. Ödeme plânı
Madde 936- Senetlerin geri ödenmesi, çıkarma sırasında yapılan veya o sırada verilen yetkiye dayanarak aracı kurumun
düzenleyeceği plâna göre gerçekleştirilir. Sırası gelen senedin karşılığı alacaklıya ödenmekle senedin hükmü kalmaz.
Aksi kararlaştırılmadıkça tescilin terkini, ancak borçlunun
tescilde belirtilen yükümlülüklerini tamamen yerine getirmiş ve senetlerin bütün kuponları ile birlikte geri verilmiş olmasına veya geri
verilmemiş kuponlar varsa bunları karşılayacak miktarın hâkimin belirleyeceği yere tevdi edilmesine bağlıdır.
b.
Denetleme
Madde 937- Rehinli taşınmazın maliki veya aracı kurum, ödeme plânına göre kur'a çekmek ve karşılığı ödenen
senetleri iptal etmekle yükümlüdür.
İrat
senetlerinde bu işlemler Devletçe denetlenir.
c.
Geri ödemelerin özgülenmesi
Madde 938- Rehinli taşınmazlar yerine elde edilen paralar, ilk kur'a çekiminde belli olacak senetlerin ödenmesinde kullanılır.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM TAŞINIR REHNİ
BİRİNCİ AYIRIM
TESLİME BAĞLI REHİN VE HAPİS HAKKI
A. Teslime bağlı rehin
I. Kurulması
1. Alacaklının zilyetliği
Madde 939 - Kanunda öngörülen ayrık durumlar dışında taşınırlar, ancak zilyetliğin alacaklıya devri suretiyle rehnedilebilir.
Rehnedende tasarrufta bulunma yetkisi olmasa bile, rehin
konusu taşınıra iyiniyetle zilyet
olan kimse, zilyetlik hükümlerine göre edinimi korunduğu ölçüde rehin hakkı
kazanır. Üçüncü kişilerin
önceki zilyetlikten doğan hakları saklıdır.
Taşınır,
fiilen yalnız rehnedenin hâkimiyetinde kaldığı sürece rehin hakkı doğmaz.
2. Ayrık durumlar38
Madde 940- Yetkili makamlar tarafından izin verilen kuruluşlar ile kooperatiflerin alacaklarının güvence
altına alınması için, zilyetlik devredilmeden de, icra dairesinde tutulacak özel sicile yazılmak suretiyle hayvanlar üzerinde
rehin kurulabilir. Bu amaçla tutulacak sicil
Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.
Gerçek veya tüzel kişilerin alacaklarının güvence altına
alınması için, kanun gereğince bir
sicile tescili zorunlu olan taşınır mallar üzerinde, zilyetlik devredilmeden
de, taşınır malın kayıtlı bulunduğu sicile
yazılmak suretiyle rehin kurulabilir. Rehnin kurulmasına ilişkin
diğer hususlar
Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.
3. Art rehin
Madde 941- Rehnedilen taşınırın maliki,
onun üzerinde bir art rehin kurabilir. Bunun için, alacağı ödenince rehnedilen
taşınırın sonraki alacaklıya teslim edilmesinin rehinli alacaklıya yazılı olarak bildirilmesi gerekir.
4. Alt rehin
Madde 942- Alacaklı, rehinli taşınırı ancak rehnedenin rızasıyla bir başkasına rehnedebilir.
II.
Rehnin sona ermesi
1. Zilyetliğin kaybı
Madde 943- Taşınır rehni, alacaklının zilyet olmaktan çıkması ve onu zilyet
olan üçüncü kişiden geri alamaz hâle
gelmesiyle son bulur.
Taşınır, alacaklının rızasıyla fiilen yalnız rehnedenin
hâkimiyeti altında bulunduğu sürece
rehnin hükümleri askıda kalır.
2. Geri verme borcu
Madde 944 - Alacağın ödenmesi suretiyle veya başka bir sebeple rehin hakkı sona erince alacaklı, rehinli taşınırı hak
sahibine geri vermekle yükümlüdür.
Alacaklı, alacağının tamamını almadıkça rehinli taşınırı veya onun bir kısmını geri vermek
zorunda değildir.
3. Alacaklının sorumluluğu
Madde 945- Alacaklı, rehinli taşınırın kaybolması, yok olması veya değerinin azalması yüzünden
meydana gelen zararlardan, bunların kendi kusuru olmaksızın doğduğunu ispat etmedikçe
sorumludur.
38 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin 139 uncu maddesiyle,
bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarında
yer alan “tüzükle” ibareleri “Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle” şeklinde değiştirilmiştir.
Rehinli
taşınırı kendiliğinden başkasına devir veya rehneden alacaklı, bundan doğan
bütün zararlardan sorumlu olur.
III.
Rehnin hükümleri
1. Alacaklının hakkı
Madde
946- Alacaklı, ödenmeyen alacağının rehnin paraya çevrilmesi yoluyla
ödenmesini isteyebilir.
Rehin hakkı, alacaklıya asıl alacak ile birlikte sözleşme
faizlerinin, takip giderlerinin ve gecikme faizinin güvencesini
sağlar.
2. Rehnin kapsamı
Madde 947- Rehin, taşınırı eklentileriyle birlikte kapsar.
Aksi
kararlaştırılmış olmadıkça alacaklı, rehinli taşınırın doğal ürünlerini, bütünleyici parçası olmaktan çıkınca
malike vermekle yükümlüdür.
Rehin,
paraya çevirme sırasında bütünleyici parça niteliğindeki doğal ürünleri de kapsar.
3. Rehnin sırası
Madde 948- Aynı taşınır üzerinde birden çok rehin hakkı bulunduğu takdirde, alacaklılara rehin haklarının sırasına
göre ödeme yapılır.
Rehin hakkının sırası kuruluş
tarihine göre belirlenir.
4. Mülkiyetin geçememesi
Madde 949- Borcun ödenmemesi hâlinde rehinli taşınırın mülkiyetinin alacaklıya geçmesini öngören sözleşme hükmü geçersizdir.
B.
Hapis hakkı
I. Koşulları
Madde 950- Alacaklı, borçluya ait olup onun rızasıyla zilyedi
bulunduğu taşınırı veya kıymetli evrakı, borcun muaccel
olması ve niteliği
itibarıyla bu eşyanın
alacak ile bağlantısı bulunması hâlinde, borç
ödeninceye kadar hapsedebilir.
Zilyetlik
ve alacak ticarî ilişkiden doğmuşsa, tacirler arasında bu bağlantı var sayılır.
Alacaklı,
borçluya ait olmayan taşınırlar üzerinde de zilyetliğin iyiniyetle kazanılmasının korunduğu ölçüde hapis
hakkına sahip olur.
II.
Ayrık durumlar
Madde 951- Nitelikleri itibarıyla paraya çevrilmeye elverişli olmayan
taşınırlar üzerinde hapis hakkı kullanılamaz.
Alacaklının üstlendiği yükümlülükle veya borçlunun teslim sırasında ya da daha önce
verdiği talimatla veya kamu düzeniyle bağdaşmayan hâllerde de hapis hakkı kullanılamaz.
III.
Borç ödemeden aciz
Madde 952- Alacaklı, borçlunun ödemeden acze düşmesi hâlinde, alacağı muaccel olmasa bile, hapis hakkını kullanabilir.
Borç ödemeden aciz, taşınırın tesliminden sonra meydana
gelmiş veya daha önce meydana gelmiş
olmakla beraber alacaklı bu durumu teslimden sonra öğrenmiş ise; o şeyin belli bir yönde kullanılacağı konusunda
alacaklı tarafından yüklenilmiş bir
yükümlülük veya borçlunun teslim
sırasında ya da daha önce verdiği
talimatla bağdaşmasa bile, alacaklı hapis hakkını kullanabilir.
IV.
Hükümleri
Madde 953- Borç yerine getirilmez ve yeterli güvence de gösterilmezse alacaklı, borçluya daha önce bildirimde bulunarak,
hapsettiği şeylerin teslime bağlı rehin hükümleri uyarınca paraya çevrilmesini isteyebilir.
Üzerinde hapis hakkı
bulunan nama yazılı
kıymetli evrakın paraya
çevrilmesi için icra dairesi, borçlu yerine gerekli
işlemleri yapar.
İKİNCİ AYIRIM
ALACAKLAR VE DİĞER HAKLAR
ÜZERİNDE REHİN
A. Genel olarak
Madde 954- Başkasına devredilebilen alacaklar ve diğer haklar rehnedilebilir.
Aksine bir hüküm bulunmadıkça, bunların rehni hakkında da teslime bağlı rehin hükümleri
uygulanır.
B.
Kurulması
I. Senede bağlı olan veya
olmayan alacaklarda
Madde 955- Senede bağlanmış olan veya
olmayan alacakların rehni için rehin sözleşmesinin
yazılı şekilde yapılması ve
senede bağlı alacaklarda senedin teslim
edilmesi gerekir.
Alacaklı
veya rehneden, rehni borçluya ihbar edebilir.
Diğer
hakların rehninde, yazılı rehin sözleşmesiyle birlikte, bu hakların devri için öngörülen şekle uyulması gerekir.
II.
Kıymetli evrakta
Madde 956- Hamile yazılı senetlerin rehni için senetlerin rehin alacaklısına teslimi yeterlidir.
Diğer kıymetli evrakın
rehni için senedin
ciro edilmiş veya yazılı devir beyanı yapılmış olarak teslimi gerekir.
III.
Emtiayı temsil eden senetlerde
Madde 957- Emtiayı temsil eden kıymetli evrakın
rehnedilmesiyle emtia üzerinde
rehin hakkı doğar.
Emtiayı temsil eden senetten başka
özel bir rehin senedi (varant)
düzenlenmişse, rehinli alacak
miktarının ve muaccel olduğu tarihin senet üzerine yazılmış olması koşuluyla, rehin senedinin rehnedilmiş olması yeterlidir.
IV.
Art rehin
Madde 958- Rehinli bir alacak üzerinde sonra gelen bir rehnin kurulması, ancak rehnedenin veya sonra gelen rehin
alacaklısının durumu önce gelen rehin
alacaklısına yazılı olarak
bildirmesi hâlinde geçerlidir.
C.
Hükümleri
I. Rehnin kapsamı
Madde 959- Faiz veya kâr payı gibi dönemsel gelir getiren alacakların
rehnedilmiş olması hâlinde, aksi
kararlaştırılmış olmadıkça, bunlardan yalnız vadeleri henüz gelmemiş olanlar rehnin kapsamına girer ve rehin, vadeleri
geçmiş olan edimleri kapsamaz.
Bu tür yan edimler için özel senetler
düzenlenmiş ise, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bunların rehin kapsamına
girmesi, şekil koşullarına uygun olarak rehnedilmelerine bağlıdır.
II.
Rehinli pay senetlerinin
temsili
Madde 960- Ortaklık genel kurulunda
rehinli pay senetlerini temsil etmek yetkisi,
rehin alacaklısına değil, pay sahibine
aittir.
III.
Yönetim ve ödeme
Madde 961- Özenli bir yönetim, rehnedilmiş alacağın muacceliyetinin ihbarını ve tahsil edilmesini gerekli kılıyorsa
alacaklı bu işlemleri yapabilir; rehin alacaklısı da alacaklıyı bu işlemlerin yapılmasına zorlayabilir.
Rehin kendisine ihbar edilmiş olan borçlu, borcunu asıl
alacaklıya veya rehin alacaklısına
ancak diğerinin rızasıyla ödeyebilir.
Bu
rızanın bulunmaması hâlinde borçlu, borcunu tevdi etmekle yükümlüdür.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
REHİN KARŞILIĞINDA ÖDÜNÇ
VERME İŞİ İLE UĞRAŞANLAR
A. Ödünç verenler
I. İşletme izni alma
Madde 962- İşletme olarak taşınır rehni karşılığında ödünç verme işiyle uğraşmak isteyenler, yetkili makamdan
izin almak zorundadırlar.
II.
Süre
Madde 963- Özel işletmelere ancak belli süre için izin verilebilir. Sürenin
bitiminde bu izin yenilenebilir.
Gerekli
kurallara uyulmaması hâlinde, verilen izin her zaman geri alınabilir.
B.
Taşınır rehni karşılığı ödünç
I. Kurulması
Madde 964- Rehnedilen taşınırın işletmeye teslim edilmesi ve karşılığında bir makbuzun alınmasıyla rehin kurulmuş olur.
II.
Hükümleri
1. Rehnin paraya çevrilmesi
Madde 965- Borç vadesinde ödenmezse, ödünç veren, borçluya
önceden noter aracılığı ile borcunu ödemesini ihtar ettikten
sonra rehni icra yoluyla paraya çevirtebilir.
Borçlu,
ödünç verene karşı kişisel olarak sorumlu değildir.
2. Arta kalan para üzerindeki hak
Madde 966- Satış bedelinin rehinli
alacak miktarından fazla olması hâlinde,
arta kalan para hak sahibine ödenir.
İşletmenin aynı borçludan birden fazla alacağı varsa, bunlar arta
kalan para hesaplanırken bir bütün olarak göz önünde tutulur.
Arta kalan miktarı isteme hakkı, rehnedilen taşınırın paraya
çevrilmesinin üzerinden beş yıl
geçmekle zamanaşımına uğrar.
III.
Rehnin sona ermesi
1. Rehinden kurtarmayı isteme hakkı
Madde 967- Rehnedilen taşınır, satılıncaya kadar rehin makbuzunun geri verilmesi suretiyle rehinden kurtarılabilir.
Rehin makbuzu geri verilmezse, alacağın muaccel olmasından sonra hak
sahibi olduğunu ispat eden kimse
taşınırı rehinden kurtarabilir.
Ödünç veren, rehnedilen taşınırı makbuzun teslimi
karşılığı geri verme hakkını açıkça
saklı tutmuş olsa bile; alacağın muaccel olmasının üzerinden altı ay geçtikten
sonra hakkını ispat eden kimse,
taşınırı rehinden kurtarabilir.
2. Ödünç verenin hakları
Madde 968- Ödünç veren, taşınırın rehinden kurtarıldığı aya ait faizin tamamının ödenmesini isteyebilir.
Ödünç veren, makbuzu kim getirirse taşınırı ona geri
verme hakkını açıkça saklı tutmuşsa,
makbuzun hamilinin bunu haksız olarak ele geçirdiğini bilmedikçe ve bilmesi gerekmedikçe bu yetkisini kullanabilir.
C.
Geri alım hakkı tanıyarak satım
Madde 969- Geri alım hakkı tanıyarak satın almayı meslek edinenler hakkında da, taşınır rehni karşılığında ödünç verenlere
ilişkin hükümler uygulanır.
A.
Niteliği
DÖRDÜNCÜ AYIRIM REHİNLİ TAHVİL
Madde 970- İşletme olarak taşınmaz
rehni karşılığında ödünç verme işiyle uğraşmak
üzere yetkili makamdan izin alanlar, özel bir rehin sözleşmesi ve teslim yükümlülüğü
olmasa bile, taşınmaz rehniyle
güvence altına alınmış
alacakları ile cari işlerinden doğan alacaklarını
karşılık göstererek rehinli tahvil çıkarabilirler.
B.
Şekli
Madde 971- Alacaklılar, rehinli tahvillerin öngörülen zamandan önce ödenmesini isteyemezler. Tahviller hamile veya
nama yazılı olarak çıkarılır ve hamile yazılı kuponları bulunur.
C.
Düzenlenmesi
Madde 972- Tahvil çıkaracaklar ile tahvil çıkarmaya ilişkin koşullar ve çıkarma izni vermeye yetkili makam özel kanunla belirlenir.
ÜÇÜNCÜ KISIM ZİLYETLİK VE TAPU SİCİLİ
BİRİNCİ BÖLÜM ZİLYETLİK
A. Zilyetlik kavramı ve türleri
I. Kavram
Madde 973- Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir.
Taşınmaz
üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması zilyetlik sayılır.
II.
Türleri
1. Aslî ve fer'î zilyetlik
Madde 974- Zilyet, bir sınırlı aynî hak veya bir kişisel hakkın kurulmasını ya da
kullanılmasını sağlamak için şeyi başkasına teslim ederse, bunların ikisi de
zilyet olur.
Bir
şeyde malik sıfatıyla zilyet olan aslî zilyet, diğeri fer'î zilyettir.
2. Dolaylı ve dolaysız zilyetlik
Madde 975- Bir şeyde fiilî hâkimiyetini doğrudan doğruya sürdüren kimse dolaysız zilyet, başka bir kişi aracılığı
ile sürdüren kimse dolaylı zilyettir.
III.
Geçici olarak kesilme
Madde 976- Fiilî hâkimiyetin geçici nitelikteki sebeplerle kullanılmaması veya kullanma olanağının ortadan kalkması
zilyetliği sona erdirmez.
B.
Zilyetliğin devri
I. Hazırlar arasında
Madde 977- Zilyetlik, şeyin veya şey üzerinde hâkimiyeti sağlayacak araçların, edinene teslimi veya edinenin önceki
zilyedin rızasıyla şey üzerinde hâkimiyeti kullanacak duruma gelmesi hâlinde devredilmiş olur.
II.
Hazır olmayanlar arasında
Madde 978- Temsilciye yapılan teslim, temsil edilene yapılmış gibi zilyetliği geçirir.
III.
Teslimsiz devir
Madde 979- Bir üçüncü kişi veya zilyetliği devreden, özel bir hukukî ilişkiye dayanarak zilyet olmakta devam ederse
zilyetlik, teslim gerçekleşmeksizin kazanılmış
olur.
Zilyetliğin bu yolla devri, zilyet olmakta devam eden üçüncü kişiye
karşı, ancak durumun devreden
tarafından kendisine bildirildiği andan başlayarak hüküm doğurur.
Üçüncü kişi, zilyetliği devredene karşı ileri sürebileceği sebeplerle şeyi edinene vermekten kaçınabilir.
IV.
Emtiayı temsil eden senetlerin teslimi
Madde 980- Bir taşıyıcıya veya umumî mağazaya bırakılmış emtiayı temsil eden kıymetli evrakın teslimi, emtianın teslimi
gibi sonuç doğurur.
Kıymetli
evrakı iyiniyetle teslim alan kimse ile emtiayı iyiniyetle teslim alan kimse arasında uyuşmazlık çıkarsa emtiayı
teslim alan tercih olunur.
C.
Zilyetliğin hükümleri
I. Korunması
1. Savunma hakkı
Madde 981- Zilyet, her türlü gasp veya saldırıyı kuvvet kullanarak defedebilir.
Zilyet, rızası dışında kendisinden alınan şeyi
taşınmazlarda el koyanı kovarak, taşınırlarda
ise eylem sırasında veya kaçarken
yakalananın elinden alarak zilyetliğini koruyabilir. Ancak, zilyet durumun haklı göstermediği derecede kuvvet
kullanmaktan kaçınmak zorundadır.
2. Zilyetliğin gasbında dava hakkı
Madde 982- Başkasının zilyet bulunduğu
bir şeyi gasbeden
kimse, o şey üzerinde üstün bir hakka sahip olduğunu iddia etse
bile onu geri vermekle yükümlüdür.
Davalı, o şeyi davacıdan geri almasını gerektirecek üstün bir hakka
sahip olduğunu derhâl ispat ederse
onu geri vermekten kaçınabilir.
Dava,
şeyin geri verilmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur.
3. Zilyetliğe saldırıya dava hakkı
Madde 983- Saldırıda bulunan, şey üzerinde bir hak iddia etse bile;
zilyetliği saldırıya uğrayan,
ona karşı dava açabilir.
Dava, saldırının sona erdirilmesine, sebebinin önlenmesine ve zararın giderilmesine yönelik
olur.
4. Dava hakkının düşmesi
Madde 984- Gasp ve saldırıdan dolayı dava hakkı, zilyedin fiili ve failini öğrenmesinden başlayarak iki ay ve her
hâlde fiilin üzerinden bir yıl geçmekle düşer.
II.
Zilyetlik dolayısıyla hakkın korunması
1. Mülkiyet karinesi
Madde 985- Taşınırın
zilyedi onun maliki sayılır.
Önceki
zilyetler de zilyetlikleri süresince o taşınırın maliki sayılırlar.
2. Fer'î zilyetlikte karine
Madde 986- Bir taşınıra malik
olma iradesi bulunmaksızın zilyet olan kimse, taşınırı
kendisinden iyiniyetle aldığı kişinin mülkiyet karinesine dayanabilir.
Taşınıra bir sınırlı aynî hak veya kişisel hak
iddiasıyla zilyet bulunan kimsenin iddia ettiği
hakkın varlığı karine
olarak kabul edilir.
Ancak, zilyet bu karineyi şeyi kendisine vermiş
olan kişiye karşı ileri süremez.
3. Davaya karşı savunma
Madde 987- Bir taşınırın zilyedi,
kendisine karşı açılan
her davada üstün hakka sahip olduğu karinesine dayanabilir.
Gasp
veya saldırıya ilişkin hükümler saklıdır.
4. Tasarruf yetkisi ve taşınır davası
a. Emin sıfatıyla zilyetten
edinme bakımından
Madde 988- Bir taşınırın emin sıfatıyla zilyedinden o şey üzerinde
iyiniyetle mülkiyet veya sınırlı
aynî hak edinen kimsenin edinimi,
zilyedin bu tür tasarruflarda bulunma
yetkisi olmasa bile korunur.
b.
Kaybedilen veya çalınan eşya bakımından
Madde 989- Taşınırı çalınan, kaybolan
ya da iradesi dışında
başka herhangi bir şekilde
elinden çıkan zilyet, o şeyi elinde bulunduran herkese karşı beş yıl içinde
taşınır davası açabilir.
Bu taşınır, açık artırmadan veya pazardan ya da benzeri eşya satanlardan iyiniyetle edinilmiş ise; iyiniyetli birinci
ve sonraki edinenlere karşı taşınır davası,
ancak ödenen bedelin geri verilmesi koşuluyla açılabilir.
Diğer
konularda iyiniyetli zilyedin haklarına ilişkin hükümler uygulanır.
c.
Para ve hamile yazılı senetlerde
Madde 990- Zilyet, iradesi dışında elinden çıkmış olsa bile, para ve hamile yazılı
senetleri iyiniyetle edinmiş olan kimseye karşı taşınır davası açamaz.
d.
İyiniyetli olmama hâlinde
Madde 991- Bir taşınırın zilyetliğini iyiniyetle edinmemiş olan kimseye karşı önceki
zilyet, her zaman taşınır davası açabilir.
Eğer önceki
zilyet de, zilyetliği iyiniyetle edinmemiş ise sonraki zilyede
karşı taşınır davası açamaz.
5. Taşınmazlarda karine
Madde 992- Tapuya kayıtlı taşınmazlarda, hak karinesinden ve zilyetlikten doğan dava
açma hakkından yalnız adına tescil bulunan kimse yararlanır.
Bununla
birlikte taşınmaz üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse, gasp veya saldırı sebebiyle dava açabilir.
III.
Sorumluluk
1. İyiniyetli zilyet bakımından
a. Yararlanma
Madde 993- İyiniyetle zilyedi bulunduğu
şeyi, karineyle mevcut
hakkına uygun şekilde kullanan veya ondan yararlanan zilyet, o şeyi geri vermekle
yükümlü olduğu kimseye
karşı bu yüzden herhangi bir
tazminat ödemek zorunda değildir.
İyiniyetli zilyet, şeyin kaybedilmesinden, yok
olmasından veya hasara uğramasından sorumlu
olmaz.
b.
Tazminat
Madde 994- İyiniyetli zilyet, geri vermeyi isteyen
kimseden şey için yapmış olduğu zorunlu ve yararlı giderleri tazmin
etmesini isteyebilir ve bu tazminat ödeninceye kadar şeyi geri vermekten kaçınabilir.
İyiniyetli zilyet, diğer giderler için tazminat isteyemez. Ancak, şeyin geri verilmesinden
önce kendisine bu giderler için bir tazminat
önerilmezse, kendisi tarafından o şeyle birleştirilen ve zararsızca ayrılması
mümkün bulunan eklemeleri o şeyi geri vermeden önce ayırıp alabilir.
Zilyedin
elde ettiği ürünler, yaptığı giderler sebebiyle doğan alacaklarına mahsup edilir.
2. İyiniyetli olmayan zilyet bakımından
Madde 995- İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği
zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal
eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek
zorundadır.
İyiniyetli olmayan zilyet,
yaptığı giderlerden ancak hak sahibi
için de zorunlu olanların tazmin
edilmesini isteyebilir.
İyiniyetli olmayan zilyet, şeyi kime geri vereceğini
bilmediği sürece ancak kusuruyla
verdiği zararlardan sorumlu olur.
IV.
Kazandırıcı zamanaşımından yararlanma
Madde 996- Kazandırıcı zamanaşımından yararlanma hakkına sahip olan zilyet, zilyetliği kendisine devreden aynı
yetkiye sahip idiyse onun zilyetlik süresini kendi süresine ekleyebilir.
A.
Kurulması
I. Sicil bakımından
1. Genel olarak
İKİNCİ BÖLÜM TAPU SİCİLİ
Madde 997- Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.
Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye
defteri ve belgeler ile plânlardan oluşur.
Sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı siciller
Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle
belirlenir.39
2. Taşınmazların kaydedilmesi
a. Kaydedilecek taşınmazlar
Madde 998- Tapu siciline taşınmaz olarak şunlar kaydedilir:
1. Arazi,
2. Taşınmazlar
üzerindeki bağımsız ve sürekli haklar,
3. Kat
mülkiyetine konu olan bağımsız bölümler.
Arazinin
tapu siciline kaydı, özel kanun hükümlerine
tâbidir.
Bağımsız ve sürekli hakların kaydedilmesi için gerekli koşullar ve usul Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir. Süreklilik koşulunun gerçekleşmesi için hakkın süresiz veya en az otuz yıl
süreli olması gerekir.(35)
Kat
mülkiyetine konu olan bağımsız bölümlerin taşınmaz olarak kaydı, özel kanun hükümlerine tâbidir.
b.
Kaydedilmeyecek taşınmazlar
Madde 999- Özel mülkiyete tâbi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin
tescili gerekli bir aynî hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz.
Tapuya kayıtlı bir taşınmaz, kayda tâbi olmayan bir taşınmaza
dönüşürse, tapu sicilinden çıkarılır.
3. Sicilin unsurları
a. Tapu kütüğü
Madde 1000- Her taşınmaza kütükte bir sayfa ayrılır ve sayfa numaraları
birbirini izler.
Bir
taşınmazın bölünmesi veya birden çok taşınmazın birleştirilmesi hâlinde uyulacak
usul Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle
belirlenir.(35)
Kütüğün
her sayfasındaki özel sütunlara şunlar tescil
edilir:
1. Mülkiyet,
2. Taşınmaz üzerinde kurulmuş
olan veya o taşınmaz lehine
başka taşınmaz üzerinde kurulmuş bulunan irtifak hakları
ile taşınmaz yükü,
39 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin 139 uncu maddesiyle,
bu fıkralarda yer alan “tüzükle” ibareleri
“Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle” şeklinde değiştirilmiştir.
3. Taşınmaz
üzerindeki rehin hakları.
Eklentiler, malikin
isteği üzerine beyanlar
sütununa kaydedilir. Yapılan
bu kayıt, ancak kütükte hak sahibi olarak
görünenlerin rızasıyla kütükten silinebilir.
Aynı malike ait olan birden
çok taşınmaz, sınırları
birbirine bitişik olmasa
bile, malikin istemiyle kütükte ortak bir sayfaya kaydedilebilir. Bu sayfaya yapılan
rehin tescilleri, o sayfada
kayıtlı bulunan bütün
taşınmazları bağlar; aynı sayfada kayıtlı
bu gibi taşınmazlardan bir kısmı malikin
istemi üzerine veya mahkeme kararıyla o sayfadan çıkarılırsa, çıkarılan taşınmazlar üzerinde tescil edilmiş
bulunan haklar saklı kalır.
b.
Kat mülkiyeti kütüğü
Madde 1001- Kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümler, ayrıca tutulacak kat mülkiyeti kütüğüne yazılır.
Özel
kanun hükümleri saklı kalmak üzere, kütükte yapılacak işlemler hakkında tapu kütüğüne ilişkin hükümler uygulanır.
c.
Yevmiye defteri ve belgeler
Madde 1002- Tapu kütüğüne tescil istemleri, isteyenin kimliği ve istemin konusu belirtilerek istem sırasına göre
derhâl yevmiye defterine yazılır.
Bu
işlemlerin dayanağı olan belgeler, özenle sıraya konulur ve saklanır.
d.
Plân
Madde 1003- Bir taşınmazın kütüğe kaydı ve belirlenmesinde resmî bir ölçüme dayanan plân esas alınır.
Plânların nasıl hazırlanacağı
Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.40
II.
Tapu sicilinin tutulması
1. Bir bölgede
Madde 1004- Taşınmazlar, bulundukları bölgenin tapu siciline kaydedilir.
2. Birden çok bölgede
Madde 1005- Birden çok bölgede bulunan taşınmaz, diğer bölge sicillerine kayıtlı olduğu belirtilmek suretiyle her bölgedeki
sicile ayrı ayrı kaydedilir.
Böyle bir taşınmaza
ilişkin tescil istemleri ve tescil işlemleri taşınmazın büyük kısmının bulunduğu bölgede yapılır ve
yapılan tescil kütüğe işlenmek üzere diğer bölgelerdeki tapu idarelerine bildirilir.
40 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin
139 uncu maddesiyle, bu fıkrada yer alan “tüzükle”
ibaresi “Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle” şeklinde değiştirilmiştir.
III.
Tapu idareleri
1. Kuruluş
Madde 1006- Tapu idarelerinin kuruluş, işleyiş ve hizmetlerinin yürütülmesi, özel kanun hükümlerine tâbidir.
2. Sorumluluk
Madde 1007- Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında
kusuru bulunan görevlilere rücu eder.
Devletin
sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.
B.
İşlemler
I. İşlemlerin konusu
1. Tescil
Madde 1008- Taşınmaza ilişkin aşağıdaki haklar, tapu kütüğüne tescil edilir:
1. Mülkiyet,
2. İrtifak
hakları ve taşınmaz yükleri,
3. Rehin
hakları.
2. Şerhler
a. Kişisel haklarda
Madde 1009- Arsa payı karşılığı inşaat, taşınmaz satış vaadi, kira, alım,
önalım, gerialım sözleşmelerinden
doğan haklar ile şerhedilebileceği kanunlarda açıkça öngörülen diğer haklar tapu kütüğüne şerhedilebilir.
Bunlar şerh verilmekle o taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan
hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir.
b.
Tasarruf yetkisinin kısıtlanmasında
Madde 1010- Aşağıdaki sebeplere dayanan
tasarruf yetkisi kısıtlamaları, tapu kütüğüne şerh verilebilir:
1. Çekişmeli
hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararları,
2. Haciz,
iflâs kararı veya konkordato ile verilen süre,
3. Aile yurdu kurulması, artmirasçı atanması gibi
şerh verilmesi kanunen öngörülen
işlemler.
Tasarruf yetkisi kısıtlamaları, şerh verilmekle taşınmaz üzerinde
sonradan kazanılan hakların
sahiplerine karşı ileri sürülebilir.
c.
Geçici tescil şerhi
Madde 1011- Aşağıdaki hâllerde geçici tescil şerhi verilebilir:
1. İddia
edilen bir aynî hakkın güvence altına alınması
gerekiyorsa,
2. Tasarruf yetkisini belirleyen belgelerdeki
noksanlıkların sonradan tamamlanmasına
kanun olanak tanıyorsa.
Geçici tescil şerhi, bütün ilgililerin razı olmasına
veya hâkimin karar vermesine bağlıdır.
Şerhin konusu olan hak sonradan
gerçekleşirse, şerh tarihinden başlayarak üçüncü kişilere
karşı ileri sürülebilir.
Geçici tescil şerhi verilmesi istemi üzerine hâkim,
tarafları dinleyerek veya dosya
üzerinde inceleme yaparak şerhe konu olan hakkın varlığının kabul edilebileceği kanaatına varırsa, şerh kararı verir.
Kararda şerhin etki bakımından süresi ve içeriği belirlenir; gerektiğinde mahkemeye başvurulması için
bir süre verilir.
3. Beyanlar
Madde 1012- Bir taşınmazın eklentileri, malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılır. Bu kaydın
terkini, kütükte hak sahibi görünen bütün ilgililerin rızasına bağlıdır.
Taşınmaz
mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu sütuna yazılabilecek diğer
hususlar Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.41
Özel
kanun hükümleri saklıdır.
II.
Tescilin ve terkinin koşulları
1. İstem
a. Tescil için
Madde 1013- Tescil, tasarrufa konu olan taşınmaz malikinin yazılı beyanı üzerine yapılır.
Edinen kimse, kanun hükmüne,
kesinleşmiş mahkeme kararına
veya buna eşdeğer
bir belgeye dayanıyorsa, bu beyana gerek yoktur.
Bir aynî hakkı tescilden önce
kazanan kimse, gerekli
belgeleri ibraz ederek tescili isteyebilir.
b.
Terkin ve değişiklik için
Madde 1014- Bir tescilin terkin edilmesi veya değiştirilmesi, ancak bu kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin
yazılı beyanı üzerine yapılabilir.
2. Yetkinin ve sebebin belirlenmesi
Madde 1015- Tescil, terkin ve değişiklik gibi tasarruf işlemlerinin
yapılabilmesi, istemde bulunanın,
tasarruf yetkisini ve hukukî sebebi belgelemiş olmasına bağlıdır.
41 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin 139 uncu maddesiyle,
bu fıkralarda yer alan “tüzükle” ibareleri
“Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle” şeklinde değiştirilmiştir.
İstemde
bulunan kimse, kendisinin, sicilde hak sahibi görünen kişi veya bu kişinin temsilcisi olduğunu ispat etmek
suretiyle tasarruf yetkisini belgelemiş olur.
Hukukî sebebin belgelenmesi, bu sebebin geçerliliği için gerekli
şekle uyulduğunun ispatı suretiyle olur.
3. Belgelerin tamamlanması
Madde 1016- Tasarruf yetkisine ve hukukî sebebe
ilişkin belgeler tamam
değilse istem reddedilir.
Bununla birlikte, hukukî sebebe ilişkin belgeler tamam
olmasına rağmen, tasarruf yetkisini belirten belgenin
tamamlanması gereken hâllerde, malikin rızası veya hâkimin kararıyla geçici
tescil şerhi verilebilir.
III.
Tescilin biçimi
1. Genel olarak
Madde 1017- Kütüğe tesciller, istem tarihine ve sırasına göre yapılır. Sicildeki kaydın bir örneği
isteyen ilgiliye verilir.
Tescil ve terkin ile verilecek örneklerin şekli Cumhurbaşkanınca
çıkarılan yönetmelikle belirlenir.(37)
2. Taşınmaz lehine irtifaklarda
Madde 1018- Taşınmaz lehine irtifakların tescil ve terkini hem yüklü, hem yararlanan taşınmazların sayfalarına kaydedilir.
IV.
Tebliğ zorunluluğu
Madde 1019- Tapu memuru, ilgililerin bilgisi dışında yaptığı işlemleri onlara tebliğ etmekle yükümlüdür.
İlgililerin bu işlemlere karşı itiraz süresi,
kendilerine yapılan tebliğ tarihinden işlemeye
başlar.
C.
Tapu sicilinin açıklığı
Madde 1020- Tapu
sicili herkese açıktır.
İlgisini
inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya
bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir.
Kimse
tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri
süremez.
D.
Tescilin etkileri
I. Tescilin yapılmamasının sonuçları
Madde 1021- Kurulması kanunen tescile tâbi aynî haklar, tescil edilmedikçe varlık kazanamaz.
II.
Tescilin sonuçları
1. Genel olarak
Madde
1022- Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar;
sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.
Tescilin etkisi, kanunen
öngörülen belgeler isteme eklenmiş veya geçici tescil
hâlinde belgelerin uygun zamanda
tamamlanmış olması koşuluyla
yevmiye defterine yapılan
kayıt
tarihinden başlar.
Bir hakkın
içeriği, tescilin sınırları içinde, dayandığı belgelere göre veya diğer herhangi
bir yolla belirlenir.
2. İyiniyetli üçüncü kişilere karşı
Madde 1023- Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir
başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin
bu kazanımı korunur.
3. İyiniyetli olmayan üçüncü kişilere
karşı
Madde 1024- Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş
ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.
Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî
sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.
Böyle
bir tescil yüzünden aynî hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı
doğrudan doğruya ileri sürebilir.
E.
Terkin ve değiştirme
I. Yolsuz tescilde
Madde 1025- Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz
olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden
aynî hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir.
İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî
haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır.
II.
Aynî hakların sona ermesi
Madde 1026- Bir aynî hakkın sona ermesiyle
tescil her türlü hukukî değerini
kaybettiği takdirde, yüklü taşınmaz maliki, terkini isteyebilir.
Tapu memuru bu istemi yerine getirirse, her ilgili, bu işlemin
kendisine tebliği tarihinden
başlayarak otuz gün içinde terkine karşı dava
açabilir.
Tapu memuru, re'sen hâkime başvurarak aynî hakkın sona erdiğinin belirlenmesine ilişkin karar verilmesini
istemeye ve hâkimin
vereceği karara dayanarak terkin işlemini yapmaya yetkilidir.
III.
Düzeltme
Madde 1027- İlgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir.
Düzeltme,
eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde de olabilir.
Tapu
memuru, basit yazı yanlışlıklarını, Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelik uyarınca re'sen düzeltir.42
Yürürlükten
kaldırılan kanun
Madde 1028- 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı
Türk Kanunu Medenîsi
yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
Madde 1029- Bu Kanun
1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
Madde 1030- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
22/11/2001 TARİHLİ VE 4721 SAYILI KANUNA İŞLENEMEYEN HÜKÜMLER
1- 2/1/2003 tarihli ve 4778 sayılı Kanunun hükmüdür:
Madde 36 - Bu Kanunla değiştirilen Türk Medenî Kanununun 92 nci maddesi hükmü, dernek ve vakıf dışındaki diğer kâr
amacı gütmeyen kuruluşlar hakkında da uygulanır.
42 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin
139 uncu maddesiyle, bu fıkrada yer alan “tüzük kuralları”
ibaresi “Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelik” şeklinde değiştirilmiştir.
4721 SAYILI KANUNA EK VE DEĞİŞİKLİK
GETİREN MEVZUATIN VEYA ANAYASA
MAHKEMESİ KARARLARININ YÜRÜRLÜĞE
GİRİŞ TARİHLERİNİ GÖSTERİR TABLO
Değiştiren Kanunun/ KHK’nin veya
İptal Eden Anayasa Mahkemesi Kararının Numarası
|
4721 Sayılı Kanunun Değişen veya İptal Edilen
Maddeleri
|
Yürürlüğe Giriş Tarihi
|
4778
|
91,
92
|
11/1/2003
|
4963
|
56, 64, 66, 82, 94
|
30/7/2003
|
5253
|
58, 61, 62, 64, 74, 77, 79,
92, 93
|
23/11/2004
|
5378
|
348
|
7/7/2005
|
5399
|
313
|
15/7/2005
|
5650
|
505,
506
|
10/5/2007
|
5737
|
111
|
27/2/2008
|
Anayasa Mahkemesinin 27/11/2007 tarihli ve E.: 2002/162, K.: 2007/89 sayılı kararı
|
112
|
26/1/2008
|
Anayasa Mahkemesinin 25/6/2009 tarihli ve E.: 2008/30, K.: 2009/96 sayılı kararı
|
289
|
7/10/2009
|
Anayasa Mahkemesinin 2/7/2009 tarihli ve E.: 2005/114, K.: 2009/105
sayılı kararı
|
321
|
7/10/2010
|
6217
|
138
|
14/4/2011
|
164, 181, 598
|
1/10/2011
|
Anayasa Mahkemesinin 17/3/2011 tarihli ve E.: 2009/58, K.: 2011/52 sayılı kararı
|
713
|
23/7/2011
|
Değiştiren Kanunun/ KHK’nin veya
İptal Eden Anayasa Mahkemesi Kararının Numarası
|
4721 Sayılı Kanunun Değişen veya İptal Edilen
Maddeleri
|
Yürürlüğe Giriş Tarihi
|
Anayasa Mahkemesinin 27/10/2011 tarihli ve E.: 2010/71, K.: 2011/143 sayılı kararı
|
303
üncü maddenin ikinci fıkrası
|
7/2/2012 tarihinden başlayarak bir yıl sonra
|
6462
|
313, 340, 408, 417, 674
|
3/5/2013
|
Anayasa Mahkemesinin 27/12/2012 tarihli ve E.: 2012/35, K.: 2012/203 sayılı kararı
|
319
|
12/7/2013 tarihinden başlayarak altı ay sonra
|
Anayasa Mahkemesinin 10/10/2013 tarihli ve E.: 2013/62, K.: 2013/115 sayılı kararı
|
291
|
10/12/2013
|
6518
|
194
|
19/2/2014
|
|
659,
660, 661, 662, 663, 664,
665,
666, 667, 668
|
15/5/2014
|
Anayasa Mahkemesinin 29/11/2017 tarihli ve E.: 2017/130, K.: 2017/165
sayılı kararı
|
40
|
20/3/2018
|
KHK/700
|
37,
104, 320, 417, 593, 609, 620,
851,
913, 940, 997, 998, 1000,
1003,
1012, 1017, 1027
|
24/6/2018
tarihinde birlikte yapılan Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanının andiçerek göreve başladığı tarihte (9/7/2018)
|
7181
|
883
|
1/1/2020
|
7196
|
409,436,437
|
24/12/2019
|
7343
|
182,
324
|
30/11/2021
|
Değiştiren Kanunun/ KHK’nin veya
İptal Eden Anayasa Mahkemesi Kararının Numarası
|
4721 Sayılı Kanunun Değişen veya İptal Edilen
Maddeleri
|
Yürürlüğe Giriş Tarihi
|
7418
|
713
|
1/4/2023
|
7445
|
437
|
5/4/2023
|
|
|
|